2017’yi uğurlarken, ekonomimiz ve dış ticaretimiz
2017’nin sonuna da neredeyse geldik. Gündem yine her zaman olduğu gibi dolu, ve her zamanki kadar hareketli. Küresel ekonomiye ilişkin olarak 2018’e ilişkin pozitif beklentiler olduğuna dair açıklamalar arka arkaya geliyor. ABD ile ilgili pozitif gelişmelerin beklentisinden söz edilirken, euro bölgesinde de siyasi risklerin ciddi şekilde azaldığı, gelişen piyasaların da küresel yukarı gidişattan yararlandığı görüşleri ağırlık kazanıyor. Euro bölgesine dair tam bir istikrardan söz etmek için, İngiltere’yi de iyi takip etmek gerekir diye düşünüyorum. Nasıl bir duruş sergileyeceklerini ve AB içerisinde ilerleyen süreçte nasıl bir pozisyon alacağı merak konusu. Tabi ABD ve ekonomik gelişmelerden söz ederken, Trump’ın anlaşılmaz ve bana göre ayakları hiçbir şekilde yere basmayan Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan etmesine dair çıkışının da etkilerini izlemek gerekecek.
Ülkemize döndüğümüzde, bu hafta iki konuyu öne çıkartmak gerekiyor. Bunlardan ilki kasım ayı dış ticaret verilerimiz. Diğeri ise Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in dövizle borçlanma yasağına ilişkin açıklamaları. Evvela kasım ayına bir göz atalım isterim. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından gerçekleştirilen açıklamaya göre, ihracat kasım ayında geçen senenin aynı ayına göre yüzde 14,2 arttı. Yine aynı açıklamada ihracatın, ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre de yüzde 15,6 artarak 13 milyar 528 milyon dolar olduğuna yer verildi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi 2016’nın tamamında ulaştığımız ihracata bu yıl sadece 11 ayda ulaştık derken, illere ilişkin performansa bakıldığında kasım ayında 53 il ihracatını artırırken, 27 ilin ihracatının gerilediği görülmekte. En fazla ihracat yapan ilk 3 ilden İstanbul 5,7 milyar dolar, Bursa 1,3 milyar dolar ve Kocaeli 1,1 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. İlk 10’da en yüksek ihracat artışını yüzde 32,4 ile İzmir gerçekleştirdi. Çarşamba günü konuşmacı olarak katıldığım Yaşar Üniversitesi Lojistik Topluluğu’nun gerçekleştirdiği ve son derece başarılı geçen konferansta da İzmir’e yönelik gelişmenin arttığına dair gelen bir soruya sanıyorum aslında en güzel cevabı zaten İzmir bu başarısı ile vermiş oldu.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, döviz yükümlüsü 25 bin şirketten büyük ölçekli iki binine ilişkin veri toplamanın yasal altyapısının oluşturulduğunu, makine-teçhizat ithalatı gibi bazı istisnalarla birlikte 23 bin şirkete ise doğrudan sınırlama getirileceğine ilişkin açıklaması bu haftanın ikinci önemli konusu idi bana göre. Karara finans sektörü destek verirken, ihracatçılardan performansa bağlı limit talebi geldi. İhracat tutarının 10 katına kadar dövizle borçlanma hakkı talep eden sektör temsilcileri, kısıtlamada da dikkatli olunmasına sıcak bakıyor. Bakan Şimşek yaptığı açıklamada, "25 bin şirketimizin döviz yükümlülüğü var. Bu 25 bin şirketimizin 23 bininin döviz yükümlülüğü 15 milyon dolar ve altında. Bunlar nispeten küçük, kısmen orta ölçekli şirketler. 23 bin şirketin açık pozisyondaki payı yüzde 16 civarı. 2 bin büyük firmanın ise payı yüzde 84 civarı. Biz ilk aşamada 2 bin firmaya ilişkin veri toplamanın yasal altyapısını bu hafta oluşturduk. Bu küçük ve kısmen orta ölçeklilere biz doğrudan doğruya sınırlama getireceğiz. Hane halkına aldığımız tedbire benzer bir tedbir alacağız" dedi.
Ülkemiz ekonomisinde KOBİ'ler istihdamın yüzde 70'ini, ihracatın da yüzde 55ini oluşturuyor.
İhracat geliri olan KOBİ'lerin dövizle finanse edilmesinin bir sakıncası yok, zira ihracat gelirlerinin olması bir avantaj. Ancak ülkemizdeki döviz eğiliminin Türk Lirası’nın gücünü azalttığını da göz ardı etmemek gerekiyor. Her daim söylediğim gibi, ihracatı arttırmak ve cari açığı asgari seviyelere çekebilmek, ekonomimizdeki ilk ve en önemli hedefimiz ve bu kolay kolay değişmeyecek. Son birkaç haftadır değindiğim, ihracatçının maliyetlerini kontrol altında tutabilmesi ve giderlerini denetleyerek hareket etmesi de kaçınılmaz. Kâr marjları azaldıkça ve rekabet arttıkça herkesin verimliliğe odaklanması daha fazla önem taşıyor. Bu sebepten olsa gerek, lojistik maliyetleri, dış ticarette oluşan maliyetler gibi pek çok konu bu dönemde daha fazla tartışılmaya ve gündeme gelmeye başladı son haftalarda; tartışmaktan kimse çekinmemeli ve eleştirilere açık olunmalı. Bir şeyleri iyileştireceksek, hep birlikte iyileştireceğiz; diyalogla, iyi niyetle ve samimiyetle. Ne de olsa ülke hepimizin…