2018 yılı, ezberleri bozmalı…
Kırk yılı aşan bir zamandır, ülkemizin derinliklerinde, maddi ve kültürel zenginlik üreterek, insanlarımızın yaşamlarını kolaylaştırma sevdasının selinde sürükleniyorum. Şota Rustaveli’nin, “Düşmemişsen bir sevdanın peşine / Özün düşman olur kendi özüne” beytindeki saptamanın sadik bandesiyim; yaşamımı anlamlı kıldığına kendimi inandırdığım küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarını entelektüel düzlemde ve saha uygulamalarında kesintisiz izleme kararlılığını sürdürüyorum.
Zihnimde meşrulaştırdıklarımı, kıskançlığın gölgesini düşürmeden paylaşma özeni gösterdiğime okurlarımız tanıktır.
Eskişehir’de gazetecilik yaptığım 1975-1978 yıllarında, Sanayi Odası’nın Mümtaz Zeytinoğlu liderliğindeki iklimi ve arayışı, küçük ve orta ölçek işyeri sorunlarıyla ilgilenmemi motive etti.
Kenan Mortan’ın BİAR şirketi ile Konrad Adenauer Vakfı’nın düzenledikleri toplantılara katılmaya başladığımda 1980’lı yılların başlarıydı; ülkemizde maddi ve kültürel zenginlik üretmenin en küçük teknik birimleri olan küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarıyla ilgili bilgi düzeyimin ne denli yetersiz kaldığını farkettim. Profesyonel yaşamın haftanın beş gününü alıp götürdüğü o dönemde, işimden arta kalan zamanlarımı kendime ve yakınlarıma ayırma yerine, ülke için hayati öneme sahip olduğuna kendimi inandırdığım küçük ve orta ölçek işyeri sorunlarına çözüm arama için ayırdığımı yakından gözlemiş olanlar bilir.
Sen başkaları için değilsen…
Sezar’ın anlatımıyla, gittim, gördüm, sorguladım, öğrendim, sentezledim; ulaştığım “gerçeklikleri” hiçbir önyargının, yerleşik doğrunun, kalıp düşüncenin, kısa dönemli çıkarın, vasatlığın gölgesini düşürmeden, dinlemek isteği olanlarla paylaştım. Üretimin merkezinde yer alan küçük ve orta ölçek işyerlerinin sahipleri ve profesyonellerinin büyük çoğunluğunun, günlük işlerinin ağır baskısı altında, geçmişten getirdikleri kültürün de etkisiyle “katılma ve paylaşma” konusunda yüksek bir motivasyona sahip olamadıklarını söylersem kimseye haksızlık etmiş olmam.
Kırk yılı aşan saha gözlemlerim, çoğunlukta olmasalar da, her zaman çevresinde ne olup bittiğini merak eden; izleme, paylaşma, öğrenme ve uygulama için zamana kıyan küçük ve orta ölçek işyeri sahibi ve profesyonel yöneticilerinin varlıklarını koruduklarına, gelişme ve ilerleme adına topluma büyük katkılar yaptıklarına da tanıklık ederim.
Gelişmeleri, değişimleri ve dönüşümleri izleme ve öğrenme konusunda motive olan işyeri yöneticilerinin, “Sen kendin için değilsen, kim senin için?” diye soran Sümer Rahibini doğrulayan motivasyona sahip olduklarında yadırganacak bir yan yok.Söz konusu yöneticilerin değer, beklenti ve davranışlarının son tahlilde, Sümer rahibinin, “ Sen başkaları için değilsen, nesin ki!” uyarısına karşı da duyarlılığı artıran içsel bir dürtünün etkisiyle davrandıklarını söyleyebilirim. En zayıf yan ise, Sümer rahibinin uyarısındaki son cümle: “ Şimdi değilse, ne zaman?” ilkesi ülkemizde olması gereken yoğunluk, derinlikte ve yaygınlıkta yaşama taşınamamıştır.
Güney Kore başarısı
Bireysel olarak çok girişken, cesur, risk alan, hızla hareket eden olağanüstü beceriler gösteren girişimcilerimizin, ortak harekete geçmede, özellikle de ortak çözümler üretme konusunda yapılması gerekeni yapabildiklerini söyleyemeyiz. Söyleyebilmemiz için ülkemizin en azından bir Güney Kore başarısını göstermiş olması gerekir.
Bugün de küçük ve orta ölçek iş yerlerimizi yönetenlerin önünde çok ciddi bir gündem var: Bir yandan, modernizasyon yatarımları yaparak, birim fiyatı 1.50 sent dolayında olan ihracatımızı 3 doların çok üzerine çıkaracak katma değerli ürünlere geçme zorunluluğu… Öte yanda, insanlık tarihinde hiç yaşanmamış olan, “zihin enerjisinin” itici gücüyle ilerleyen “dijital devrime” uyum gösterme ihtiyacı.
Endüstri 4.0 kavramsal anlatımını ciddi fikir olmaktan çıkararak, sloganların tuzaklarına düşürmemek için, sınırsız bağlantı üzerine kurulu, herşeyin birbiriyle iletişimini anlık yapabildiği, düne göre çok farklı işbirlikleri potansiyelenin oluştuğunu bilen ve temas halinde olan bir halk gücüne ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç odağından bakıldığında, 2018 yılında küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunları üzerinde düşünen, düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak paylaşan herkesin yaptıklarını ciddi bir sorgulamadan geçirmesi gerekiyor.
Değişim ve dönüşüme uyum yeteneklerini geliştirmeyen adımları atmamalıyız.En büyük girdi olan zihinsel enerjimizi,varsayımlarını sürekli sorguladığımız zihni modeller üzerine odaklamalıyız.
Hepimizin 2018 yılını, dünün alışkanlıklarını kırma ve ezberlerini bozma yılı olarak benimsemesinde büyük yarar var….
Yeni yılınızın, geçmişi aratmayacak güzelliklele dolu, sağlık ve mutluluk getiren bir yıl olmasını diliyorum.