2013 nasıl geçecek?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Hemen belirtelim, başlıkta bir yanlışlık yok, yıllar karışmış değil. Bu yazı, bu köşede tam bir yıl önce bugün yer almıştı. Baktık da, yılları birer kaydırınca pek de değişen bir şey olmuyor. Tembellik ettik yani; aynı yazıyı, küçük açıklamalar ekleyerek, bazı kısımlarını da çıkararak büyük ölçüde aynen koyduk.

     ***

Kestirmeden söyleyelim, en temel sorunlarımızda 2013’te de hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğiz.

Büyümemizi çok hızlandıramayacak, bu yıl da en fazla yüzde 4 kadar büyüyebilecek, ki zaten sağlamayı umduğumuz oran bu, dolayısıyla yeni iş alanları açma konusunda mesafe alamayacağız.

 

Böyle olunca da ne halen çalışmakta olanların yaşam kalitelerini artırabilecek bir ekonomik ivme yakalayabileceğiz, ne de 2.5 milyon dolayındaki işsiz sayımızı (2.8 milyona çıktı) kayda değer biçimde aşağı çekebileceğiz. Her yıl işgücüne 700-800 bin kişinin katıldığı dikkate alınırsa bu düzeyde bir iş yaratsak bile işsiz sayımızı ancak sabit tutabileceğiz. 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun kentlerde yüzde 22’si, kırsal kesimde yüzde 11’i (yüzde 14’e yükseldi) işsiz. Bakmayın kırsal kesimdeki oranın düşüklüğüne, buradaki gençler iş aramıyor göründükleri için oran böyle. Bu yaş grubunda kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 24’ü bulmuş. Gençlerini okutup iş yaratamayan bir ülke olmuş Türkiye!

Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük, ama en büyük sorununun işsizlik olduğu gerçeğini bir kez daha görmek ve iyi algılamak durumundayız.

2013’te ne yazık ki işsizlik konusunda umutlu olmayı sağlayabilecek bir gelişme beklenmiyor. Zaten böylesine önemli bir sorunda bir yıl gibi kısa sayılması gereken bir sürede aşama kaydedilmesi söz konusu olamaz ki. Ama, hiç olmazsa gidişat olumsuz yönde olmasa, değil mi… Bir yıl sonra bu köşede işsizliğe ilişkin yeni oranlara değinirken genç nüfustaki oranın biraz aşağı indiğini görebilsek örneğin… (Ama göremiyoruz, genç nüfustaki işsizlik oranı artma eğiliminde.)

Türkiye, 2012’deki büyümenin düşük olmasının yaratacağı baz etkisiyle bu yıl en azından geçen yılkinden daha fazla büyüyecek gibi görünüyor. Yüzde 4’ü yakalayabilir miyiz, şimdiden bir tahmin yapmak zor, ama bu mümkün olamayacak bir hedef değil, hatta bu oranı aşmamız bile mümkün. (Gidişat da yüzde 4’e ulaşılabileceğini gösteriyor.)

Hep, “hızlı büyürsek, bu da daha çok iç talep canlılığıyla olursa enflasyonun kontrolden çıkar” diye kaygı duyuyoruz. Kontrolden çıkacak enflasyonla kastettiğimiz de öyle geçmiş yıllardaki gibi çift haneli oranlar değil artık. 2012’de yüzde 6 dolayında kaldığını tahmin ettiğimiz (gerçekleşme yüzde 6.16 oldu) oranın büyüme uğruna birkaç puan yukarıda oluşmasından çok endişe etmeli miyiz örneğin? Tercih yapmak durumundayız.

Konut stokunun 1 milyona doğru yol aldığı, tüketicinin de, reel kesimin de ekonomiye olan güveninin genel yönünün aşağı olduğu bir süreçteyiz. Bu güvensizliği biraz olsun gideremezsek, o konutların hepsi üstümüze “devriliverir”, altında kalırız.

Yani temel sorunlarımızdan biri ekonomiye güven duygusunun büyük ölçüde yitirilmiş olması. Dolayısıyla 2013’te temel sorunumuz neredeyse tümden yitirmiş durumda olduğumuz ekonomiye güveni ne ölçüde yerine koyacağımızda düğümleniyor. Bu güvensizliği tümüyle yok edebilmek, güveni yeniden oluşturabilmek şansına sahip değiliz. O yüzden “ne ölçüde” vurgusuna gerek duyuyoruz.

2013’te bizi yoğun bir şekilde siyasal gerginliğin beklediği de ortada. Üstelik bu kez bu gerginlik iktidar ve muhalefet partileri arasında yoğunlaşmayacak; büyük ölçüde Çankaya ile Başbakanlık arasında ortaya çıkacak. Bir bilek güreşi zaten var, ta 2007’den beri. Bu çekişme geçen yıl daha da belirginleşti, 2014 öncesinde biraz daha belirgin hale gelecek.

Yani, 2013’ü, 2014’e dönük siyasi hesaplaşmaların gölgesinde ve bu hesaplaşmanın etkisi altında geçireceğiz.

     ***

Bir yıl önce bunları yazmışız. Son bölüme biraz ek yapalım. Klasik hükümet-muhalefet gerginliğine 2013’te yeni gerginlikler eklendi. Kim derdi ki Gezi eylemleri dolayısıyla hükümet ile sokak birbirine girecek, kim tahmin edebilirdi ki hükümet ile cemaat kapışacak ve hele hele kimin aklına gelirdi ki bu kapışma iki bakanın oğlunun tutuklanmasına kadar uzayacak.

 

Dolayısıyla 2014’te ekonomiye hemen hemen tümüyle siyasi gelişmeler yön verecek. Önce yerel seçim, kimi yorumlara göre genel seçimle birleştirilmiş bir yerel seçim, ardından da cumhurbaşkanı seçimi…

Yani, hazır olalım, çok çalkantılı bir yıl bizi bekliyor…     

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar