2016 yılı AB ilerleme raporunda
Hepimizin bildiği üzere Türkiye AB için kilit bir ortak olup Türkiye ile AB 1964'ten bu yana yürürlükte olan bir Ortaklık Anlaşması ile bağlıdır ve Türkiye-AB arasında 1995'te gümrük birliği tesis edilmiştir. Aralık 1999 tarihli AB Zirvesi’nde Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmiş ve Türkiye ile katılım müzakereleri Ekim 2005’te başlamıştır. 29 Kasım 2015 tarihli Türkiye-AB Zirvesi’nde Türkiye ve AB, tüm ortak çıkar alanlarında ilişkilerini yeniden canlandırmaya ve derinleştirmeye karar vermiştir. Katılım müzakereleri çerçevesinde, bugüne kadar 16 fasıl müzakereye açılmış olup, bunlardan biri geçici olarak kapatılmıştır.
Bu kapsamda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde her yıl ne ölçüde ilerleme kaydettiğini göstermek üzere AB Komisyonu tarafından İlerleme Raporları yayımlanmakta olup 2016 yılına ilişkin Raporda “Gümrük” konusunda belirtilen hususlar aşağıdaki gibidir:
Raporla ilgili öncelikle belirtilmesi gereken birinci husus, Türkiye’nin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme yeteneğine ilişkin olarak gümrük birliği alanının iyi hazırlıklı olunan bölümlerden biri alanında sayılmasıdır. Bununla birlikte gümrük muhafaza personelinin özel soruşturma yöntemlerine ilişkin olarak bu personelin ne zaman kullanılacakları ve kullanımlarına yönelik ayrıntıları da içerecek şekilde bazı düzenlemelerin yapılması gerekmekte olduğuna ve sınır polisinin ve gümrük görevlilerinin soruşturma yetkilerinin hâlâ oldukça kısıtlı olduğu ve bu alanda yüksek oranda polise bağımlı olunduğuna Raporda dikkat çekilmektedir.
İlerleme Raporunda son dönemlerde gümrük mevzuatımıza giren “Gümrük Uzlaşması” müessesesine yönelik örtük bir atıf yapılmış olup, uyuşmazlıkların mahkeme dışı yollarla çözümü sistemlerinin bankacılık, sigortacılık ve gümrük alanlarında hâlihazırda işler durumda olduğu ifade edilmiştir. Fasıllar itibariyle gümrük mevzuatı ve uygulamaları bahsinde belirtilen hususlar şöyledir:
1. Fasıl: Malların Serbest Dolaşımı
Malların Serbest Dolaşımı başlıklı 1 numaralı fasılla ilgili olarak; Türkiye’nin malların serbest dolaşımı alanında oldukça hazırlıklı olduğu, Özellikle Yeni ve Küresel Yaklaşım kapsamındaki mevzuata uyum bakımından son bir yılda bazı ilerlemeler kaydedildiği, bununla birlikte ticaretin önündeki bazı teknik engellerin, Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ederek malların serbest dolaşımını geciktirdiği veya engellediği Raporda kayıtlıdır. Avrupa Birliği 2017 yılında Türkiye'den özellikle:
-İhracat kısıtlamaları,
-Tescil, ön izin, lisans ve gözetim ile ilgili gereklilikler
gibi malların serbest dolaşımına engel oluşturan ve Gümrük Birliği’ni ihlal eden tedbirleri kaldırmasını beklemektedir.
Raporda TAREKS (Risk Esaslı Elektronik İthalat Kontrol Sistemi) uygulaması eleştirilmekte, bu uygulamanın risk değerlendirmesi sonrasında belge kontrolü ve fiziksel kontrol için bekletilen AB ürünlerinin sayısında artışa yol açtığı ortaya koyulmaktadır. Ayrıca kıymet bazlı gözetim uygulamalarının ticaretin akışını engellediği, alüminyum, bakır ve deri gibi bazı ürünlerin ihracatının Gümrük Birliği kurallarına aykırı olarak fiili bir yasak teşkil eden kısıtlamalara tabi tutulduğu bu Fasıl ile ilgili yöneltilen diğer eleştiriler arasındadır.
7. Fasıl: Fikri Mülkiyet Hukuku
Raporda “gümrük” konusuna atıf yapan fasıllardan biri de 7. Fasıl’da yer alan Fikri Mülkiyet Hukuku faslıdır. Bu fasılda daha önceki ilerleme raporlarında olduğu üzere, Türkiye’nin taklit eşya alanındaki ticaretin önlenmesi konusunda halen yetersiz olduğu vurgulanmakta, taklit mallara yönelik gümrük uygulamalarının daha da geliştirildiği ve el koymaların sayısının arttığı belirtilmekte olup devam eden çabalara rağmen halk sağlığına ve tüketicinin korunmasına yönelik tehdit oluşturan taklit ve korsan ürünlerin hâlâ yaygın olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca Türkiye'nin fikri mülkiyet haklarının gümrüklerde uygulanmasına ilişkin mevzuatının AB müktesebatına uyumunun artırılmasının gerekliliği vurgulanmakta ve fikri mülkiyet haklarının uygulanması konusunda daha güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç duyulmakta olduğu özellikle ifade edilmiştir.
24. Fasıl: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik konularına ilişkin 24. Fasılda gümrük konuları ile ilgili değinilen bir husus ise sınır güvenliğine ilişkindir. Raporda sınır güvenliğinden sorumlu tek bir kuruluşun oluşturulmasına yönelik mevzuat çalışmalarının, özellikle komşu bölgelerde yaşanan istikrarsızlık nedeniyle bekletildiğine dikkat çekilmiştir.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın varış öncesi yolcu bilgisinin alınması ve risk analizinin gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalarını tamamlaması, 172 havayolu şirketinin (Türkiye'ye havayolu taşımacılığı yapan 307 havayolu şirketi arasından) entegre edilmesi ve yurt dışındaki 214 havayolu şirketinden yolcu bilgisinin tedarik edilmesi suretiyle test aşamasını başlatması olumlu bir anektod olarak İlerleme Raporunda yerini almıştır.
Raporda bu konuyla ilgili gümrük idaresine yönelik ortaya koyulan eleştiri ise, Gümrük idaresinin risk analizini yalnızca kaçakçılıkla mücadele etmek amacıyla gerçekleştirmekte olmasına dairdir. Bu kapsamda API/PNR (İleri Yolcu Bilgisi/Yolcu İsim Kaydı) verilerinin, riskli yolcuların etkin bir biçimde belirlenmesi ve bu yönde tedbirlerin alınması amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından paylaşılması ve analiz edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
29. Fasıl: Gümrük Birliği
2016 yılı İlerleme Raporunda diğer Raporlarda olduğu üzere “gümrük” ile ilgili en fazla tespite yine 29. Fasıl başlığı altındaki Gümrük Birliği faslında yer verilmektedir. Bu fasıl ile ilgili olarak Türkiye’nin rapor döneminde ilerleme kaydetmemesine rağmen Gümrük Birliği alanında iyi derecede hazırlıklı olduğu vurgulanmaktadır. Ancak vergi muafiyeti, serbest bölgeler, gözetim tedbirleri ve tarife kotalarının yönetiminin, AB müktesebatıyla ve/veya Türkiye'nin Gümrük Birliği yükümlülükleri ile uyumlu olnadığı bir kez daha belirtilmiştir. Özellikle AB'de serbest dolaşımda bulunan mallara yönelik ilave gümrük vergileri ve ihtisas gümrükleri uygulamasının Gümrük Birliği kurallarını ihlal ettiğine dikkat çekilmektedir.
Bu anlamda 2017 yılında Türkiye’den bazı beklentilerin olduğu ifade edilmiş, Türkiye’nin güvenlik ve emniyeti sağlamanın yanı sıra yasal ticareti kolaylaştırmak amacıyla risk-temelli kontrolleri ve basitleştirilmiş usulleri geliştirmeye yönelik ilave çaba göstermesi, malların etkili bir şekilde serbest dolaşımını engelleyen ithalat ve ihracat kısıtlamalarını kaldırmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur.
Ayrıca raporda 2016 yılında AB Gümrük Kodunda yapılan değişikliklerin Gümrük Kanunu’na adapte edilip uyumlaştırmanın tamamlanmadığı ifade edilmiştir. Risk temelli kontrollerin ve basitleştirilmiş usuller hususunda sınırlı çalışmaların yürütülmüş olduğu, özellikle geniş bir ürün grubu için laboratuvar analizlerinin zorunlu kılındığı ve bunun sonucunda gümrük işlemlerinde yaşanan gecikmelerin gündeme geldiği ve tüm bunların risk temelli kontroller ve ticaretin kolaylaştırılması hedefleriyle uyumlu olmadığı Raporda ortaya konulan diğer önemli hususlardandır.
İlave Gümrük Vergisi uygulamasına Raporda müteaddit defalarca dikkat çekilmiş olması oldukça önemlidir. Zira AB müktesebatıyla tam olarak uyumlu olmayan gözetim kuralları, tarife kotalarının yönetimi, serbest bölgeler ve vergi muafiyeti uygulamalarının halen devam etmesi eleştiri konusu olmuş, bazı çelik ürünlerinin yanı sıra, ayakkabı, halı, kilim, çeşitli el aletleri, bazı ev gereçleri, lamba, mobilya, çanta ve benzer mahfazalar da dâhil olmak üzere, geniş bir ürün grubunda ilave gümrük vergisi uygulanmasının, AB gümrük vergileriyle uyumlu olmadığı belirtilmiştir. Söz konusu tedbirlerin üçüncü ülke menşeli ürünlere yönelik olsa dahi serbest dolaşımdaki ürünlere de uygulanmasının Gümrük Birliği hükümlerine açıkça aykırı olduğu önemle vurgulanmıştır.
Raporda ayrıca Türkiye gümrüklerinin idari ve operasyonel kapasitesi ile ilgili olarak özellikle kaçakçılıkla mücadele ve güvenlik operasyonlarında Türkiye'nin gümrük muhafaza kapasitesinin artırılması çalışmalarının devam ettiği ifade edilmiş ancak Fikri mülkiyet hakları alanındaki AB müktesebatına daha fazla uyum sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekilmiştir.
Raporda Türkiye'nin, ortak transit usullerine ilişkin Sözleşmeye üyeliği çerçevesinde yürürlükte olan yeni bilgisayarlı transit sistemin aksine, tarife BT sistemleri (TARIC, Quota ve Surveillance) henüz yürürlükte olmadığı, bilgi teknolojileri faaliyetleri ile iş dünyası girişimlerini bir araya getirmeye yönelik bir strateji henüz geliştirilmediğine değinilmektedir.
30. Fasıl: Dış İlişkiler
2016 yılı İlerleme Raporunda gümrük ile ilgili olarak son belirtilen hususlar 30. Fasıl’da sınıflandırılan Dış İlişkiler bölümünde yer almaktadır. Bu fasılda; Türkiye’nin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması'nı onaylamasına rağmen geniş bir ürün grubunda Türkiye tarafından uygulanan gümrük vergisi oranlarının, Ortak Gümrük Tarifesinden (OGT) farklı olduğu belirtilmekte ve durumun Gümrük Birliği'ni ihlal ettiğine dikkat çekilmektedir.
2017 yılında Türkiye'den özellikle; Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi (GTS) ve çift kullanımlı malların ihracat kontrolü konularında uyumunu tamamlaması ile Gümrük vergisi tarifelerini OGT ile uyumlu hale getirmesi beklenmektedir.
Bu fasılda ayrıca son dönemde Türkiye ile Malezya arasında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşmasına dikkat çekilmiş, AB’nin Malezya ile henüz benzer bir anlaşma akdetmemesine rağmen, Türkiye’nin söz konusu ülke ile olan serbest ticaret anlaşmasını tek taraflı olarak hayata geçirmesi eleştiri konusu olmuştur.