2012'de kriz yok; yumuşak iniş ve ince ayar var
Anlaşılıyor ki 2012'de Türkiye'de kriz çıkmasını isteyenler var. Kriz çıkarsa amaçları her neyse ona ulaşacaklarını umuyor bu çevreler. Yanılıyorlar.
Önce rakamlara bakalım. 2011 üçüncü çeyrek büyümesi bu köşede beklendiği gibi yüksek geldi. Son çeyrekte de nispeten yüksek büyüme göreceğiz. Kamu yatırım ve harcamaları bu çeyrekte talep tarafında büyümeye katkı yaptı ancak ana itici güç özel kesim yatırım ve tüketim talebi.
Sanayi üretimi (mevsimsellik ve takvimden arındırılmış olarak) üç aylık hareketli ortalaması ekim ayında geçen seneye göre yüzde 6 kadar büyüdü. Arındırılmamış endeksteki artış çok daha yüksek. Tüketici ve reel kesim güven endeksi, hem Avrupa hem Türkiye'deki kriz konuşmalarına rağmen yüksek seyrediyor. Özel kesimin yatırım meyli de bir miktar normalleşmesine rağmen kasım ayında da yüksek seyretti. Dolayısıyla iç talep yüksek.
Öte yandan, kurun etkisiyle "iç talebin ithalata dönüşme" esnekliği düşüyor. Üçüncü çeyrekte 2009'dan itibaren ilk defa ihracat (dış talep) büyümeye olumlu katkı yaptı. Bu eğilimin son çeyrekte de devam etmesi muhtemel.
Dolayısıyla, son çeyrekde bir miktar yavaşlamayla birlikte yine de yüksek büyüme göreceğiz. Muhtemelen yüzde 6 civarında. Eğer 2008 son çeyreğindeki, özellikle medya aracılığıyla yayılan kriz psikolojisi etkili olmazsa, Türkiye 2012'de bir "yumuşak iniş" yapacak. Bu iniş yüzde 2-3'ler seviyesine değil yüzde 5'ler civarına olacak.
Ancak 2012'de ana kırılganlığımız cari açık olmaya devam edecek. Kredi büyümesi aralık ortası itibariyle yüzde 29-30 civarında. Ancak cari açık, yüzde 9'larda dolaşıyor. Bunda, yukarıda bahsedilen kur etkisiyle "iç talebin ithalat talebine" dönüşmesi esnekliğinin, düşüş meyline rağmen yüksek seyretmesinin etkisi var. 2012'de bu eğilimin güçlenmesini bekliyoruz. Eğer güçlenmezse farklı önlemler alınması gerekecek.
2012 yılında karar alıcılar iç ve dış talebi çok yakından izlemek ve "ince ayar" düğmelerini aktif olarak kullanılmak zorunda olacak.