2017 rekorlar yılıydı, 2018 fren yılı olur mu?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Geçen yıl dünya borsalarında rekorlar yılı oldu. ABD’de, Obama’nın başkanlık görevine başladığı 2009 yılında, dibe vurduktan sonra yükselişe geçen hisse senedi borsaları, Trump’ın başkanlık seçimini kazanması sonrasında yeni rekorlara tırmandı. Dow Jones endeksi 71 kez kapanış rekoru kırdı geçen yıl ve %25 değer kazandı. Geniş tabanlı S&P 500 endeksinin yıllık yükselişi %20’ye yaklaşırken ileri teknoloji hisselerini içeren Nasdaq endeksindeki artış da %28’i geçti.

Pek çok kimseyi şaşırtan bir sonuçtu bu. 2009’dan bu yana süregelen tırmanışın ABD borsalarını pahalı hale getirdiği izlenimi hayli yaygındı geçen yılın başlarında. Robert Shiller gibi konunun uzmanı ekonomistlerin yatırımcıları bu konuda uyaran yazıları beni de etkilemiş ve bu köşede bu görüşlere yer vermiştim.

Borsa yatırımcıları bu tür uyarılara kulak asmadı, gündemde olan siyasi ve jeopolitik risklere de aldırmadan borsalardaki yükseliş dalgasına katkıda bulundu. ABD borsalarının tırmanışını sürdürmesi Avrupa ve Asya borsalarını da tetikledi geçen yıl ve FTSE Bütün Dünya endeksi %22 yükseldi. ‘Yükselen Pazar’ ülkelerinin borsalarını izleyen MSCI/EM endeksinin 2017’deki yükselişi ise %35’e yaklaştı.

Borsalardaki uçuşu etkileyen faktörler

Geçen yıla damga vuran bu hızlı yükselişte, Trump’un yarattığı beklentilerin yanı sıra, dünya ekonomisinin yıllardan beri ilk kez senkronize büyümeye geçmesinin de önemli payı vardı kuşkusuz. Büyümenin küresel olarak canlanması ve dünya ticaretinin de buna ayak uydurması, pek çok ülkede şirket karlarını olumlu etkiledi ve borsalardaki uçuşa katkıda bulundu. Bu süreç kendini besleyen bir momentum kazandı.

Özellikle ABD’deki yükselişte, Apple, Amazon ve Facebook gibi dijital teknoloji devlerinin büyük karlar elde etmeye devam etmesi ve bu şirketlerin hisselerinin borsa endekslerini yukarı çekmesi de etkili oldu.

Finansal varlıkların fiyatlarındaki yükseliş dalgasının yaşanmasını mümkün kılan temel unsur ise başlıca merkez bankalarının yaratmış olduğu muazzam likidite bolluğunun 2017 da devam etmesi oldu. Merkez bankalarının küresel kriz sonrasındaki toplam bilanço genişlemesinin 14 trilyon dolara dayandığı ve dünyadaki eksi getirili devlet ve özel sektör tahvillerinin geçen yıl hala 11 trilyon dolar dolayında bulunduğu hatırlandığında, küresel likidite genişlemesinin hangi boyutlarda olduğu daha iyi anlaşılabilir. ABD Merkez Bankası’nın geçen yıl faiz oranlarını çok ihtiyatlı bir şekilde artırmaya başlaması ve bilanço daraltmaya başlayacağını açıklaması, bu likidite bolluğunu fazla etkilemedi. Hisse senedi ve tahvillerden sanat eserlerine kadar pek çok alanda fiyatlar yükselmeye devam etti. Finans piyasalarının bu likidite bolluğunun sona ereceğine inanmaması fiyatları sıçratan dalganın sürmesini sağladı.

2018’de yaşanabilecek çelişki

2018 yılına da bu iyimser tabloyla girildi. Trump yönetiminin yasalaştırdığı vergi reformunun, bir fiskal genişleme etkisi de yaratarak ABD’deki büyümeyi yükselteceğini, trilyonluk fonlarını ABD dışında tutan şirketlerin bu paraların bir bölümünü ülkeye getirmesinin de bu etkiyi güçlendireceğini ileri sürenler var. Dünya ekonomisindeki geniş tabanlı canlanmanın kalıcı olacağını belirtenler de hayli fazla. Bu beklentilerin uzantısında, borsalardaki yükselişin de sürebileceği sonucuna varılıyor.

Financial Times(FT) gazetesi 30 Aralık günü bu iyimser beklentileri sorgulayan bir başyazı yayınladı. FT’nin değerlendirmesinde, ABD’deki vergi indirimlerinin umulan etkiyi yaparak yatırımları, ücretleri ve tüketimi artırması halinde, ABD Merkez Bankası’nın(FED) likiditeyi daraltacak daha radikal adımlar atmaya zorlanabileceği belirtiliyor. FED’in faiz artışlarını ve bilanço küçültme operasyonunu hızlandıracağı ortamda Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası’nın da tahvil alımlarını sürdürmekten vazgeçebileceği ve bütün bunların sonuçta küresel likidite bolluğu döneminin bittiği mesajını vererek borsalardaki yükselişi frenleyebileceği vurgulanıyor.

Bu analize göre, ABD’de ve dünyada ekonomik büyümenin geleceği konusunda iyimser olanların, borsalardaki hızlı yükselişin geleceği konusunda karamsar olması gerekiyor. Bu çelişkinin etkilerini 2018’de hissetmeye başlayabilir miyiz acaba?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar