2016'ya nasıl bir başlangıç yaptık?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bu yıla ilişkin belli olan gösterge, açıklanmış veri henüz fazla yok. Ama olanlardan yola çıkarak, onları değerlendirerek yıla nasıl bir giriş yaptığımız konusunda ipuçları yakalayabileceğimizi düşünüyoruz.

Toplum olarak en dikkatle izlediğimiz göstergelerin başında enflasyon ve kur geliyor. TÜİK, ocak ayı enflasyonunu yarın açıklayacak. Ama bir öncü gösterge olarak İstanbul Ticaret Odası'nın verisine sahibiz. İTO'ya göre, ocak ayında perakende fiyatlar yüzde 1.24, toptan fiyatlar ise yüzde 1.23 oranında arttı. 

İTO'nun oranları yalnızca İstanbul için hesaplanıyor ve içerik olarak da TÜİK'in verisinden çok farklı; öncelikle bunu dikkate almakta yarar var. Ama yine de İTO'nun açıkladığı da bir gösterge sonuçta. 

TÜİK'in yarın açıklayacağı TÜFE'nin de bu dolaylarda gelmesi şaşırtıcı sayılmamalı. TÜFE'de yeni seri 2003 yılından bu yana hesaplanıyor ve şimdiye kadarki yılların ortalamasına göre ocak ayı artışı yüzde 1.04 düzeyinde. Geçen yılki oran ise yüzde 1.10 olmuştu. 

Her ne kadar İTO'nun oranı makul sayılabilecek bir düzeyde gelmişse de, asgari ücrete yapılan ekstra zam ve emeklilere verilen zamdan dolayı talep baskısıyla ocakta yüksek bir oran ortaya çıkmasından endişe edilmiyor da değil. Hele hele geçenlerde ocakta çift haneye çıkılabileceği gibi bir görüşün seslendirilmiş olması kafaları iyice karıştırdı. Ancak biz buna pek ihtimal vermiyoruz. Çünkü ocak sonunda çift hane demek, ocak ayı artışının yüzde 2.2 olması demek. Ocak aylarında şimdiye kadar yüzde 2 bile aşılmamışken, bu yıl asgari ücret ve emekli zammından dolayı geçen yılki yüzde 1.1'in tam bir kat fazlası bir artış, doğrusu büyük sürpriz olur.

Kur artışı hızlı   

Toplum olarak en fazla izlediğimiz göstergelerden biri olan dövizde ocak ayıyla birlikte yeniden bir hızlanma yaşanmakta olduğu dikkati çekiyor. Aralık ayı ortalaması 2.9172 olan olan dolar, yüzde 3.1 artarak ocak ayı ortalamasında 3.0070'e çıktı. Aynı şekilde euro da yüzde 3.1 artışla 3.1697'den 3.2669'a yükseldi.

Geçen yılın ocak ayına göre artış ise dolarda yüzde 29.2, euroda yüzde 20.3 düzeyinde oluştu. Geçen yılın ocak ayında 1.17 olan euro/dolar paritesi de bu yıl 1.09 olarak gerçekleşti.

Doların euro karşısında değerli seyretmesi, belli ki geçen yıl olduğu gibi en azından bir süre bu yıl da hem ihracatı, hem ithalatı aşağı çeken bir etki doğuracak. Ama sanılanın aksine, bu etki ihracatta değil, ithalatta daha fazla olacak. 

İhracatta kötü başlangıç

Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, ocak ayı ihracatı geçen yıla kıyasla yüzde 14'ten fazla azalarak 9.2 milyar dolarda kaldı. Yani geçen yılın ocak ayındaki ihracata göre 1.5 milyar doları aşan bir azalma var.

Bu 2016'nın en kötü haberi gibi. Bir yanda enerji faturasının hafiflemesiyle ciddi bir tasarruf sağlamayı, bunun etkisiyle cari açığı azaltmayı umuyoruz. Ama öbür yanda ihracatımızın da düşebileceği gerçeğini adeta unutuyoruz. Ama rakamlar bazı şeyleri unutturmuyor. 

Bir ayın tek başına önemli bir gösterge sayılmayacağı itirazını duyar gibiyiz, peki... Ama şubatta ya da martta, sonraki aylarda durumun düzeleceğini somut verilere dayandırarak söyleyebilen var mı?

TİM'e göre yıllık ihracat 140 milyar dolar sınırında gezinir olmuş. Dolayısıyla bu yılın 155.5 milyar dolarlık ihracat hedefinin pek gerçekçi görünmediğini söylemek yanlış olmaz. 

Ya turizm?

Turizmde 2015'in rakamı henüz kesinleşmiş değil. Tahmin 27 milyar dolar. Turizmde bu yıl da aynı düzeyde bir gelir öngörüyoruz, orta vadeli programda öyle yazıyor. 

Geçen yıl 27 milyar dolara doğru yol alırken bizi etkileyen en büyük olumsuzluk Rusya'nın ekonomik krizi ve bu yüzden bu ülkeden gelenlerde ortaya çıkan azalmaydı.

Şimdi, bu yıl söz konusu kriz yerinde duruyor; yetmedi Rusya ile bir uçak krizi yaşadık, ilkine göre çok hafif olmakla birlikte son günlerde bir ikinciyi yaşıyoruz. 

Turizmde en büyük pazarımız olan Almanya'nın bize kuşkuyla bakmasına yol açan bir Sultanahmet patlaması gerçeği ortada. Bu, Alman turistlerin Türkiye'ye bakışını ne ölçüde etkileyecek, tam olarak kestirmek zor.

Yani turizmden geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 27 milyar dolar elde edebilir miyiz, doğrusu kuşkuyla yaklaşılması gereken bir hedef bu. 

Yabancı yatırımcı gelmiyor

Yılın ilk üç haftasına ilişkin verilere sahibiz ve bu dönemde yabancı yatırımcı Türkiye'de portföy yatırımı yapmakta pek istekli davranmıyor. 22 Ocak'a kadar olan dönemde yabancılar net olarak 450 milyon dolarlık hisse senedi ve 77 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi sattılar. Yani toplam çıkış 527 milyon dolar oldu. 

★★★★★★

İlk ayı geride bıraktık ve "Şu alanlarda gayet iyi bir performans yakaladık, şunlarda da yakalayacağımız kesin" diyebilme durumunda değiliz. Hatta tam tersine, ilk aya ilişkin veriler, yeni yıla hiç de iyi bir başlangıç yapmadığımızı gösteriyor. 

Tüm umudumuzu düşecek petrol fiyatlarına ve bunun yaratacağı avantaja bağlamış görünüyoruz. Petrol fiyatları düşecek, ithalat azalacak, cari açık gerileyecek... Ya olmazsa, ya beklediğimiz ölçüde bir ucuzlama ortaya çıkmazsa... 

Hem petrol fiyatlarının düşmesinin ihracatımızı, ayrıca müteahhitlik hizmetleri gelirlerimizi olumsuz etkilediği gerçeğini daha geçen yıl yaşadık, bundan da ders çıkarmamışa benziyoruz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar