2012'de kredi sınırı aştı, mevduat yerinde saydı

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

 

 
Merkez Bankası verilerine göre Kredi yüzde 15 olarak belirlenen sınırı aşarak yüzde 18.9 cari büyüme yüzde 12 reel büyüme gösterdi. Aynı dönemde mevduat artışı ise cari olarak yüzde 11.5, enflasyondan arınmış reel olarak yüzde 5'te kaldı. Bu 2013 yılı kredi artış beklentisinin yüzde 15-18 sınırı içersinde kalması için bazı önlemler alınmasının gerektiğini ortaya koyuyor.   
2012 yılında yumuşak iniş kararı içersinde kredi artışının yüzde 15 ile sınırlandırılması da öngörülmüştü. Yıl sonu rakamları kredi artışının beklenenin üzerinde yüzde 18.9 oranında artarak 639 milyar liradan 759 miyar liraya yükseldiğini ortaya koyuyor. Enflasyondan arındırdığımızda oran yüzde 12 oluyor. Buna karşılık toplam mevduatlar ve fonlar 674 milyar liradan 751 milyar liraya yüzde 11.5 artış gösterirken, enflasyondan arındırılmış olarak yüzde 5 reel büyüme gösterdiğini görüyoruz. Bu da kredi artışının mevduat artışının reel oran olarak iki katı olduğu sonucuna bizi ulaştırıyor.
Bu rakamlar son yıllarda krediyi sınırlandırıcı hedeflerin tutmadığını da ortaya koyuyor. Hızlı büyüdüğümüz 2011 yılında kredi büyümesinin yüzde 25 ile sınırlanması istenmişti. O yıl cari olarak yüzde 32.1 oranında bir kredi büyümesi yaşandı. 2012 yılında yumuşak inişle büyümemizi yüzde 3'ler seviyesine çekerken, kredi büyümesinin de yüzde 15 ile sınırlandırılması istendi. Ancak 2012'de de artış yüzde 18,9 seviyesinde oldu. 2013 yılı için daha yüksek büyümeye karşın, kredi büyümesinin yüzde 15-18 sınırında kalması isteniyor. Ancak, yurt dışı likiditenin arttığı 2012'in son çeyreğinden başlayan tüketim canlanması göz önüne alındığında kredi büyümesinin bu limitlerde kalması kolay görülmüyor.
Tüketimin frenlendiği 2012 yılında 759 milyar liralık kredi artışı içersinde tüketici kredilerinin payının 270 milyar lira ile yüzde 35.5 oranına ulaştığı düşünülürse, dış finansman girişinin ve tüketimin artması beklenen 2013 yılında kredi büyümesinin beklenen limitlerde kalması için bazı önlemlere ihtiyaç olduğu görülüyor.
Şu ana kadar bu alanda alınan tek önlem olarak karşımıza mevduatta vade uzatmayı amaçlayan stopaj kararı çıkıyor. Ancak, bu kararın mevduat yapısında radikal bir dönüşüme yol açması sonucunu verebilmesi de uzmanlarca beklenmiyor. Ayrıca, mevduat faizlerinin TÜİK verilerine göre Kasım 2012'de yıllık reel olarak yüzde 3.35'lik çok düşük getiri sağlamıştı. Kasım ayında ise TÜİK verilerine göre mevduat kayba neden olmuştu. Bu verilerde mevduat faizlerinde radikal bir artış olmaması durumunda vade uzatmaya dayalı stopaj avantajının da mevduat sahipleri açısından cazip bir sonuç ortaya çıkaracak gibi gözükmüyor.
2012 yılı kredi mevduat rakamlarının ortaya koyduğu bir gerçekte, 2011 yılında kredi toplamı mevduatın yüzde 94.8'ine ulaşırken, 2012 yılında bankaların düşük mevduat artışına karşın, dış kaynakları krediyle dönüştürmeleriyle krediler toplamı mevduat toplamını aşarak yüzde 101.2 seviyesine ulaştı. Vade uzatılmasında stopaj avantajı kararında bu sonuç ta etkili oldu.
Arkadaşımız Naki Bakır'ın haberinde Merkez Bankası verilerine dayalı olarak ortaya koyduğu tabloda 2012de mevduatta reel artışın yüzde 5, kredide artışın reel olarak yüzde 12 olduğu ortaya çıkarken, kredi artışının kamu bankalarında düşük, özel bankalarda daha yüksek olduğunu gösteriyor. Banka grupları arasında en hızlı artış ise küçük paya sahip olmalarına karşın kalkınma ve yatırım bankalarında görülüyor. Bu bankalarda kredi artışı bankaların toplam artış oranın yaklaşık iki katında yüzde 33.4 oranında gerçekleşmiş durumda.
Merkez Bankası verilerinin ortaya koyduğu tablo, bankaları tek ve toptan bir değerlendirmeye tabi tutmak yerine katagorilere ayırarak belli önlemler alınmasının ve yaptırımları gündeme getirmenin daha sağlıklı sonuç vereceğini gösteriyor.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar