2018 dünya genelinde ekonomik açıdan iyi bir yıl olacak
2017 senesinin genel olarak dünya ekonomisi için beklenenden daha iyi geçtiği söylenebilir. Özellikle 2016 yılı genelinde sakin bir seyir izleyen ABD piyasaları 8 Kasım’da Trump’ın seçilmesi ile birlikte adeta tekrar şaha kalktı. Seçim öncesinde 2100’lerin altında bulunan S&P500 endeksi bugünlerde 2700 seviyelerine yaklaşmış durumda. İşsizlik oranı rekor seviyelere gerilerken son çeyrek büyüme beklentisi de yüzde 2.5’in üzerinde. Açıkçası bütün bu veriler ışığında ABD 10-yıllıklarının getirisinin son dönemde bir miktar artmış olmasını da negatif olarak algılamak mümkün değil. Zaten 6 senedir rekor düşük seviyelerde seyreden tahvil getirilerinin Fed’in parasal genişlemeyi sonlandırma ve faiz artırımlarına başlama kararlarına karşın hâlâ tarihsel olarak düşük seviyelerde seyrediyor olmasını ise ileriye dönük zayıf büyüme beklentilerinden daha çok, enflasyonun artık neredeyse her şart altında yükselmeyeceği gibi bir fikrin finansal piyasalar tarafından satın alınmış olması ile açıklamak daha doğru.
Bu sene AB’de de uzun zamandan sonra ilk defa daha kalıcı ve genele yayılan büyüme sinyalleri gelmeye başladı. 2008 krizinden neredeyse hiç etkilenmeyen Almanya’yı bir kenara koyarsak, diğer üye ülkelerin hepsi az ya da çok 8 senedir potansiyallerinin altında bir büyüme göstermekteydiler. Krizden önceki sene olan 2007’de yüzde 3 büyüyen Euro Bölgesi o tarihten beri yüzde 2.1’in üzerine çıkamamıştı. Bu sene 3. çeyrekte yüzde 3.0 ile ABD büyümesini geçen Euro Bölgesi’nin tüm sene büyüme oranı da yüzde 2.5’i geçebilir.
Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan bu momentumun 2018 yılında da artarak devam etmemesi için bir neden gözükmüyor. Önümüzdeki sene ile ilgili belki 2 risk unsurundan bahsedilebilir. Birincisi klasik bir iş döngüsü mantığıyla, krizin üzerinden neredeyse 10 sene geçtiğini de dikkate alarak, ekonomik aktivitede yeniden bir daralma olabileceği ihtimalinin ortaya çıkması. Açıkçası ben bunu çok olası bulmuyorum, çünkü her ne kadar krizin üzerinden gerçekten de uzun bir zaman geçtiyse de, güçlü bir toparlanma (özellikle ABD dışında) yeni yeni yaşanmakta. Bu nedenle iş döngüsünün tepe noktasına ulaştığımızı söylemek için daha çok erken.
İkinci risk unsuru ise ABD’de enflasyonun belirgin bir şekilde artışa geçmesi ve bunun karşısında Fed’in beklenenden daha sık ve yüksek miktarda faiz artışlarına gitmesi ihtimali. Enflasyon ile ilgili 3 kritik nokta söz konusu: İlki ABD’de işsizlik oranının rekor seviyelere gerilemiş olması ve bunun ücretlere yansıma ihtimali. İkincisi önceki dönemlerde özellikle Çin’den yapılan ithalatın enflasyonun düşük kalmasına verdiği katkının bundan sonra görülme ihtimalinin oldukça azalmış olması. (Gerek Çin’de işçilik ücretlerinin artık artışa geçmiş olması, gerekse de hem Çin’in, hem de ABD’nin daha içe yönelik politikalara yönelmiş olmaları bu durumu daha olası kılıyor.) Son olarak da doların, zayıf seyretmesi durumunda, (dez)enflasyona yeteri desteği veremeyecek olması. Açıkçası tüm bu risk unsurlarına rağmen, ben ABD’de enflasyonun piyasaları boğacak bir Fed tepkisi verecek derecede yükseleceğini tahmin etmiyorum. Ayrıca Fed’in beklenenden biraz daha fazla miktarda bir faiz artışına gitmesi de illa oyunun sonu anlamına gelmiyor.
Gelişmiş dünyada görülen bu iyileşmeye paralel olarak bu sene yüzde 3.6 civarında büyümesi beklenen Dünya ekonomisinin de 2018’de yüzde 3.7 büyüyeceği tahmin ediliyor. Her ne kadar Çin yüzde 6.6 ile son 25 yılın en düşük seviyelerinde büyüyecekse de, Hindistan yüzde 7 ile bu “göreceli” yavaşlamayı telafi edecek. Öte yandan, artan faizler ve daraltılan parasal gevşeme programları nedeniyle 2018’in özellikle ilk yarısı portföy akımları bakımından bizim kulvarımızdaki gelişmekte olan piyasalar (GOP’lar) açısından çok da parlak geçmeyebilir. Artan faizlerle birlikte yatırımların gelişmiş ekonomilerde kalmayı tercih etmesi ve bizler için bir miktar daha pahalanması olası. Ancak özellikle Avrupa’daki canlanma ihracat ve turizm kanalıyla bize de pozitif bir şekilde yansıyacaktır. Yılın 2. yarısında ise küresel yatırımcılar özellikle 2009’dan beri gelişmiş ülke varlık getirileri ile gelişmekte olanlar arasında tarihi rekor şeklinde (GOP’lar aleyhine) açılmış olan makası hatırlayıp yatırımlarını tekrar GOP’lara kaydırabilirler.