2014 beklentileri
Yurtdışında konjonktürü belirleyici faktör Fed kararları; ancak Fed’in varlık alım programını düzenli azaltım süreci büyük ölçüde fiyatlandığı için ek bir piyasa baskısı beklenmemeli. Fed eş anlı olarak, kısa vadeli faizlerin uzun bir süre düşük kalma seyri konusunda vermiş olduğu ileriye dönük rehberliğini de güçlendirdi. Buna paralel olarak 2015 ve 2016 politika faizi artırımı beklentileri de 25’er baz puan geriledi. Bu da 2015’de yüzde 0.75, 2016’da %1.75 oranında bir politika faizine işaret ediyor.
ABD’de önümüzdeki 2 yıl içinde enflasyon bir risk parametresi olmayacak. Enflasyonun kademeli olarak %2’ye 2015-2016 da yaklaşması bekleniyor. Bu süreçte yapılabilecek politika faiz artışları, faiz oranlarında normalizasyon süreci olarak algılanacağından piyasada ek bir volatilite üretmesini beklemiyoruz. Bu noktada Fed tarafından yapılacak doğru iletişim önem taşıyor.
Euro Bölgesi’nde Avrupa Merkez Bankası’nın hedefi 2013 yılında finansal piyasalara istikrar kazandırmaktı. Bunda da büyük ölçüde başarılı oludu. Almanya ve çevre ülkeler arasında borçlanma maliyetleri azaltıldı.
Bütçe açıklarında önemli azalmalar var ve bölge resesyondan çıktı. Euro Bölgesi’nin 2014 hedefi de bu toparlanmayı korumak olacak. Bunun ilk aşaması, bir yıl sürecek bankacılık sektörü kapsamlı aktif kalitesi değerlendirmesi olacak. Bu süreçteki amaç da, bankalara olan güvenin tesis edilerek zayıf yatırımların tekrar canlandırılması.
Bu noktada gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelerin ekonomilerindeki güçlenmeden nasıl etkilenecekler ve Türkiye ne konumda?
Global ekonomi tekrar bir yeniden dengelenme yaşıyor. Gelişmiş ülkeler, ABD ve özellikle çevre ülkeler olmak üzere Euro Bölgesi kriz sonrasında cari işlemler açıklarını azaltırken/fazlaya geçerken büyük gelişmekte olan ülkeler (GOÜ’ler), özellikle Brezilya, Endonezya ve Hindistan cari işlemler açıklarını artırdılar. Türkiye, G. Afrika ise her dönemde cari işlemler açıkları veren ülkeler. 2014’de zorunlu yeniden dengelenme süreci bu ülkeler tarafından yapılacak.
GOÜ’lere hızlı sıcak para girişi ile; ücretler verimlilikten daha fazla arttı. Doğrudan yatırımlar zayıf seyretti. Büyümenin kompozisyonu iç talepten geldi. 2014’de, GOÜ’ler cari açıkların azaltmak için baskı altında kalacak. Bu uyum kısmen; i. yerel paranın değer kaybetmesi ii. tüketimin azaltılması yolu ile gerçekleşecek.
Bu süreç iç talepten dış talebe doğru bir büyüme kompozisyonu kaymasını gerektiriyor. Emtia hariç tutulduğunda, gelişmekte olan ülkelerin ihraç ürünlerinin büyük ölçüde birbirleri ile ikame edilebilir olması ve dünya ticaret büyümesinin çok düşük seyretmesi, içinde bulunduğumuz koşullarda net ihracatı artırmayı zorlaştırıyor. Bu da gelişmekte olan ülkelerin büyüme görünümlerinde daha kademeli bir iyileşmeye işaret ediyor.
GOÜ’lere olan sermaye girişlerinde ülkelerin ekonomik temelleri, riskliliği azaltmak için uyguladıkları politikalar son birkaç yıla göre daha fazla değerlendirilir hale gelecek. Kurumsal yatırımcılar için büyümenin nereden (tüketim, yatırım, ihracat gibi) geldiği eskisine göre daha önemli.
Bol likidite devam edecek ancak sermaye daha seçici. Yeni ortamda GOÜ’ler arasında ihracat performansının nispi olarak nasıl seyredeceği yabancı yatırımcı açısından önemli kriter olacak. Türkiye’de ise piyasada görülen yüksek volatilite ve kurda yaşanan değer kaybı odak noktasını enflasyon görünümüne çevirdi. TL’deki değer kaybı bu seviyelerde kalıcı olduğu takdirde ve ek zamlarla birlikte yıl sonu enflasyonu %6.7 beklentisinin çok daha üzerinde gelebilecek. TL’deki %10’luk kalıcı bir değer kaybı çekirdek enflasyonda bir yıllık bir sürede 150 baz puan artışını getiriyor.
Kur gelişmelerine bakıldığında, Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerin fiyat seviyesinin yurt dışı muadillerinde üretilenlerin fiyatına göreli seyrine işaret eden reel kur, TL’nin aşırı değersiz bölgeye geldiğine işaret etmekte.
Dolayısıyla belirsizlik ortamının dağıldığı koşullarda TL hem reel hem de nominal anlamda değer kazanma trendine girecektir. Türk lirasındaki değer kaybının beraberinde getirdiği yurt içi faiz ve hisse senedi piyasalarındaki satışların da, TL’nin istikrar kazandığı durumda normalize olmasını bekliyoruz. Son yaşanan kur şoku kalıcı olduğu takdirde büyüme, OVP hedefinin (%4) bir miktar altında kalabilir.