2014 de GOP’lar için pek parlak gözükmüyor
2013 yılı gelişmekte olan ülke piyasalarının (GOP) gelişmiş ülke piyasalarından negatif yönde ayrıştığı bir yıl oldu. GOP’ların hisse getirisi gelişmiş piyasaların %30 altında kalırken ülke tahvilleri (kurlarda meydana gelen zayıflamayla birlikte) %9 değer kaybetti. Öte yandan, GOP’ların topyekun kriz yaşamadan üst üste bir kaç sene kötü performans göstermesi bugüne kadar pek görülmüş bir durum değil. Ancak, 2014 yılı ile ilgili öngörü ve tahminlere baktığımızda, neredeyse hiç bir kurumun ve yorumcunun bu yıl için GOP’larla ilgili fazla olumlu senaryolar ortaya koymadığını da görmekteyiz. Sadece, GOP’lar içinde bir kaç iyi performans gösterebilecek piyasa olduğu, ancak genel bir varlık sınıfı olarak GOP getirilerinin düşük kalacağı konusunda neredeyse bir konsensüs oluşumuş durumda.
Aslında ABD’nin büyüme hızının %3 civarlarına kadar yükselmesi ve AB’nin resesyondan çıkarak az da olsa pozitif bir büyüme göstermesi beklenilen bu sene GOP’ların da daha iyi performans göstermesi beklenebilirdi. Ancak, 2013 yılında bu piyasaların zayıf kalmasına neden olan faktörlerin bu sene de devam etme olasılığının bulunması, bu konuda iyimser olmayı engelliyor. Öncelikle, bilindiği gibi, geçen sene Mayıs ayında FED’in tahvil alımlarını azaltabileceği yönündeki ilk açıklamasının akabinde bu piyasalara ciddi bir satış gelmişti. Her ne kadar, Aralık’taki fiili azaltma ilk açıklamadaki gibi bir tepki yaratmadıysa da, bu sene neredeyse her ay bir azaltma olma olasılığı bulunduğunu ve bu durumun da gelişmiş ülke yatırımcılarının GOP iştahını sınırlı tutmaya devam edeceğini söyleyebiliriz.
İkinci olarak, geçen sene gelişmekte olan ülkelerdeki politika yapıcıların (“Büyük Resesyon”dan beri iyi performans göstermelerinin de yarattığı güven ile) böyle bir çekiliş senaryosuna yeteri kadar hazırlıklı olmadığını gördük. Ortak bir politika oluşturmak yerine, her ülke kendine göre (ama az başarılı, ama başarısız) bir politika uygulamaya çalıştı. Bu bağlamda, 2012’de sürdürülemez düzeyde bir cari açık karşısında büyüme hızını düşüren Türkiye’nin 2013 senesinde çok düşük düzeyde tutulan politika faizleri ve akabinde yıllık bazda %25 artan krediler ile bu döneme çok iyi bir hazırlık yaptığını iddia etmek imkansız. Ayrıca Türkiye’nin diğer bir zayıf noktası olan özel sektörün hızla artan döviz borcu karşısında politika yapıcıların hiç bir şey yapmadığını, aksine özelleştirme ve kamu ihaleleri bağlamında, neredeyse borçlanmayı körükledikleri bile söylenebilir. (Son 4 senede özel sektörün döviz açığı 100 milyar dolar artarak 166 milyar dolara çıkmış bulunuyor.) Bütçe açığı ve kamu sektörü borçluluğu düşük bir düzeyde tutulurken, riskler özel sektör üzerine bindirilmiş oldu.
Üçüncü önemli nokta ise, GOP’lar içinde özel bir yeri olan Çin ekonomisinin durumu. Çin, 2008 krizinden sonra, ülke-içi yatırımlara hız vererek büyüme oranının düşmesine izin vermemişti. Ancak, geldiğimiz noktada, bu iç yatırımlar nedeniyle Çin ekonomisinin kredi hacminin aşırı artmış olduğu, bu süreçte bir kısım finansal riskin “gölge bankacılık” sektöründe yoğunlaştığı, özellikle gayri-menkul olmak üzere pek çok sektörde balonlar oluştuğu ve ekonominin derin bir krize girmeden toparlanmasının zaman alacağı görülüyor. Öte yandan, Çin’in daha düşük bir hızla büyümesi emtialar üzerindeki talep baskısının azalması demek. (Bu durum bizim gibi enerji açığı olan ülkeler için iyi haberse de, emtia ihracatına bağımlı olan çoğu GOP açısından kötü bir gelişme.) Aynı zamanda, Çin’in bölgesindeki diğer gelişmekte oln ülkeler için önemli bir ihracat pazarı olduğu da unutulmamalı. Çin’de büyüme oranının düşmesi bu ülkeleri de dolaylı olarak etkileyecektir.
Sonuç olarak, 2014 senesinde GOP’ların bir varlık sınıfı olarak geçen seneki kadar zayıf bir performans göstermeyeceği muhakkak. Ancak, süregelen belirsizlikler, kurları üzerinde devam edecek olan baskılar, bunun karşısında faiz artışları yaparak büyümelerini kısacak olmaları gibi nedenlerle bu sene bu piyasaların keskin bir geri dönüş yapmalarını beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Türkiye ise, haliyle, gerek süregelen siyasal riskler, gerekse de azalarak da olsa devam edecek olan yüksek cari açığı nedeniyle GOP’lar içinde daha riskli bir konumda kalmaya devam edecektir. Her halukarda, Türkiye’nin bu sene makro-ihtiyati tedbirler, olmadı doğrudan politika faizini artırarak büyüme hızını düşürmesi şart! Tabii, düşük büyüme hızı aynı zamanda düşük kârlılık ve düşük değerlemeler anlamına geleceği için, önümüzdeki dönemde Türkiye piyasalarında kalıcı bir toparlanma beklememek gerekiyor.