2013 kredi büyümesi ve ihracatçılar
Konuya önce Kerem Alkin dikkat çekti. Merkez Bankası`nın 2013 için koyduğu yüzde 15'lik kredi büyüme 'hedefi' Turkiye`nin kısa ve orta vadeli büyüme hedefini destekleyebilecek mi? Sonra Mehmet Büyükekşi kredi büyüme hedefinin ihracatı zora sokabileceğinin altını çizdi.
Merkez Bankası 2010 yılı sonundan itibaren oldukça aktif bir para politikasi izliyor. Aktiflikten kastettiğim alışılmamış yeni politika çerçeveleri ve araçları geliştirmesi ve kullanması. Erdem Başçı'nın dünyada yılın merkez bankası başkanı seçilmesi, Stiglitz gibi bir iktisatçı tarafından Nobel ödülü verilmesi önerisinin getirilmesi bu politikaların dünyada bir benchmark haline geldiğini de gösteriyor.
'Kaba' ya da ilk nesil enflasyon hedefleme yaklaşımı artık Türkiye'de uygulanmıyor. Bunun yerine, enflasyon ile finansal istikrarın ilk planda, büyümenin de ikinci planda olduğu bir politika çerçevesi oturtuldu. Araçlar ise eskisi gibi faiz ile sınırlı değil. Kredi büyümesinin hedeflendiği, rezerv oranlarının ve para miktarının doğrudan kullanıldığı bir araç kümesi var.
Merkez Bankası finansal istikrarı önemseyerek Türkiye'nin kısa vadede hızlı büyüyüp sonradan da krizlerin çıktığı eski tip problemleri engellemek istiyor. 2010 ve 2011 yıllarında iç talebin hızla artmasıyla yaşanan rekor büyümenin riskleri artırdığını ve bunun da en başta kredi büyümesi ile tetiklendiğini söylüyor.
Kerem Alkin'in dikkat cektiği, son Enflasyon Raporu'ndaki bir bölümde Merkez Bankası araştırmacıları tarafından elde edilen bazı sonuçlar aktarılmış. Araştırmada, kredi derinliği belli bir alt eşiğin üzerindeki ülkeler ele alınmış. Bu ekonomilerde kredi büyümesinin nasıl seyrettiği incelenmiş. SonuçtaTürkiye için yüzde 15'lik nominal kredi büyümesinin finansal istikrari riske sokmayacağı sonucuna ulaşılmış. Bu tür analitik arastirmaları Merkez Bankası artık sıklıkla kullanarak politikalarını daha analitik bir çerçeveye oturtmak istiyor.
Söz konusu çalışma ülkeleri tek bir örneklem içinde ve tek bir değişken (toplam krediler) açısından ele almış. Daha keskin sonuçlar için bu çalışmaya iki alanda ilavenin gerekli olduğunu söylememiz gerekiyor. Birincisi, yapılan istatistiki çalışmanin sadece kredi derinliğiyle değil büyüme oranlarıyla da normalize edilmesi daha keskin sonuçlar verirdi. İkincisi, sadece toplam kredilerdeki degil kredilerin alt kompozisyonlarındaki büyüme oranları da çalışmaya dahil edilirse politika oluşturulması açısından daha güçlü bir taban oluşur: acaba x ülkesindeki (toplam) kredi büyümesi iç talebi destekleyen tüketici kredilerinde mi, işletmelere verilen kredilerde mi yoğunlaşıyor.
Bunların farklı etkilerini ortaya koyan ek çalışmalar yüzde 15'lik tavanını değiştirebileceği gibi alt kredi kalemlerinde farklı tavanlar da ortaya çıkartabilir.
Nitekim TİM'den gelen itiraz da esasinda bu noktaya. Dahası bu itirazda haklılık payı da var gibi gözüküyor. Toplam kredilerde yüzde 15'lik bir nominal tavan 2013'de iç talebi canlandıracak tüketici kredilerine mi gidecek yoksa işletmeleri ve özellikle ihracatçıları, yani cari açığı dengeleyecek aktörlere mi? Acaba farklı kredi türlerinin cari açığa etkileri birbirleriyle eşdeğer ve aynı yönde mi?
2013'de cari acikta düzelme trendinin devam edebilmesi icin ic talebin 'yeterinden fazla' tetiklenmemesi, üretimin iç piyasadan çok ihracata yönlendirilmesi gerekiyor.
Bunun sağlanması için iki eş zamanlı politika güdülebilir. Birincisi, yüzde 15 tavanının içinde kalınsa da tüketici kredilerinin daha pahalı hale getirilmesi, işletmelere verilen kredilerin ise maliyetlerinin düşürülmesi. Bunun için farklı kredi türlerine farklı BSMV'ler uygulamak gibi yöntemler kullanılabilir. İkincisi TL'nin reel değerlenmesinin tersine çevrilmesi.
Bu ikili politika uygulanırsa, TL`nin kaybettiği rekabetçilik gücünün tersine dönmesiyle ihracatın büyümeyi desteklemesi sağlanacak, ihracatçılarin artan kredi ihtiyaci da birinci politika sayesinde elverişli şartlarda karşılanmış olacak.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar