2011'e kısa bakış...
UZMAN GÖRÜŞÜ / Serhan Yenigün / FİNANSİNVEST
Küresel ekonomiler açısından 2008 ve 2009 kadar olmasa da zor bir yılı daha geride bırakıyoruz. Geride bıraktığımız iki yıl ekonomiler için krizden çıkış ve toparlanmaya geçiş yılları oldu. 2011'de de önceki yıllarda alınan önlemlerin etkilerinin ve sonuçlarının izlenme süreci devam edecek. Bu yılın başından itibaren izlediğimiz gibi Avrupa'da kredi ve bütçe açısından sıkıntı çeken ülkelerin durumuna ilişkin haber akışının özellikle de yılın ilk çeyreğinde gündemde oldukça sık yer bulmasını bekliyoruz. Bu dönemde, piyasalarda volatilite de sürecektir. İlkbahar aylarından itibaren ise, yaz ortasına kadar FED'in uygulamaları ve parasal gevşeme politikalarının daha fazla uzatılıp uzatılmayacağı merak konusu olacaktır. Konuyla ilgili spekülasyonların ve açıklamaların 2011'in ikinci çeyreğinden itibaren artan bir yoğunluk kazanması beklenebilir.
Yurtdışı piyasalar ana başlıkları yukarıdaki gibi özetlenebilecek gelişmelerle şekillenirken, 2011'de Türkiye açısından da önemli konu başlıkları takip edilecek. Merkez Bankası'nın son kararlarından sonra atacağı yeni adımlar, Haziran ayında gerçekleşmesi beklenen genel seçimler, kredi notu artırımlarına ilişkin tahmin ve temenniler yurtiçinde en fazla öne çıkacak ekonomi ve piyasa parametreleri olacaktır.
Gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasında bu yıl görülen farklılaşmanın, 2011'de bu iki ana grup içinde de belirgin ayrışmalar ile devam etmesini bekliyoruz. ABD ekonomisinin Avrupa'ya göreceli performansı bir yandan dikkatle izlenirken, gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarındaki performans farklılıkları da ayrıca mercek altında tutulacaktır. Özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında son aylarda iyice belirginleşen para ve maliye politikaları arasındaki farklılıkların bu ayrışmadaki en önemli belirleyici olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Türkiye'nin bu ayrışmanın pozitif tarafında kalması için sahip olduğu önemli avanatajları var. Ancak, hızla artan cari açık, yüksek ithalat talebi ve kontrol altında tutulması hedeflenen kredi büüyümesi gibi risk unsurları da mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Bu unsurların makro dengelerimiz üzerinde huzursuzluk yaratmayacak düzeylerde kalması ya da alınan önlemlerin pozitif sonuçlar vermesi halinde 2011 yılının da son iki yılda olduğu gibi TL ve TL cinsi varlıklar için verimli bir döneme işaret edebileceğini düşünebiliriz. Genel resmin ağırlıklı olarak olumlu görünümüne rağmen, yatırımcıların her zaman olduğu gibi kendi risk durumlarına ve yatırımcı profillerine en uygun stratejileri uygulamaları lehlerine olacaktır. Tüm okurların yeni yılını kutlar, sağlık, mutluluk ve bol kazanç dolu bir sene dilerim.