2016'yı nasıl alırdınız, erken seçimli mi, ortaya karışık mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İkinci Dünya Savaşı'nda iki Yahudi Almanlara esir düşer. Bunlardan biri diğerine "Bize ne yaparlar acaba" diye sorar. İkinci esir başlar anlatmaya:

"İki ihtimal var, ya bizi öldürürler, ya esir kampına yollarlar.

Öldürürlerse sorun yok, kampa gidersek iki ihtimal var, ya kurşuna diziliriz, ya gaz odasında öldürülürüz.
Kurşuna dizilirsek sorun yok, gaz odasına gidersek iki ihtimal var, bizden ya sabun yaparlar, ya kağıt.

Sabun yaparlarsa sorun yok, kağıt yaparlarsa iki ihtimal var, ya gazete kağıdı oluruz, ya tuvalet kağıdı.

Gazete kağıdı olursak sorun yok, tuvalet kağıdı olursak işte o zaman..."

★ ★ ★

7 Haziran seçiminde en çok merak edilen konu belli; HDP'nin barajı aşıp aşamayacağı. Çünkü HDP'nin yüzde 9.99 oranında oy alması ile yüzde 10.01 oy alması arasında çok ama çok küçük bir fark var, ama bu farkın yansıması çok büyük olacak. Yani HDP, yaklaşık 56 milyon seçmenin 48 milyonunun oy kullanıldığı varsayımına göre, belki de 10 bin oyla baraja takılacak.  

Diğer partilerin oyları üç aşağı beş yukarı tahmin edilebiliyor; biraz oynama olabilir, seçime kadar iniş çıkışlar da yaşanabilir. Bu partilerin oy oranlarındaki küçük oynamalar, sandalye dağılımlarını pek etkilemeyecek. Ama HDP için durum öyle değil. Ve yine biliniyor ki, HDP Meclis dışında kalırsa, belki 0.02 puan farkla elde edilecek 50-60 sandalyenin çoğu AKP'ye gidecek.

İşte tüm dengeler o zaman değişecek. Normalde düz mantık, "bir partinin çok sayıda sandalye sahibi olmasının siyasi istikrara işaret edeceğini" söylüyor. Öyle ya, bir parti, ister iktidarda ister muhalefette olsun, seçimden güçlü bir şekilde ve ezici bir Meclis çoğunluğuyla çıkarsa o ülkede siyasi istikrar da belirgin bir şekilde var demektir. Ama bu ancak düz mantıkla söylenebilecek, dile getirilebilecek bir görüş. Hele hele Türkiye açısından 7 Haziran için hiç de geçerliliği olmayan bir görüş.

Türkiye ilk kez, siyasi istikrara çok farklı anlamlar yüklenen bir seçime gidiyor. 

Bir kere, normal koşullarda, AKP'nin Anayasa'yı değiştirecek sayıya ulaşması beklenmiyor. Değişikliğin 367 ile Meclis'te tamamlanması zaten mümkün görünmüyor. Referandum yoluyla değişiklik yapılması için gereken 330 da kolay elde edilebilecek bir sayı değil. 

Zaten HDP barajı aşarsa, AKP'nin bırakınız Anayasa değişikliğini tek başına gerçekleştirmesi, 276'yı bulup tek başına hükümeti kurması bile zora girebilir.

Hani biraz önce vurguladık ya, normal koşullarda bir siyasi partinin çok sayıda sandalye elde etmesi siyasi istikrar sayılır, diye. Varsayalım ki bizde de bir şekilde bu sağlandı; AKP 350'leri aştı, Anayasa'yı tek başına değiştirebilecek çoğunluğu da elde etti. Şimdi bu Türkiye'ye siyasi istikrar mı getirir, yoksa ülke kaosa mı sürüklenir?

Bu çoğunluk, HDP Meclis dışında kaldığı için elde edilmiş olursa, yüzde 9 dolayında oyda kaldığını varsayarsak, HDP'nin yaklaşık 5 milyon oyunun çöpe atılmış olması ülkede hiç sıkıntı doğurmayacak mı yani?

Çok küçük bir olasılık; ama, varsayalım CHP tek başına iktidar oldu ya da CHP-MHP koalisyonu kuruldu. Böyle bir hükümetin Saray ile ilişkisi nasıl olacak?

280-300 sandalyeli AKP

Seçimin ertesi, yani 8 Haziran dingin bir dönemin başlangıcı mı, yoksa yeni bir çekişmenin, didişmenin ilk günü mü olacak?

Seçimden AKP'nin birinci parti olarak çıkacağı konusunda pek kuşku yok. Ama AKP kaç sandalye elde edecek, bu önemli. Ayrıca, AKP milletvekilleri daha çok Saray'a bağlı kişilerden mi oluşacak, Başbakanlığa bağlı kişilerden mi? 

AKP Anayasa değişikliği yapabilecek sayıya erişse bile, milletvekilleri daha çok Davutoğlu'nun yanında yer alan isimler olursa, yani AKP grubunun çoğunluğu tercihini parlamenter sistemden yana kullanırsa iktidar partisinin elde ettiği bu çoğunluk Başkanlık sisteminin yolunu açmayacak. 

Hem dedik ya, mevcut koşullarda AKP'nin öyle Anayasa değiştirebilecek bir çoğunluğa erişebileceği pek sanılmıyor. Siyasi istikrar vurgusu yapanlar da bugünlerde "makul" bir sandalye dağılımından yana görüş belirtiyorlar. Bu "makul dağılım" ile kastedilenin de AKP'nin 280 ile 300 arasında sandalye kazanması olduğu ifade ediliyor. Yani hükümet kurulmasında bir sıkıntı yok; ama bu sayı ne Anayasa değişikliği için girişimde bulunmaya elverişli, ne ülkeyi astığı astık, kestiği kestik biçiminde yönetmeye. Daha ayakları yere basan bir hükümetin, ancak böyle bir sayıyla oluşabileceği görüşü giderek daha fazla taraftar buluyor.

İlkbahar mı, sonbahar mı?

İki uç sonuçtan ya da başlangıçtan birincisi... HDP barajı aşamaz ve bu sayede AKP çok sayıda milletvekili çıkarır ve Anayasa değişikliğine yönelirse ülkede kavga gürültü hiç eksik olmayabilir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da zaten fiilen var olan otorite eksikliği, başka şekilde doldurulur. Ya da, Süleyman Demirel'in dediği gibi siyasette 24 saat çok uzun bir süredir, yani HDP barajı aşar ve seçim sonrasında bugünlerde kesinlikle olmaz dediğine yanaşır ve karşılığını bir şekilde almak suretiyle Anayasa değişikliği için AKP ile işbirliği yapar. 

İkincisi... AKP 276'yı bulamaz ve hükümeti kuramazsa, hükümet hangi parti ya da partilerin koalisyonuyla kurulur? CHP-MHP'nin toplamı 276'ya yetmez görünüyor. AKP-MHP olur mu, zor. AKP-HDP olur mu, daha mümkün. Ama bu hükümetler kurulsa bile ömürleri uzun olur mu, tartışmalı. 

İşte o yüzden diyoruz ya, AKP'nin 276'nın altında kalması bizi 2016'da yeni bir seçime götürür; AKP'nin çok büyük bir çoğunluk elde etmesi ise kaos yaratır. Seçime gitmek gerekirse, bunun 2016'nın ilkbaharda mı, sonbaharında mı olacağını bilemedik. 

Bu arada ekonomi ne mi olur; bu da soru mu, sizlere ömür!
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar