2013 büyüme hedefi: Artan soru işaretleri
Büyüme oranımız 2011'in ilk çeyreğinde yüzde 12.1 gibi çok yüksek bir düzeye ulaşmıştı. Sonra aşağıya doğru bir eğilim izledi ve 2011 yılının son çeyreğinde yüzde 5'e kadar düştü. Büyümede düşüş 2012'de de sürdü. 2012'nin üçüncü çeyreğinde yüzde 1.6'ya kadar indi. Farklı bir ifadeyle, nüfus artış hızı dikkate alındığında kişi başına nerdeyse hiç büyümedik üçüncü çeyrekte. Son çeyrek verileri henüz açıklanmadı. Ancak yayınlanan diğer veriler, özellikle son çeyreğe ilişkin sanayi üretimi verisi büyüme oranının üçüncü çeyrektekinden de düşük bir düzeyde gerçekleşmiş olabileceğini söylüyor bize. Bu durumda 2012'de yüzde 2.3 civarında bir büyüme oranı gerçekleşmiş olmalı.
Büyüme oranındaki aşağıya doğru eğilim sekiz çeyrektir sürünce, ister istemez büyüme oranı hakkında ipuçları veren ve daha güncel olan her veriye yakından bakıyor insan. Büyüme oranımız, uzun dönem ortalamasına yakın bir düzeyde ve yaklaşık yatay bir seyir izlese, muhtemelen o kadar odaklanmayacağız bu verilere. Ancak bu koşullar altında merak ediyoruz: Ne zaman bu baş aşağıya gidiş duracak ve Türkiye ekonomisinde toparlanma başlayacak?
Yeni ipuçları veren iki veri yayınlandı geçen hafta sonunda. İkisi de şubat ayına ait: Kapasite kullanım oranı (KKO) ve Merkez Bankası'nın reel kesim güven endeksi. KKO ile sanayi üretimi birlikte hareket ediyorlar; KKO bu açıdan önemli. Güven endeksi şirketlerin ekonomiye duydukları güvenin önemli göstergelerinin başında geliyor. Yatırım harcamaları ile ekonomiye duyulan güven arasında aynı yönlü çok yakın bir ilişki var. Öte yandan yatırım harcamaları hem büyüme oranımızın önemli alt bileşenlerinden biri hem de onda toparlanma olması ve bu toparlanmayı artışların izleyeceği yönündeki emarelerin bulunması yeni bir büyüme sürecinin başlamış olduğunu söyleyecek bize. Güven endeksinin temel önemi de bu.
KKO 2012'nin şubat ayından itibaren bir yıl öncesine kıyasla hep daha düşük değerler aldı. İlk başlarda düşüş oranı çok fazla değildi ancak özellikle yılın son beş ayında oldukça belirginleşti bu eğilim. Aynı eğilim sanayi üretiminde de gözlendi. Üstelik sanayi üretimindeki yıllık artışın en düşük olduğu dönem yılın son çeyreği oldu; tıpkı KKO için olduğu gibi. KKO ocak ayında da hızlı düşüşünü sürdürdü. Cuma günü açıklanan şubat ayı verisine göre bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 1 oranında azaldı KKO. Düşüş sürüyor, ancak düşüş oranı son yedi ayda gözlenenin en düşüğü.
Güven endeksi, 2010'un son aylarından aralık ayına kadar olan dönemde, bir yıl öncesine kıyasla neredeyse kesintisiz biçimde hep düştü. Buna karşılık, aralık ve ocak ayında bir yıl öncesine kıyasla ekonomiye duyulan güvende bir toparlanma oldu. Şubat ayında ekonomiye duyulan güvenin aldığı değer ise geçen şubattakinin yüzde 0.2 üzerinde. Artış oranı çok düşük ama hiç olmazsa aralık ve ocak ayında gözlenen iyileşme tersine dönmedi. Yatırım yapma isteğinde sınırlı da olsa bir toparlanmaya işaret ediyor bu gelişme. Yeterli kredi artışı ile desteklenmesi halinde sadece planlanan değil, gerçekleşen yatırım harcamalarında da bir toparlanma olması beklenir.
Kıssadan hisse ne? Bu veriler 2103'ün ilk çeyreğinde, 2012'nin en kötüsü olan dördüncü çeyreğe kıyasla sınırlı bir toparlanma yaşanmış olabileceğini söylüyor bize. Ama dikkat: 'Dördüncü çeyreğe kıyasla' ve 'sınırlı'. Yukarıda değindim: Dördüncü çeyrekte, muhtemelen yüzde 1.6 oranında büyüdüğümüz üçüncü çeyreğin de altına düştü büyüme oranımız. Yeni yıla girerken büyüme tahminimi sizlerle paylaşmıştım. Orta Vadeli Program'daki yüzde 4 hedefinin ulaşılabilir olduğunu vurgulamıştım. Mevcut bilgiler bu tahminimin tutacağı hakkında giderek daha fazla soru işareti uyandırıyor bende. Umarım o soru işaretleri daha güncel verilerle zihnimden silinirler.