2014 menkul sermaye iratlarının beyanı
Bilgütay YAŞAR
Geçen yazımızda gerçek kişiler tarafından elde edilen kira gelirlerinin (Gayrimenkul Sermaye İradı) beyanı ile ilgili bilgilere yer vermiştik. Bu yazımızda da yine gerçek kişiler tarafından elde edilen menkul sermaye iradlarının (MSİ) beyanı ile ilgili sizlere özet bilgiler aktaracağım. Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığımız tarafından hazırlanmış ve internet sitesinde yayınlanan beyanname düzenleme rehberlerinde daha geniş açıklamaları bulabilirsiniz.
Gelir Vergisi Kanunu'nun 75’inci maddesinde düzenlenen menkul sermaye iradı, esas itibariyle parasal değerlerden elde edilen gelirleri tanımlamaktadır. Kanunda sayılan menkul sermaye iradları oldukça çeşitlidir. Ben bu yazımızda, bu menkul sermaye iradlarından sadece daha geniş bir mükellef kitlesini ilgilendirdiğini düşündüğüm;
1- Mevduat faizleri,
2- Repo,
3- Devlet tahvili hazine bonolarından elde edilen faiz,
4- Şirketlerden alınan kâr payları,
5- Özel tahvillerden elde edilen faiz gelirleri,
6- Bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemeler,
üzerinde duracağız. Bunlar dışındaki MSİ için vergi uzmanınıza danışmanızda ya da yukarıda bahsettiğimiz rehberlere bakmanızda yarar var.
Bizim vergi sistemimizde temel prensip kişilerin tüm gelirlerinin bir yıllık beyannamede toplanıp beyan edilmesi olduğu halde, uygulamada birçok gelir unsurunda vergi kesintisi-stopaj öngörülerek, bazı gelirlerin hiç beyan edilmemesi, bazı gelirlerin ise ancak belli şartlarla beyan edilmesi kabul edilmiştir. Stopaj uygulamasının en yaygın uygulama alanı bulduğu gelir grubu menkul sermaye iradları olmuştur. Yapılan düzenlemelerle bazı menkul sermaye iradlarının beyanı hiç gerekmezken bazıları için ise belli şartlarla beyan zorunluluğu getirilmiştir.
Beyan edilmeyecek menkul sermaye iradları
Eğer 2014 yılında aşağıda sayılan kaynaklardan gelir elde ettiyseniz bunları hiçbir şekilde beyan etmeniz, hatta başka gelirleriniz için beyanname veriyorsanız dahi bunları beyannamenize dahil etmeniz gerekmiyor. Elde ettiğiniz gelir tutarının da bir önemi yok. Bu gelirler için daha önce ödemiş olduğunuz stopajlar sizin için nihai vergi sayılıyor. Bunlar;
1- Yurt içi bankalardan elde edilen faizler(döviz tevdiat ya da TL hesaplar),
2- Katılım bankalarınca ödenen kar payları,
3- Repo kazançları,
4- Bireysel emeklilik şirketleri tarafından yapılan ödemeler,
5- Şirketlerin karlarını sermayelerine eklemek suretiyle ortaklarına dağıtılan kar payları (ilave hisse)
6- Devlet tahvili ve hazine bonosu faizleri,
bunlar dışındaki diğer MSİ ile ilgili durum ise şöyledir;
A) Kâr payları
Türkiye’deki AŞ ve Ltd. şirketlerden 2014 yılında almış olduğunuz kar paylarının (Karın sermayeye ilavesi nedeniyle dağıtılan kar payları hariç) 27 bin TL’yi aşması halinde bunların beyanı gerekecektir. Elde edilen brüt kar payının %50’si vergiden istisna edilmiş durumdadır. Bu nedenle 27 bin liralık sınır brüt karın %50’si ile karşılaştırılacak, geçiyorsa beyan edilecektir. Ayrıca kar dağıtımı sırasında ilgili şirket tarafından hesaplanan %15 oranındaki stopaj da beyanname üzerinde hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.
Örnek 1:
Ayşe Hanım 2014 yılında X AŞ’den 30 bin TL brüt kâr payı almıştır. Bu tutardan dağıtımı yapan şirket tarafından %15 oranında 4 bin 500 TL vergi kesintisi yapıldığından Ayşe Hanım’ın eline net 25 bin 500 TL para geçmiştir. Öncelikle 27 bin liralık sınırın geçilip geçilmediğine bakmamız gerekecektir;
30.000 X %50 = 15.000, dolayısıyla sınır geçilmediği için Ayşe Hanım’ın 30 bin liralık brüt kâr payı için beyanname vermesine gerek yoktur. Kendisinden kesilen 4.500 liralık stopajın da iadesi söz konusu değildir, bu nihai vergisi olacaktır.
Kâr paylarının vergilemesinde, kâr payı dışında da gelirin bulunması halinde 27 bin liralık sınırın aşılıp aşılmadığında GVK’nın 86’ncı maddesindeki düzenlemelere dikkat edilmesi, bu durumda bir uzmana başvurulmasını öneririm.
Kar payının yurt dışında bulunan bir şirketten alınması durumunda yukarıdaki açıklamalar geçerli olmayacak, alınan kâr payının 2014 için 1400 liralık beyan sınırını geçmesi durumunda tamamının beyan edilmesi gerekecektir. Bu gelirler için yurt dışında bir vergi ödenmiş ise bu vergilerin, belgelendirmek koşuluyla, Türkiye’ de ödenecek gelir vergisinden mahsubu mümkün olmaktadır.
Yurt dışında yerleşik olan Türk vatandaşları vergi uygulamasında dar mükellef sayıldıklarından, bu kişilerin Türkiye’deki şirketlerden aldıkları kar paylarının beyanı gerekmemektedir.
B) Eurobond faiz gelirleri
Devlet tarafından çıkarılmasına rağmen eurobondlar GVK geçici 67’nci madde kapsamında olmadıklarından, 2014 yılı için bu kağıtlardan elde edilen faiz gelirinin 27 bin lirayı geçmesi durumunda bunların beyan edilmesi gerekecektir.
C) Özel sektör tahvil faiz gelirleri
01.01.2006 tarihinden sonra yurt içinde ihraç edilen özel sektör tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri GVK geçici 67’nci maddesi kapsamında stopaja tabi olduğundan, bunlardan elde edilen gelirin tutarına bakılmaksızın beyanı gerekmemektedir. Türkiye’deki şirketler tarafından yurt dışında ihraç edilen tahvillerden elde edilen faiz gelirlerinde ise elde edilen tutar 27 bin TL’yi geçiyorsa, bu gelirler beyan edilecektir.
D) şirket yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kâr payları
Bu kişiler şirketlerden iki tür gelir elde edebilirler. Bunlardan birincisi huzur hakkı da denilen aylık ya da toplantı başına belli bir tutarın ödenmesi şeklinde olabilir. Bu ödeme GVK’ya göre ücret sayılmakta ve buna göre vergilendirilmektedir. Bu kişilerin buna ilaveten kardan pay almaları da öngörülmüş olabilir. Kar payı olarak ödenen bu tutarlar MSİ sayılmakta ve yukarıda anlattığımız kar payı vergilemesi esaslarına göre vergilendirilmektedir.
E) Yurt dışı bankalardan elde edilen faiz ve repo gelirleri
Bu gelirler Türkiye’de stopaj uygulamasına tabi olmadıklarından 2014 yılı için belirlenen 1.400 liralık beyan sınırını geçiyorsa tamamının beyan edilmesi gerekmektedir. Eğer bunlar için yurt dışında ödenmiş vergiler varsa bunların Türkiye’de ödenecek vergiden mahsup edilmesi mümkün olmaktadır.
Ülkemizde menkul sermaye iradlarının vergilendirilmesi zaman sürecinde çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Bunlardan en önemlisi 01.01.2006 dönemi öncesi ve sonrasıdır. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız düzenlemeler esas itibariyle 01.01.2006’dan sonra çıkarılan kağıtlar ya da alınan kar paylarıyla ilgilidir. Eğer bu tarihten önce çıkarılmış menkul kıymetlerden gelir elde etmişseniz beyan durumunu ayrıca bir uzmanla incelemek gerekebilir.
Uyarıda bulunmam gereken bir başka önemli konu da; yukarıda kısaca değindiğim vergi sistemimizdeki gelirin toplanması ile ilgili düzenlemeler. Gelir Vergisi Kanunu’nun toplama yapılmayan halleri düzenleyen 86/c maddesine göre; bir çok gelirin beyan edilip edilmemesi için esas alınan 27 bin liralık sınırın hesabında, menkul sermaye iradları dışında başka gelirlerin de bulunması halinde bu gelirler de dikkate alınabilmektedir. Düzenleme, anlama açısından vergi uzmanlarını dahi zorlayacak niteliktedir. Bu nedenle birden çok kaynaktan gelirinizin olması durumunda, örneğin hem kar payı hem de kira geliriniz varsa bir uzmana danışmanızı öneririm. Ayrıca yukarıda anlatılanların bir ticari faaliyet kapsamında olmayıp, gerçek kişilerce elde edilen gelirlerle ilgili olduğu unutulmamalıdır.