2014’de ekonomiyi siyaset belirleyecek

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Davos’daki Dünya Ekonomik Forum toplantılarında siyasetten ekonomiye kadar önemli konular gündeme geldi. Toplantılarda, Türkiye de, son siyasi gelişmeleri nedeniyle dikkat çeken ülkelerden biriydi. 17 Aralıktan bu yana yaşanan siyasi gelişmelerin ekonomi üzerindeki olası olumsuz etkileri konusunda yetkililerimiz pek endişeli görünmüyorlar. DÜNYA’nın haberine göre, piyasalardaki son dalgalanmaların geçici olduğunu belirten, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türk Lirası’ndaki son değer kayıplarına rağmen ülkeden sermaye çıkışı olmadığı görüşünde. Bence, bu daha vahim. Eğer sermaye çıkışı olmadan paramız değer kaybediyorsa, sermaye çıkışlarının olduğu bir ortamda bu değer kayıplarının hangi noktaya varacağını kim kestirebilir ? Babacan’ın açıklaması ilerisi için bu konuda bir garanti olmayacağı gibi, siyasi riskteki artışın ekonomi üzerindeki olumsuz etkisini de hafifletmemektedir. Başbakan Yardımcısı Türkiye’nin ekonomik performansı, güçlenen ekonomisi, siyasi reformları ve ilerleyen demokrasisiyle dünyanın ilgisini çektiğini söylüyor. Ekonomi ile ilgili tespitler genel olarak doğru olmakla birlikte, siyaset ve demokrasinin ilerlediği yönündeki görüşlere katılmak güç. Olayların arasındaki sebep-sonuç ilişkisini iyi tahlil etmek gerekiyor. Bugünkü sıkıntılar bir anda ortaya çıkmadı. Özellikle, 12 Haziran 2011 seçimlerinden bu yana geçen sürede iç ve dış politikada yapılan hatalar, atılan yanlış adımlar iktidarın gerçek niyeti konusundaki şüpheleri arttırmakla kalmadı, toplumda kutuplaşmaları ve siyasi tansiyonu da arttırdı.

***
Günümüzde doğrudan yabancı sermaye ekonomik gelişmenin en önemli belirleyicilerinden biri. Çin’in kapalı bir ekonomi olmaktan çıkıp dünyanın ikinci büyük ekonomisi olmasında yüksek iç tasarrufların olduğu kadar doğrudan yabancı sermayenin de payı büyük. Tasarruflarımız maalesef koyduğumuz hedeflere ulaşmamıza yetecek düzeyde değil. Ekonomimizi ayakta tutabilmek için iç tasarruf açığını dış tasarruflarla kapatmaktan başka çaremiz yok. Büyümeyi sürdürmek, dünyanın önde gelen ekonomik ve siyasi aktörlerinden biri olmak istiyorsak, yabancı sermaye olmadan bunu başaramayacağımızdan emin olmalıyız. Uluslararası sermayeyi çekebilmek için gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında kıyasıya rekabetin olduğu bir ortamda yabancı sermayeyi teşvik edecek adımlar atmak yerine, tedirgin edecek demeç ve uygulamalarla adeta gelmemesini istiyoruz. Ne yapmaya çalıştığımızı anlamak zor. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulları hukukun bağımsızlığı ve güçler ayrılığı ilkesine bağlılık konusunda içte ve dışta şüpheler artıyor.
***
Ekonomik gelişme sadece ekonomik faktörlere bağlı değil; bunun dışında, ülkelerin hukuk yapıları, etnik çatışmalar, demokratik sorumluluk, yolsuzluklar ve bürokrasinin niteliği de en az ekonomik faktörler kadar ekonomiyi etkiliyor. Küreselleşme sadece sermaye hareketleri önündeki engelleri kaldırmakla kalmadı, önceki dönemlerdekinden daha sorumlu, daha şeffaf ve daha demokratik bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesi yönündeki adımları da beraberinde getirdi. Bu değişimde iletişim teknolojisindeki ilerlemelerin payı büyük. Hükümetlerin görevi şimdi eskisinden daha zor. Günümüzde en katı rejimlerle yönetilen ülkeler bile yumuşama yolunu tercih ediyorlar. Baskıcı rejimlerin iktidarlarını sürdürme şansı uzun vadede yok. Bu tür bir uluslararası konjonktürde ülkelerin ekonomik gelişmelerini aksatmadan sürdürebilmeleri iç
ve dış gelişmelerin iyi okunmasına olduğu kadar, siyasi istikrarın korunmasına da bağlı.
***
FED’in çarşamba günkü toplantısında aylık tahvil alımlarının 10 milyar dolar daha azaltılarak 65 milyar dolara çekilmesine karar verildi. Para politikasındaki bu değişikliğin yaratacağı likidite darlığının gelişen piyasa ekonomilerindeki büyümeyi etkileyeceği açık. JP Morgan’ın gelişmekte olan piyasalara ilişkin raporunda, Kırılgan Beşli olarak adlandırılan Hindistan, Endonezya, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye’nin düşük borç oranına karşılık yüksek cari açıklarını finans edebilmek için dış kaynağa ihtiyaçları olduğuna dikkat çekilerek, sermaye çekmenin 2014’de güçleşeceği görüşüne yer veriliyor. 2014 Türkiye için ekonomik ve siyasi yönden zor bir yıl olacak. Yüksek büyüme oranlı dönemlerin sonuna yaklaşıyoruz. Mart’ta yapılacak yerel seçimler sadece Türk kamuoyu tarafından değil, dış dünya tarafından da merakla bekleniyor. 2014’de ekonomide yapabileceklerimiz büyük ölçüde siyasetteki gelişmelere endeksli olacaktır. Yıla iyi başladık sayılmaz. İnşallah iyi bitiririz.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016