2019 kötü haber yağmuruyla başladı
Son bir hafta içinde dünyanın dört bir yanından ortalığa saçılan kötü haberler 2019 yılının kritik bir yıl olacağı kanısını daha da güçlendirdi. Uluslararası kuruluşlardan yapılan uyarıcı açıklamalar ve önemli ülkelerden gelen olumsuz haberler birbirini izledi.
Dünya Bankası’nın geçen hafta başında açıklanan ve küresel ekonominin gidişatını değerlendiren raporu “Kararan Gökyüzü” başlığını taşıyor. Raporda pek çok ülke ekonomisinde gözlenen yavaşlamanın ve yükselen risklerin küresel ekonominin ufkunu kararttığı vurgulanarak 2019 ve 2020 yılları için daha önce yapılmış olan büyüme tahminleri aşağı çekiliyor. Ticaret savaşlarının yarattığı gerilimin dünya ticaretini ve yatırımları olumsuz etkilediği ve Yükselen Pazar(YP) ülkelerindeki büyümenin de bu gelişmelerden zarar gördüğü belirtiliyor. Türkiye ve Arjantin gibi önemli YP ülkelerinin ciddi finansal baskılar altında kaldığına da dikkat çekiliyor.
%8.02 ile en büyük momentum kaybı Türkiye'de
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin öncü göstergelere dayanarak geçen hafta açıkladığı veriler de başta ABD, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, Brezilya, Rusya ve Türkiye olmak üzere pek çok ülkede ekonomik büyüme momentumunun gerilediğini gösteriyor. Yıllık büyüme momentumu kaybında OECD ortalaması Kasım 2018’de %1.13’ü bulurken Türkiye %8.02’lik kayıpla diğer ülkelerden uzak ara ayrışıyor.
Son bir hafta içinde Çin’den ve Avrupa’dan gelen olumsuz haberler de birbirini kovaladı. Çin’de otomobil pazarının geçen yıl 1991’den beri ilk kez daraldığı açıklandı, Aralık ayında sanayi üretimi geriledi, ihracat %4.4, ithalat %7.6 düştü. Avrupa Birliği ülkelerinde sanayi üretimi Kasım ayında da %1.7 geriledi ve 12 aylık düşüş %3.3.’ü buldu. İtalya ve inanması zor ama Almanya ekonomilerinin birbirini izleyen iki çeyrekte küçülme yaşayarak resesyona girmesi söz konusu. Brexit çıkmazında bocalayan İngiltere’nin durumu da hiç parlak görünmüyor.
Çin’in ve ABD’nin zorlukları
Çin ve ABD’nin dünya ekonomisinde farklı bir ağırlığı var ve şu anda bir ticaret savaşının eşiğinde bulunan bu iki ülkedeki gelişmeler bütün dünyayı ilgilendiriyor. Ünlü ekonomist Kenneth Rogoff, 11 Ocak günü Project Syndicate web sitesinde yayınlanan “2019 yılında küresel ekonomideki riskler” başlıklı ilginç makalesinde, Çin ve ABD’nin bugün gelinen aşamada karşılaştığı önemli
sorunlara dikkat çekiyor. Çin ekonomisinin dünya ekonomisindeki payı, piyasa kurlarıyla yapılan
hesaplamaya göre bile, %16’yı buldu 2018 yılında, Çin’in küresel büyümeye yaptığı katkı ise %30’u aştı. Rogof’un da değindiği gibi Çin ekonomisinin bugün gelinen aşamada karşılaştığı önemli sorunların başında, gerçekleştirmeye çalıştığı yapısal dönüşüm sürecinde karşılaştığı zorluklar geliyor. Sanayi malı ihracatına dayalı kalkınma modelinden iç pazara ve hizmetler sektörünün gelişimine dayalı modele geçme çabasında ciddi zorluklar yaşayan Çin yönetiminin şimdi bir de ABD’nin başlattığı ticaret savaşı tehdidiyle karşı karşıya kalması Çin’in büyüme performansını olumsuz yönde etkiliyor.
ABD cephesinde ise Trump’ın özel sektöre bahşettiği cömert vergi indirimleriyle hızlanan büyümenin, patlayan şirket karlarının ve yükselen borsaların şişirmiş olduğu iyimserlik balonunun hava kaçırmaya başladığı görülüyor. Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarının olumsuz etkileri de giderek artıyor. Şimdi devasa bütçe açıklarıyla karşı karşıya bulunan ABD’de devletin önemli bir bölümünün Trump’ın Meksika duvarı takıntısı nedeniyle zorunlu tatile girmiş bulunması da ABD yönetiminin kredibilitesi konusunda kuşkular yaratıyor. Kenneth Rogoff, tüm bu gelişmelerin sonucunda uzun vadeli faizlerin yükselme eğilimine girebileceğini ve bunun da küresel ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini ileri sürüyor.
Borsalar tutunacak dal arıyor
2018 yılını kayıpla kapatan dünya borsaları bu kötü haber yağmuru altında tutunacak dal arıyor. ABD Merkez Bankası’nın(FED), durumun vahametini kavrayarak, faizleri artırma ve bilançosunu küçültme konusunda “sabırlı olacağını” ve gelişmeleri yakından izleyerek karar alacağını açıklaması, borsalardaki gerilimi bir ölçüde düşürdü ama kötü haber yağmurunun sürmesi halinde bunun yatırımcıları olumsuz etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Öte yandan ABD finans sisteminde, 2008 öncesindeki sub-prime konut kredilerini hatırlatan, yüksek riskli türev araçlarla oluşturulmuş kredi balonlarının bulunduğu ve bunun da önemli bir kriz tetikleyicisi olabileceği ileri sürülüyor ve bu olasılığı da hesaba katmak gerekiyor.