2017 yılında ithalat yüzde 17,9 ihracat yüzde 10,2 arttı

Sercan BAHADIR
Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem [email protected]

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından 2017 yılına ilişkin dış ticaret verileri açıklandı. Geçen hafta ekonominin tüm gündemini bu veriler işgal etti. Özellikle ihracatta ulaşılan rakam birçok platformda sevindirici bir gelişme olarak değerlendirildi. 2017 yılında Ekim ve Aralık ayları tüm zamanların en fazla ihracat yapılan Ekim ve Aralık ayı olarak tarihe geçti.

Ancak ihracatta bu başarı konuşulurken ithalatta da tam tersi bir takım gelişmeler yaşandığını gözlemledik. İthalat, bir önceki yıla göre ihracattan daha fazla arttı, dış ticaret açığımız tüm zamanların en fazla olduğu tutara ulaştı.

Her ne kadar dış ticaret hacmimiz artsa da bu artışın ana nedeni ithalat oldu. Bu da, bir önceki yıla göre ithalat bağımlılığımızın daha da arttığını gösteriyor.

Dış ticaret açığımız 77 milyar USD’ye ulaştı

İhracat bir önceki yıla göre % 10,2 oranında artış ile 157 milyar 94 milyon dolar, ithalat ise % 17,9 oranındaki artış ile 234 milyar 156 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi bir önceki yıla göre % 14,7 oranında artarak 391 milyar 250 milyon dolar, dış ticaret açığı % 37,5 oranında artarak 77 milyar 63 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise % 67,1 oldu.

 

Bu tabloya aşağıdaki bilgiler ile bakmak gerekiyor:

·         En çok ihracat yapan sektör otomotiv olmaya devam ediyor. Yaklaşık 24 miyar USD tutarında bu sektörden ihracat gerçekleşti.

·         İthalatta; hammadde, yarı mamul madde gibi girdi türü ürünler ağırlıkta. Bu ürünlerin toplam ithalattaki payı % 85 civarında.

·         İthal edilen girdi türü ürünlere bakıldığında; petrol, petrol türevi gibi ürünlerin ağırlıkta olduğu görülüyor. 2017 yılında bu ürün grubundan yapılan ithalat yaklaşık 38 milyar USD olarak gerçekleşti.

·         İhracat ve ithalat yapılan ülkelere baktığımızda, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ağırlığının yaklaşık % 50 civarında olduğu görülüyor.

·         İhracatın ithalatı karşılama oranı azalarak % 67,10’a geriledi. Buna paralel olarak dış ticaret açığı neredeyse yüzde 40 artarak 77 milyar USD’ye yükseldi.

İthalatı USD’den ihracatı Avro’dan yapıyoruz

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Aralık dâhil verilerini daha yayınlamadı. Ama Kasım verilerinin 2017 yılı için yeterli olacağı kanaatindeyiz. Bu verilere bakarak USD ile yapılan ithalatın toplam ithalat içinde 122 milyar olarak yer aldığı ve bu tutarın döviz ile yapılan ithalattaki payının % 58’ini oluşturdu görülüyor.

Döviz ile yapılan ihracat verilerine bakıldığında ihracatın içinde 68 milyar Avro’nun yer aldığı ve döviz ile yapılan ihracatlar içindeki payının % 54 olduğu görülüyor. Bir önceki yıl ile mukayese edildiğinde döviz ağırlıklarının aynı olduğu gözlemleniyor.

Bir önceki yıl ile bu yıl arasında dikkat çeken bir konunun, TL kullanımı ile ilgili gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Son birkaç yıldır serbest bölge uygulamalarında olduğu gibi TL kullanımına ilişkin yönlendirme yapılıyordu. 2017 yılında ihracatta TL kullanımının 2 kat artarak 6 milyar TL’den yaklaşık 13 milyar TL’ye ulaştığı ve toplam ihracat içindeki payının % 1 den % 3’e çıktığı görülüyor.

İthalatta ise bir önceki yıla göre TL kullanımı 14 milyardan 16 milyara çıkmış olup bu tutarın toplam ithalat içindeki oranı % 2 olarak gerçekleşmiştir.


Ne yapılmalı?

2017 yılı verilerine göre; ithalattaki artış ihracattaki artıştan daha fazla gerçekleşmiş bu durum ithalata olan bağımlılığımızı daha da artırmış durumda. Son yıllarda ithalata getirilen tarife ve tarife dışı engellere rağmen ithalatın azalmadığını görüyoruz. Aksine ithalata bağlılık giderek artıyor. Bunun ana nedeni ithalatın çoğunluğunun hammadde ve girdi olması. Çünkü üretim ve ihracat ile ithalat arasında doğru bir orantı var. Daha çok üretmek ve ihraç etmek için daha çok ithalata ihtiyaç duyuyoruz.

Bu noktada ilk odaklanmamız gereken konu ithal bağımlılığını azaltmak olmalı. Ama bu cümleyi son 50 yıldır kuruyoruz ve nasıl olacağına dair fikirlerimiz olsa da hayata geçirmekte halen başarılı olduğumuz söylenemez. Bu nedenle ithalat bağımlılığını veri kabul edip ithalat işlemlerinde daha az maliyetli yapısal değişikliklere odaklanmak gerekiyor. Bu da bizi Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS)’ye götürüyor. Diğer konu ise ithalat olamadan ihracatı arttıracağımız yeni alanlar. Bunun için de doğal bir avantajımız olan lojistik üssü konusu önemli oluyor. Bunun üzerine daha fazla gitmemiz gerekiyor.

En büyük ve önemli dış ticaret ortağımız 2017 yılında da AB oldu. Verilere göre, AB’nin dış ticaret hacmindeki payı yaklaşık % 50 civarında. Bu nedenle, dış ticaretimiz açısından (özellikle ihracat) AB ile olan ekonomik ilişkiler ve bu bölgedeki ekonomik gelişmeler büyük önem taşıyor. Geçen hafta karşılıklı açıklamalar ile AB ile olan ilişkilerin olumluya döneceğini anlıyoruz. Buna ilave olarak Euro bölgesindeki ekonomik toparlanmanın ihracat performansımızı ciddi seviye olumlu etkileyecek. Bu nedenle, dış ticaretimiz açısından AB ile olan ekonomik ilişkilerimizin önem vermemiz gerekiyor.

Ayrıca, dış ticaretimizde sadece ithalat bağımlılığı sorun teşkil etmiyor. Buna bağlı olarak bir de döviz kuru meselesi gündeme geliyor. Aynı miktarda ithalat ve ihracat yapsak bile dövizdeki dalgalanmadan olumsuz olarak etkileniyoruz. Çünkü ithalatımızı USD, ihracatımızı Avro yapıyoruz. USD’nin hem TL hem de Avro karşısında güçlenmesi bizi doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, Avro’nun değer kazandığı bir senaryo Türkiye açısından olumlu olurken, USD’nin değer kazandığı senaryo ise Türkiye açısından göreceli olarak olumsuz sonuçlar doğuruyor. 2018’e baktığımızda; i) ABD’de yeni geçen vergi tasarısının sermaye hareketlerinde yaşatacağı durum ii) ABD’nin faiz artırmaya devam edecek olması iii) petrol fiyatlarının artması ve ABD’de güçlü büyüme beklentisi gibi USD’nin hem TL hem de Avro karşısında değer kazanma senaryosu bekleniyor ve bu durum dış ticaretimiz de olumsuz etkileyecek gibi duruyor.

Petrol fiyatlarının da dış ticaret üzerindeki etkisinden bahsetmek gerekir. Uzun süre boyunca düşük global büyüme ve arz fazlası nedeniyle düşük seyreden petrol fiyatları 2017’nin ikinci yarısında tekrar yükselişe geçti. 2017-Haziran ayındaki dip seviyesinden yaklaşık % 55 artarak 69 USD/varil seviyesine ulaştı. Türkiye’nin sadece petrol ve petrol türevi ürün ithalatının yaklaşık 35 milyar dolar olduğu düşünülürse, buradaki fiyat artışlarının da dış ticaret dengesini olumsuz etkilediği anlaşılıyor.

Sonuç olarak, 2017 yılı dış ticaret verilerine baktığımızda, 2018 yılı görünümünün ithalattaki gelişmelere bağlı olduğunu söyleyebiliriz. İhracat güçlü şekilde artmaya devam edecek gibi görünse de; dış ticaret açığı göstergeleri ve bunları etkileyen faktörler 2018 yılının daha iyi bir yıl olacağına maalesef işaret etmiyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar