2017 büyümesi istihdamla rüşdünü ispat etmelidir

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Büyüme hassas bir konudur. Hükümete analitik planlama ölçütüdür. Siyasete vitrindir. Küresel rekabette umuttur. Ekonomide özsudur. Vatandaşta refahtır. Öyleyse hane halkı büyümeyi hissetmelidir. Büyüme sadece sermayenin payını orantısızca artırmamalıdır. Gelir dağılımındaki en düşük %20’yi, en yüksek %20 kadar büyütmelidir. Somut şekilde ölçümlersek, büyüme işgücüne dönüşmelidir.

Geçmiş 18 yılın ortalaması %4.7 büyümeyi işaret eder. Böylece sürdürülebilir büyümenin sınırları ortaya çıkar. Güçlü bir Türkiye özleyen büyümedeki öncelik, işgücüdür. Büyüme, adeta dişiyle tırnağıyla kazımalıdır küresel rekabetin temellerini. Çünkü Güney Kore, Çin, Hindistan, İrlanda bu yolla rekabetin gediklileri olabilmişlerdir. Tablo I’de yıllık GSYH büyümelerimizle istihdam düzeyimiz yer almaktadır. İstihdam göl, büyüme akarsu gibidir. İstihdam babadan zengin işletmeci, büyüme girişimci şirket gibidir. Karşılaştırmamız birinci sütundaki büyümeyle ikinci sütündeki istihdam olsaydı, IBM’le Facebook’u koymuş olurduk terazinin kefelerine. Dolayısıyla da elmayla armudu karşılaştırmış olurduk. Oysa üçüncü sütundaki istihdam değişimleri, yıllık büyümeyle aynı sıklette güreşebilme şansını sunarlar. Büyümenin mindere gelebilecek güreşçi olması, daha basit rakiplerini yenmesiyle, yani en az %4.7 büyümesiyle mümkündür. %4.7 den büyük bir büyümenin rakibi istihdamdır. Onun sırtını yere getirebilmesi de; uzun yıllar ortalamasının üstüne attığı her rölatif adım ölçeğinde, istihdamı büyütebiliyor olmasında gizlidir. Bu gizem, tahmini 2017 büyümesi deşifre edildiğinde açığa çıkacak. 28,189 olarak açıklanan 2017 istihdamı, yıllık 984 istihdam değişimini, yıllar ortalamasına göre de rölatif 0.38 artışı ifade ediyor. Büyüme rakamlarıysa henüz açıklanmadı. Bu perşembe gelmiş olacak. İstihdamla aynı sıklette güreşe çıkacak büyüme; yıllar ortalamasına göre, onunla aynı rölatif artışa ulaşmış da olmalıdır. Yoksa temelsiz olur. Açıklanan 2017 istihdamından 0.38 rölatif artışına ulaşmış olduk. Bu kadar artacak bir rölatif büyüme artışı, %6.54 minimum 2017 büyüme sınırına işaret etmektedir. Büyüme piyasa ortalama beklentisine bakarsak, %7’dir. Bu şekilde gelirse; büyüme sermayeye fazla, istihdama az çalışmış olur.

Neden büyüme kadar istihdam yaratılmaz?

Büyüme, ekonomide oluşturduğumuz katma değerler toplamıdır. İdealde ekonominin radarına giren her şeyi ölçer. Oysa gerçekte belirli varsayımlara yaslanır. Mesela, üretim aşamasında çevre kirliliğinin esamesi okunmaz. Yine, değere dönüşmemiş hiçbir fikri mülkiyet hakkı dikkate alınmaz. Kara, kiraya, faize, ücrete bakılır. TÜİK gayri safi milli hasılayı, önce gelir yöntemiyle hesaplar. Buradan ulaştığı sonuç bir mihenk noktası olur. Buna göre de üretim ve harcama yöntemleri şekillendirilir.

Katma değer ölçen milli gelir, üretimle fiyatın devinimine bağlıdır. Ekonomi de buna göre yeşerir. Tablo II analitik bir analizi resmetmektedir. Katma değer yaratan üretimle fiyatın ulaştığı milli gelir, nedensellik analiziyle bize dokuz farklı alternatif sunar. İlk satırdaki durgunluk ekonomisini ele alalım: Peş peşe iki dönem eksi büyümek, ABD’de (NBER tarafından) durgunluk kabul edilir. Azalan üretimle düşen fiyatlar; bir ekonomide çarkları paslanmaya, tersaneleri çürümeye, insanları yoksullaşmaya sürükler. 2017 yılında ciddi ölçüde teşvikler yürürlükteydi. Teşvik, yüksek büyüme hedefini vurdu. İstihdama da dönüşmesi lazımdır. Büyümenin, rüştünü istihdam üzerinden ispatlaması, orta gelir tuzağında Türkiye için bir zorunluluktur. Yoksa gelir dağılımı eşitsizliğimizle uçurumlaşan zengin fakir adaletsizliğimiz biraz daha büyür. Perşembe %6.54’in üstünde gelen her büyüme, arabanın bir tekerini şarampole düşürür. Gönül ister ki düşmez. Bektaşi’nin “özünü bilirsen, özürden kurutulursun” deyişinin hatırlattıkları gibi, ekonomimiz de sağlam büyümesiyle dosta düşmana karşı daha bir dik durabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar