2011'e kısa bir bakış

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

Yapı Kredi Yatırım olarak, Avrupa'daki borç sorunlarına 2009'un sonlarında dikkat çekmeye başlamıştık. Dolayısıyla bu konuyu oldukça önemsediğimizi söyleyebiliriz. Ayrıca, Avrupa'da yaşanan sıkıntıların 2008'deki gibi ciddi bir kriz ile sonuçlanmasının kaçınılmaz olduğu şeklinde moda olmaya başlamış görüşlere de kesinlikle katılmıyoruz.

Bu bağlamda, uluslararası piyasalarda yaşananların ekonomi üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün için henüz var olmayan ama küresel çapta finansmanın daha ciddi bir sekteye uğraması halinde büyük bir soruna dönüşebilecek büyüme dinamiklerinin gelişiminin de borç sorunları açısından önemli olduğunu belirtmeliyiz.

Türkiye'nin, özellikle güçlü bankacılık sektörü, hane halkı ile kamu borçluluk oranlarının düşük olması sayesinde, olumsuz senaryoda bile pozitif ayrışabileceğini düşünüyoruz. Genel kanının aksine, Avrupa'da sadece borçları ve bütçe açıklarını hedef alan bir yaklaşımın krizi daha da derinleştireceğini düşünmüştük.

Kur rejiminde değişiklik yapılmadan krizdeki ülkelerin bütçe açıklarını azaltmaya yönelik alınan önlemler, ekonomik büyümeye değil daralmaya yol açabiliyor. Bu ülkeler, sosyal güvenlik ağlarının zayıfladığı noktalarda, işsizliğin ve iflasların arttığı ortamlarda, toplumsal/siyasi sorunlar ile karşı karşıya kalabiliyor.

Tarih her zaman tekerrür etmese de, geçmişteki bazı dönemlere olan benzerlikten yıl boyunca bahsettik. Prof. Paul Krugman, 20 Aralık Pazartesi günü, The New York Times Gazetesi'nde yer alan 'Zombiler Kazandığında' başlıklı yazısında, "Serbest piyasa köktencileri tüm tahminlerinde yanıldılar, ama şimdi siyasi ortama daha da egemenler" şeklinde görüşünü dile getirdi. Krugman'ın ABD için yaptığı bu saptamanın Avrupa'nın büyük çoğunluğu için de geçerli olduğunu düşünüyoruz.

2010'da küresel ekonomi toparlanmaya devam ederken, gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın, özellikle de Avrupa'dakinin,  daha yavaş ve kırılgan bir görünümü olduğunu gözlemledik. Türkiye'de ise gerek finansal firmalar ile devletin, gerekse hane halkı bilançolarının  daha sağlam olması, ekonomideki toparlanmanın gelişmiş ülkelere nazaran daha hızlı olmasını sağladı.

İrlanda, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi çevre Avrupa ülkelerindeki finansal sistemin kırılganlığı ve bütçe açıklarının yüksek seyretmesi borçların sürdürülebilirligine dair endişe yaratıyor. Türkiye'nin bu alanlarda güçlü olması ise ülkemizin hem ekonomi hem de piyasalar anlamında olumlu yönde ayrışmasına destek verdi.

2011'de, muhtemelen de ilk çeyrekte, Avrupa ülkelerine spekülatif saldırıların yoğunlaşacağını ve zayıf halkalardan başlayarak yayılabileceğini düşünüyoruz. Bu saldırıların İspanya'ya ulaştığında ise kalın bir çizgi çekilerek başta Almanya tarafından önlenebileceğini belirtebiliriz. Fakat siyasi sebeplerden ötürü, Almanya'nın yardım kararını almadan önce durumun daha da ciddileşmesini beklemesinin en olası senaryo olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç itibariyle, 2011 yılının özellikle de ilk yarısının bazı ekonomi ve piyasalar için oldukça zor olmaya aday olduğunu düşünüyoruz. Alınacak tedbirlere bağlı olarak ise yılın geri kalanında olumlu trendlere dönüş mümkün olabilir. Türkiye'nin böyle olası bir şoka karşı dayanıklılığını koruyacağını fakat tamamen ayrışmasının zor olduğunu düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017