2012 Cari açık resmine bakarken
2012 yılında cari açıkta bir yıl öncesine göre önemli bir gerileme olması "Yumuşak iniş"in bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bu resim tüketime ve ithalat dayalı büyüme modelimizi irdelememizi de zorunlu kılan bir tablo ortaya koyuyor. Arkadaşımız Naki Bakır'ın haberinden benim okuduğum sonuç bunu gösteriyor…
Arkadaşımız Naki Bakır, Aralık ayı cari açık rakamının açıklanmasından sonra hazırladığı araştırma haberinde "Yumuşak iniş" düşüncesiyle yola çıktığımız 2012 yılında cari açık gerilemesini ele alıyor. Haberinde 2012 yılı cari açık resmine bakarken tüketimde yavaşlama, ithalatta düşüş ve ihracatta "Altınlı artış" konularını da ele alıyor. Bu tablo uyguladığımız büyüme modeline bağlı olarak aynı zamanda büyümeden feragat ettiğimiz bir sonucu da ortaya koyuyor.
Haberde cari açığın 77.2 milyar yaklaşık yüzde 37'lik bir gerilemeyle bir yıl öncesinin yüzde 63.6'sı seviyesinde ve 48.9 milyar olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Açıklanan 2012 yılı Aralık ayı cari açığının da bir önceki yılın Aralık ayındaki 6 milyar 631 milyon dolarlık açığa göre yüzde 29.8 onanında azalarak 4 milyar 658 milyon dolara indiğine tanık oluyoruz.
Bunu son yıllardaki cari açıklarla değer olarak karşılaştırıldığında sadece 2011 yılından düşük olduğunu, 2010 yılı rakamının 2 milyar dolar üzerinde olduğunu, diğer yıllardan ise çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Yıllara göre cari açığın GSYH'ya oranı açısından baktığımızda 10 puan seviyesindeki 2011 yılına göre, 2012'de 4'puana varan bir gerileme olduğunu, 2010 yılının yüzde 6.4'puanlık seviyenin de altında kaldığını, 2005 yılı puanı seviyesinde olduğunu, buna karşın 2001'den bu yana diğer bütün yıllardan yüksek olduğunu saptıyoruz.
Cari açığın bir önceki yıla göre değer ve puan olarak azalmasında rol oynayan faktörlere baktığımızda iyileşmenin esas itibariyle dış ticarette iyileşme ve tüketimde yavaşlamadan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Ödemeler dengesindeki tanımıyla İhracatımız yüzde 13.9 oranında artışla 163 milyar doları aşarken, ithalatımız yüzde 1.6 oranında azalarak 228.9 milyara geriliyor. Bunun sonucunda dış ticaret açığımız yüzde 26.4 oranında küçülmeyle 65.6 milyar seviyesinde gerçekleşiyor. Buna bir de tüketimdeki yavaşlamayı eklediğimizde cari açıkta hem değer hem de GSMH'ya oranı itibariyle önemli gerileme ile karşılaşıyoruz.
Ancak, resmin sadece bu yanına bakmakla yetinemeyiz. Olumsuzluk taşıyabilecek yanlarına da bakmamız gerekir. İhracat artışı içersinde bir yıl önce 1.5 milyar olan altın ihracatının 8 kat artarak 13 milyar 345 milyon dolar seviyesine çıktığını, toplam ihracatın yüzde 8'i oranına yükseldiğini altı çizilmesi gereken bir faktör olarak görüyoruz.
Aynı şekilde doğrudan yabancı yatırım girişinin bir önceki yıla göre yüzde 22.8 azalarak 12.4 milyar dolara gerilediğini Türklerin yurt dışı yatırımları 4.1 milyar doları düştüğümüzde net giriş düşüş oranının yüzde 39.4 seviyesine çıkarken, 8.3 milyar dolarda kaldığına tanık oluyoruz. Portföy yatırımlarına dönük sıcak para girişi ise bir yıl öncesine göre yüzde 85.4 artışla 40.8 milyara ulaşmış durumda.
Peki bu resim bize ne söylüyor?
Bu resim bizim tüketime dayalı büyüdüğümüzü, bu büyümede ithalatın ve sıcak para girişinin önemli rol oynadığını gösteriyor. Bunun sonucunda yeni bir büyüme modeline ihtiyacımız ortaya çıkıyor.
Bu büyüme ise katılımcı yöntemle reformlara dayalı olarak yerli üretimi ve katma değeri artıran, ihraç ürünlerde yerli katkıyı artırırken ithalatı azaltıcı bir model olmalıdır.