2019 Kasım seçiminin sonucunu kim belirleyecek?
Masamda 4 kişinin özgeçmişi var.
Biri endüstri yüksek mühendisi. 10 yıl deneyimi, yabancı dili var. Yönetici olarak görev yaparken, ekonomik koşullardaki bozulma gerekçesiyle işini kaybetmiş. İş arıyor.
İkincisi bir inşaat mühendisi. 25 yaşında. Çok iyi bir üniversiteden mezun olmuş, kendisine uygun bir iş bulamamış. Önerilen işler asgari ücrete yakın düzeylerde ve düşük profilli imiş. İş arıyor.
Üçüncüsü Gaziantepli bir işçi. Çalıştığı şirket İngiltere’ye halı satıyormuş. Brexit sonrası oraya mal satmak güçleşince, işini kaybetmiş. “Bizim işte özgeçmişle iş bulunmaz, eş dostla bulunur. Radyoda sizi dinliyorum. Eşim-dostum olarak gördüğüm için yardımınızı istedim” diyor. İş arıyor.
Dördüncüsü Antalyalı bir otel yöneticisi. “Önce Ruslara iş yapıyorduk, geçen sene orası bitti. Avrupalı’ya dönelim dedik, bu sene de orası bitti. Desteğinizi bekliyorum. Benim gibi yüzlerce yönetici var” diyor.
LinkedIn’den gelen öğrenci arkadaşlarımın destek taleplerini de bunlara eklemeliyim.
Türkiye’nin en büyük sorunu ne sistem tartışması ne iç siyasi hesaplaşmalardır.
Türkiye’nin en büyük sorunu işsizliktir.
Yüzde 13’e çıkmış işsizlik, soğuyan ekonomi, o tartıştığımız sistem sorunlarının da iç siyasi hesaplaşmaların da temelini oluşturan unsurdur.
Geçen yıl işgücüne 1.1 milyon insanımız katıldı.
Biz bunların ancak 400 binine iş bulabildik.
Yani 700 bin kişi (çok önemli bölümü gençler elbette) işsizler ordusuna katıldı. İşsiz sayımız 4 milyonu buldu. Üstelik yukarda gördüğünüz üzere hem iyi eğitimli ve kalifiye işlerde çalışan gençlerimiz hem yeni mezun gençlerimiz işsiz kalıyor ya da iş bulamıyor.
Alınan arızi önlemler, İşkur önlemleri iyi niyetlidir. Ama bu sorunların çözümü değildir. Üstelik, Türkiye bütçesi üzerinden bakacak olursak, kalıcı olma ihtimali yoktur.
Son 3 seçimin tümü (referandum sonrası konuştuğum anket şirketleri de benzer çıkarımları yapıyor) iktidar partisinin gençlerden beklediği oyu bulamaması ile sonuçlandı.
Bunun elbette sosyolojik gerekçeleri de var.
Ama asıl nedenin genç işsizliğinin %24’e tırmanışı, her 4 gençten birinin işsiz oluşuna dayandığını da görmezden gelmemeliyiz.
Referandumda 2 milyon 160 bin genç ilk kez oy kullandı.
2019’da yapılması beklenen iki seçim dikkate alındığında, bir bu kadar genç daha seçmen kitlesine katılmış olacak. Ve kendi adıma iki turlu olması halinde o seçimlerin kaderini genç seçmenin tercihlerinin belirleyeceğinden eminim. Referandumda ilk kez oy kullananlar ile birlikte baktığımızda, 2019 Kasım’ında 5 milyona yakın bir genç kitlesi rey verecek. Bu, seçmen sayısının yaklaşık %8-9’una denk geliyor. İki turlu bir seçimde galibiyeti bir taraftan alıp, diğer tarafa kaydırabilecek bir kitle.
Zira referandumda çıkan fark 1.3 milyon oy değil, iki seçeneğin olduğu bir seçimde sadece 650 bin kişidir. 650 bin kişinin tercihi evet yerine hayır olsa referandum sonucu %50-50 olurdu.
O yüzden gençlerin kararını önemsemek, tüm siyasi partilerin yararına sonuç verir bence.
***
2019 Kasım’ına ufuk turu...
Gelin Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinin birlikte yapacağı 2019 Kasım’ına dair ekonomik senaryo çalışması yapalım. Bakın o tarihe kadar neler görünüyor:
- Fed’e bakarsak ABD’nin politika faizi %3-3.5 arasında bir yere yükselmiş olacak.
- ABD tahvil faizleri haliyle bununla uyumlu şekilde bu oranların üzerine çıkmış olacak.
- Dolar da aynı şekilde bugün olduğundan muhtemelen çok daha güçlü olacak.
- Fed bilançosunun büyüklüğü 2.8 trilyon dolara kadar küçülmüş, piyasadaki kaydi para önemli ölçüde çekilmiş olacak.
- Avrupa Merkez Bankası, verdiği destekleri büyük ihtimalle bitirmiş, işleri düzeltebildiyse verdiği parayı geri çekmenin yolunu arıyor olacak. (‘Düzeltemediyse senaryosu’ ihracatın yarısını oraya yapan bizim için daha kötü aslında.)
- ABD bu ekonomik büyümeyi sağlayabiliyorsa, dünyanın geri kalanında da büyüme ortalamalara yakın seyredecek demektir. Çin büyümesinin kısmi şekilde aşağı gelmesi beklense de sanayi metallerinde ve başta petrol olmak üzere diğer girdi maliyetlerimize dair beklentilerimizi de buna paralel şekilde yüksek hesaplamamız gerekecek.
- Sadece Türkiye ve ABD arasındaki beklenen enflasyon farklarını kurun üzerine yedirsek, elimizde 4.50 civarında bir dolar/TL olacak. (Bu bir tahmin değil. Genel kabul olarak cari açığı olan ülkelerde, para biriminin kendi enflasyonu ile karşı ülkenin enflasyonu arasındaki fark kadar değer kaybedeceği beklenir. Hesabımda bu yıl farkı yüksek, 2018 için daha düşük, 2019 için en düşük şekilde aldım.)
- Bu süre zarfında işgücüne katılacak yaklaşık 2 milyon gencimize iş bulmaya çalışacağız. Ve bu hesaba ülkemizde yaşayan Suriyeliler dahil değil.
- Döviz açık pozisyonu olan işletmelerimizin borçlanma maliyetleri yukarda saydığımız ABD iyileşmesi çerçevesinde bugüne göre daha yüksek maliyetlerle gerçekleşebilecek.
Tabii ki, bu senaryoların daha yumuşak gerçekleşmesi de mümkün. Ama saydıklarım, birçok kurumun ve ekonomistin baz senaryosu. 2019 Kasım seçimlerine bugün hazırlanmak isteyen iktidar olsun, muhalefet olsun hesabı buna göre yapmasında fayda var.