2014’te 1984

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Rusya da Amerika kadar özgürmüş

Rus kız, Moskova’yı ziyaret eden yaşıtı bir Amerikalı ile tanışmış; ona şehri gezdirmiş. Amerikalı, ülkesine dönünce Rus kıza mektup yazıp gösterdiği misafirperverlik için teşekkür etmiş. Rus kız da buna bir mektupla cevap vermiş. Mektubu yazmış, ama içindeki şüpheyi de  mektuba not düşmeyi unutmamış. “Amerika’daki gibi Rusya’da demokrasi ve özgürlük yoktur. Bu mektubun KGB tarafından okunup okunmayacağından, ya da senin eline geçip geçmeyeceğinden emin değilim.” diye yazmış.  Amerikalı kız posta kutusunu açınca Rusya’dan gelen mektupla heyecanlanmış. Mektubu açmış okumuş.  Ancak mektubun içinden bir de KGB damgalı bir not çıkmış. “Rusya da Amerika kadar demokratik ve özgürlükçü bir ülkedir. Özel yaşamın mahremiyetine  saygı vardır.” yazıyormuş.

Demokrasi söylevlerinin yeri göğü inlettiği bir devirde, internete sansür mantığı ile hazırlanmış yasa tasarısı bana bu fıkrayı anımsattı.

Mevcut yasa

Belki internette dolaşırken bir linki tıklıyor ve karşınıza şöyle bir ifade çıkıyordur:   “x. com”  alan adına erişim, “X” tarihinde “X Asliye Ceza Mahkemesi” tarafından  “X” karar numarasıyla engellenmiş ve bu karar halen geçerlidir.” Bu şekilde erişime engellenmiş bir sürü site var.

Bu engellenen sitelerden biri de bir akademisyene ait blog’muş. "Google Sites" blog’u üzerine açılan bir  makale nedeniyle tüm site  bir mahkeme tarafından 2009 yılında kapatılmış. Makaleyi gerekçe göstererek tüm “Google Sites” blog’larının kapanmasıyla akademik blog’una da ulaşılamayan akademisyen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) dava açmış. AİHM, sadece bir blog’a yönelik karar nedeniyle “Google Sites” adlı sitesine erişimin tamamen yasaklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetmiş. Türkiye, 8 bin 500 Euro tazminat ödemeye de mahkûm edilmiş. Şu anda yürürlükte olan 5651 sayılı “İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun” 4/5/2007 tarihinde kabul edilmiş.  Şimdi bu kanunun yeniden düzenlenmesi için Meclis’te bir  kanun teklifi var. “Gelen, gideni aratır” deyişi,  sanırım bu yeni kanunla bir kez daha doğrulanmış olacak.

Yeni kanun neler getiriyor?

Yeni yasal düzenlemenin içerdiği değişikliklerin önde gelenleri, uzmanlarca şöyle değerlendiriliyor:

• Tasarı,  erişim engelleme kararlarının verilebileceği halleri genişletiyor. Mevcut kanunda yalnızca katalog suçlar işlendiğinde bir site erişime kapatılabilirken, yeni tasarı ile kişilik hakkı ihlal edilen veya özel hayatın gizliliği ihlal edilen kişiler de bu sitelerin erişime engellenmesini talep edebilecek. Şöyle ki, kişilik hakkının ihlali varsa, artık kişi mahkemeye doğrudan başvurarak 24 saat içinde site erişime kapattırılabilecek.

• Eğer özel hayatın gizliliğini ihlal varsa, kişiler doğrudan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na (TİB) başvurarak 4 saat gibi kısa bir sürede tedbir olarak erişim engelleme kararı aldırabilecek.

Böylece yargı kararı olmaksızın, erişim kolayca engellenebilecek. “Özel hayatın gizliliği” geniş torbasına da kim bilir nelerin sokulabileceği, sansür endişesini güçlendiriyor.

• Diğer yandan “Erişim Sağlayıcılar Birliği” kurulacak ve internete erişim sağlama hizmeti veren şirketler için, örneğin telekomünikasyon firmaları için, bu birliğe üyelik zorunlu ve ücretli olacak ve birliğe üye olmayanlar bu alanda faaliyet gösteremeyecek.

Böylece bir erişim engelleme kararı verildiğinde tek elden kararın uygulanması sağlanacak ve denetleme kolaylaşacak.

• İnternet trafik bilgilerinin zorunlu olarak kayıt altına alınması süresi, 6 aydan iki yıla çıkartılıyor.

Bu durum, kullanıcıların verilerinin işlenerek, kötü amaçlı olarak kullanılmasına, ya da en basit anlamıyla "fişleme endişelerine yol açmaktadır. Böylece  George Orwell’in “1984” romanında yazdığı “Big Brother” gerçek olabilecek.

“Top benim değil mi, istediğimi yaparım” mantığı

Eğer getirilen yeni düzenleme bu haliyle geçerse temel hak ve özgürlüklere yeni bir darbe olacak. Bu konuda çekinceler dile getirildi ve getiriyor.  Ama bu eleştirilere kulak verilmiyor.  “Cami ne kadarbüyük olursa olsun, imam bildiğini okur” diyen atalarımız yine haklı çıkıyor. 

Ülkemizde kanunlar çıkartılırken izlenen bu tutum, bana çocukluğumdaki bir olayı  hatırlattı. Çocukluk yıllarımızda mahallede önceleri lastik topla oynardık. Sonra bir arkadaşımız mahalleye ilk kez şişirilebilir bir futbol topu getirdi. Hepimiz sevindik. Bu topla oynamaya başladık. Ancak sevincimiz uzun sürmedi. Çünkü topun sahibi  arkadaşımız her şeyi  düzenlemeye kalkıştı. Bu arkadaşımız takımları seçiyor, oyunun ortasında yeni kurallar koyuyor, oyuncuları da kafasına göre  değiştiriyordu. İtiraz edilecek olursa da “Top benim değil mi; istediğimi yaparım” diyordu. Sonunda bu arkadaşın topunu bıraktık. Para toplayarak biz de şişirilebilir bir futbol topu aldık;  onunla oynamaya başladık. Yapılan eleştirileri  ve önerileri dikkate almadan bildiğini okumak, “Çoğunluk benim değil mi, istediğimi yaparım” tavrı ile kanun yapmak demokrasinin ruhuna uymuyor.

Sonuç

İnternet, haberleşme ve fikir özgürlüğünü geniş  kitlelere açan bir teknoloji. Ancak interneti “1984” mantığı ile kontrol etmeye çalışmak   çağımızın demokrasi anlayışı ile bağdaşmıyor diye düşünüyorum.Yoksa demokrasi diyorlar, biz ciddiye mi alıyoruz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019