2023 hedefleri, milli enerji ve nükleer
E. Cem Kök - Elektrik Y. Müh.
Global Enerji Derneği'nce TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayesinde, her yıl kasım ayında Ankara’da gerçekleştirilmekte olan EIF Enerji Kongresi ve Fuarı etkinliği artık sektörün vazgeçilmez kilometre taşlarından olarak bu yıl 8-10 Kasım 2017’de 10. kez yapıldı. Her yıl sonuna doğru düzenlenerek sektörün sorunları ve gelişmelerinin detaylı bir şekilde masaya yatırıldığı organizasyona bu yıl Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ani ABD ziyareti ile katılamasa da, Türkiye’nin “enerjide anahtar ülke “ konumu, 'Milli Enerji' vurgusu ile etkinliğin ana teması olarak ziyaretçileri karşıladı.
Milli Enerji tanıtım filmi kongre girişinde tüm misafirleri coşkuyla karşıladı. 2023 hedeflerine ulaşmak için tüm yerli kaynakların kullanımının teşvik edilmesi mesajını veren bu filmde, nükleer santral projelerinin de milli enerji kapsamında yer alması dikkat çekti.
Nükleer santral demişken; Kongrenin ikinci günü "Dünya'da ve Türkiye’de Nükleer Enerji’ oturumu programda ilan edilmesine rağmen Akkuyu şirketini temsilen Genel Müdür Yardımcısı’nın katılmadığı, sadece Ticaret ve Satın Alma Koordinatörü’nün katıldığı gözlendi. Nükleer Santral Projeleri'ndeki gelişmelerin çok yavaş seyretmesi ve yaklaşık 35 yılın üzerindeki proje geçmişinin verdiği yorgunluğun katılımcılardan-konuşmacılara her haliyle yansıdığı görüldü.
Yıllar önce nükleer santral yapılsın yapılmasın tartışmalarının zirve yaptığı 2000 yılıydı. Fizik alanında uluslararası önemli yeri olan Rahmetli Prof. Erdal İnönü’nün katıldığı muhalif bir toplantıda, siyasi kimliği bir türlü kabul etmeyen bilim adamı olarak kürsüye çıkıp, ‘kendimize güvenelim, niye böyle bir teknolojiden uzak duracakmışız, kuralları uygular, güvenlik şartlarını yerine getirir işletebiliriz bu santralı bizim neyimiz eksik’ çıkışının üzerinden bile 17 yıl geçmiş. Hala 2010 yılında başlayan Rusya projesinin gerçekleşmesi yollarında tabir yerindeyse patinaj yapıldığını üzülerek görmekteyiz.
İki ülke arasında 12 Mayıs 2010’da yapılan ve ardından Temmuz 2010’da kanunlaştırılan uluslararası antlaşmadan bugüne temel sorun her ne kadar çevre ve kamuoyu gibi gözükse de, bugüne kadar fazlasıyla hazine garantisi verilmesine karşı Rusya’nın projenin finansmanında yol kat etmemesi olarak gözlenmekte. Bugünkü konjonktürde Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların giderek ağırlaştırdığı şartlarda bu sorunun giderek büyüdüğü de görülüyor.
Finansmanın çözümü adına bu projenin anayasası olan kanunlaşmış uluslararası antlaşmaya bakıldığında iki önemli engelle karşılaşılıyor. Biri Santralın inşa ve tesisini üstlenen Rus Şirketin tüm finansman ve malzeme tedariki işlerini Rusya’nın kendi finansman ve imalat imkanlarıyla yapacak olması. Diğeri de her halükarda ortaklık yapısı zaman içinde değişse de Rusya’nın payının en az %51 olacağı amir hükümleri..
Bunun sonucunda; işin içinde Rusya’nın hakim ortaklığı, projenin ömrünün çok uzun olması belirsizliği beraberinde, Rusya’nın finansman sorununu uzatması ile Türkiye’deki böyle bir yatırıma ancak Türkiye’nin kendisi finansman için bir çözüm arayışına girerse sonuç çıkabilir beklentisi oluşmaya başladı.
Akkuyu şirketi bünyesinde olan ve Rusya’ya komşu coğrafyada önemli enerji yatırımları portföyüne sahip INTER RAO’nun Ermenistan Dağıtım Sistemi İşletmeciliği'ni, Ermenistan’daki halkın özelleştirme karşıtı büyük ayaklanması ardından bu projeyi Putin’in çevresinden Ermeni asıllı bir Rus milyardere devretmesi gibi bir beklenti de alternatif olabilir. Tabii Türk asıllı Rus milyarder var mıdır bilmiyoruz.
Ancak gerçek olan şu ki; 2023 hedeflerimizin tutturulması için bugüne göre yaklaşık 120 milyar KWs daha elektrik arzının artması gerekiyor ve bu artışı sağlayacak projeler arasında yatırım programı gittikçe geciken nükleer santral projeleri de yer almakta.
Bu şartlarda; Milli enerji projeksiyonlarında yer alan 3 nükleer santral projemizden sadece Akkuyu’da 1200 MW’lık ilk ünitenin 2023’e yetişmesi fiziki olarak mümkün, ama 2018’e gelmekte olduğumuz günün koşullarında bu ünitenin bile 2023’de işletmeye alınması zor görünüyor. 2023 üretim ve bununla bağlı tüketim hedeflerimiz belki iddialı düşünülüyor ama şu da bir gerçek ki, 2023 perspektifinde en önemli üretim kalemi olan nükleer enerjinin olmadığı bir portföyde, hele de yerli kömür projeleri de aksarsa, öngörülen hedefin yarısının bile tutturulması sürpriz olmamalıdır.
Söz biterken; önümüzdeki dönemde ekonomimizin müzmin rahatsızlığı olan döviz kurlarının yüksekliğinin, girdi maliyetlerinin dövize endeksli olması, özelleştirme gelirinden, yatırımların yabancı kaynak ve malzemeyle yapılmasından verilen teşviklere kadar ABD Doları ve euro ile işlem yapılması nedeniyle sektörü ciddi bir pahalandırmaya taşıyacak olması, ve kamu hizmeti olan elektrik temininin, 'Milli Enerji' vurgusuna yakışır şekilde nasıl döviz etkisinden arındırılacağı, piyasa aktörlerinin ana gündemi olacağa benzer.