2011'de öfkeler dile geldi; 2012'de seçimler konuşacak

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Bu yıl yaşanacak seçimler küresel ve bölgesel jeopolitik yapının geleceği açısından önem taşıyor; çünkü çok uzun zamandır ilk kez ABD, Çin, Rusya ve Fransa gibi küresel güçler aynı zamanda sandık başına gidiyor.

2011 yılı, dünyanın gidişatına karşı memnuniyetsizlik ve Arap halkının otoriter rejimlere öfkesinin dışa vurumu olarak hatırlanacak. 2012 ise seçimler yılı olmaya hazırlanıyor. Önümüzdeki on iki ay boyunca, dünyanın önde gelen liderleri sandık başına gidecek. Bu yıl yaşanacak seçimler dünyanın geleceği açısından da önem taşıyor; çünkü çok uzun zamandır ilk kez ABD, Çin, Rusya ve Fransa gibi küresel güçler aynı zamanda sandık başına gidiyor.

Sandıktan çıkacak sonuçlara dair genel anlamda bir tahmin yapmak mümkün değil. Sadece Çin'de resim biraz netlik kazanmış durumda. 2007 sonundan bu yana akıcı bir dönüşüm yaşayan Çin de, siyasi açıdan önemli açılımlar bekleniyor.

Kuzey ve Güney Kore, Tayvan, Meksika, Venezuela, İran, Cezayir, Filistin, Senegal, Mali, Kenya seçimlerin yaşanacağı ülkelerden bazıları. Tüm bu seçimler küresel veya bölgesel jeopolitik yapıyı değiştirecek nitelikte.

Öne çıkan seçimlere bakacak olursak: 

ABD: Seçimler Obama'yı değil, Amerikan modelini masaya yatıracak

ABD Başkanı Barack Obama'nın dediği gibi "6 kasımda gerçekleşecek seçimler ABD için kritik bir önem taşıyor". 

Seçimler, Başkan Obama'nın başarı ya da başarısızlığından çok, Amerikan modelini sorgulayacak; bunu nedeni ise demokratlar ve cumhuriyetçilerin "devletin rolü" tanımlarında hiç bir zaman birbirlerinden bugünkü kadar uzaklaşmış olmamaları.

Sosyal güvenlik; federal devletin rolü; vatandaşlar arasında dayanışma; ABD ekonomisi ve iklim değişikliği gibi konular sorgulanacak büyük ölçüde. ABD seçimleri öncesinde dikkat çeken önemli bir unsur da, taraflar arasındaki büyük fikir ayrılıkları. Obama, büyük bütçe kısıtlamalarını desteklerken, Cumhuriyetçiler orta sınıfın kurtuluşunun, altyapı yatırımları ve sosyal güvenliği ön plana çıkaran yeni bir New Deal gerektirdiğini düşünüyorlar.

ABD'li düşünce kuruluşu Center for American Progress (CAP) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, 2008 yılında Obama'ya oy veren gruplarda önemli bir artış var. Bu grupların büyük bir bölümünü Latin kökenliler ve zenciler oluşturuyor. 2008 yılında azınlıklar seçmenlerin yüzde 18'ini temsil ediyordu. CAP'a göre 2012 seçimlerinde bu oran yüzde 28 olacak. Öte yandan büyük ölçüde cumhuriyetçileri destekleyen beyaz yakalıların oranı ise son on yıl içinde yüzde 39'dan yüzde 50'ye gerilemiş durumda. Araştırmada, Obama'nın 2008 yılında aldığı oy desteğini, bazı hayal kırıklıklarına rağmen, 2012'de de koruyacağı öngörülüyor. Obama'nın seçim kampanyası için topladığı bağışlar Ekim 2011 sonunda 100 milyon dolara ulaştı. Bu oran, rakiplerinin topladığı bağış miktarının toplamından fazla. İkinci kez seçilirse, ilk dönemde cesaret edemediği "reformcu" rolünü gerçekleştireceğini ifade eden Obama, "Beni Mutlak Güç ile karşılaştırmayın. Alternatifle karşılaştırın" diyor.   

Çin: Açılıma doğru adım adım

Çin Komünist Partisi'nin Ekim 2012'de gerçekleşecek olan 18. kongresinde, parti yönetimi Hu Jintao'dan Xi Jinping'e geçecek. Jinping 2013'te Halk Meclisi tarafından Cumhurbaşkanı seçilecek. Jinping yönetiminin rejimde açıklık süreci başlatması öngörülüyor.

Jinping'in diğer Çinli yöneticilerden en büyük farkı "prensin oğlu", yani rütbeli bir komünist olması. Jinping'in babası, üst düzey görevlere gelmeden önce on sene boyunca Mao'nun yakın adamıydı. "Özel ekonomi bölgeleri"ni kurdu ve 1981 yılına kadar yönetti.

Jinping'in oğlu ise liberal görüşü savunuyor ve 1989 yılında Tiananmen meydanında gerçekleşen gösterilerin kanlı bir şekilde bastırılmasını eleştiriyor. Çin'in gelecekteki liderinin eşi ise son derece ünlü bir şarkıcı.

Rusya: Yeniden soğuk savaş rüzgarları

Rusya'da 4 martta gerçekleşecek seçimlerin yaklaşmasıyla, Kremlin'in Amerikan karşıtı söylemleri ve katı politikaları yeniden kendini göstermeye başladı. Vladimir Poutine'in hedefi, ülkesinin etki alanını artırmak için eski sovyet devletleri birliği kurmak.

2004 yılında gerçekleşen başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 71'ini alan Poutine'in, 2012 seçimlerinde yüzde 42 civarında kalacağı tahmin ediliyor. Bu arada henüz başkanlık koltuğuna oturmamasına rağmen, Poutine sesini şimdiden yükseltmiş durumda. Özellikle de ABD'ye karşı. "ABD ile ittifak oluşturmak isterdik" diyen Poutine, "fakat bugün gördüğüm bir ittifak değil. ABD ittifak istemiyor, kendine bağımlı ülkeler istiyor" yorumlarında bulunuyor.

Rusya'nın Avrupa ve ABD'ye karşı "Suriye'ye ültimatom vermekten vazgeçin" tavrı; İran'la nükleer işbirliğini geliştirmesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kapsamında internete yönelik temel özgürlükler anlaşmasını imzalamaması, Avrupa sınırlarına yeniden misil yerleştirme tehdidinde bulunması, batı ile ilişkilerinin gerilmesine yol açıyor.

Rusya, prensip olarak, diktatörlerin yıkılmasını desteklemiyor. Halkların, dışardan gelen manipülasyonlar olmadıkça harekete geçmeyeceğine inanan Rus düşünce yapısına göre, diktatörlerin devrilmesi, yabancı güçlerin devlet işlerine müdahalesinin bir sonucu.

Sonuç olarak, Putin'in üçüncü kez devlet başkanlığına gelmesi ile birlikte, Rusya'da yeniden "soğuk savaş" ruhunun hakim olması büyük olasılık. 

Fransa: Solun zaferi, dış politikada değişiklik getirmez

Uzmanlara göre Fransa'da mayıs ayında düzenlenecek seçimlerin solun zaferi ile sonuçlanması, ülkenin dış politikasında herhangi bir değişikliğe yol açmaz; sadece tarz değişikliğine yol açabilir. Fransız Sosyalist Parti temsilcisi Jean-Louis Bianco ise solcular iktidara geldiği taktirde, "Fransız diplomasisinde daha az zigzag olur" diyor. Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin diplomasisi çoğu kez eleştirilere maruz kalıyor. Bunun başlıca nedeni Sarkozy'nin ruh halinin ülkenin dış politikasında oldukça belirleyici bir unsur olması.  

Afrika: Demokrasi rüzgarları

2012 yılında Senegal, Mali, Kenya, Gana ve Sierra Leone yeni başkanlarını seçecekler. .

Yine de son yirmi yıldır otoriter rejimler tarafından yönetilen ülkelerdeki değişim arzusunun seçim sandıklarına yansıyacağı kesin.

Angola ve Zimbabve'de de seçimler öngörülüyor. Fakat bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kesin değil. Angola'da 69 yaşında olan Jose Eduardo Dos Santos 1979 yılından bu yana iktidarda olmasına rağmen, ülkede sadece 2003 yılından bu yana barış hakim. Bu yıl için seçim öngörülüyor olsa da, yine de net bir durum yok. Zimbabve için de aynı durum söz konusu. 87 yaşındaki başkan Robert Mugabe, yılın ilk çeyreğinde seçimlerin yapılacağını; seçim tarihine ise, muhalefete danışmadan, kendi karar vereceğini dile getirdi. 1980 yılından bu yana iktidarda olan Mugabe, "Ben bu tarihi açıkladığımda, herkes kabul edecek" yorumunda bile bulundu.

Seçimlerin gerginlik yarattığı bir diğer ülke de Kenya. Aralık 2012'de seçimlerin gerçekleşeceği ülkede çok sayıda belirsizlik mevcut. Çok partili rejime geçmesinin ardından beşinci kez sandık başına giden ülkede, siyaset hala etnik bir konu ve son başkanlık seçimlerinden sonra meydana gelen olaylarda tam bin 500 kişi hayatını kaybetti. 

Seçimler yılı

Ocak: Mısır, Tayvan, Kazakistan, Finlandiya

Şubat: Türkmenistan, Yemen, Senegal

Mart: Rusya, İran, Slovakya, Salvador, Gambiya

Nisan: Kuzey Kore, Cezayir, Mali

Mayıs: Fransa, Filistin, Doğu Timor, Bahamalar, Sırbistan

Haziran: İzlanda, Moğolistan, Papua Yeni Gine, 

Temmuz: Meksika, Mali, Arnavutluk, Kamerun

Ağustos: Somali

Eylül: Angola, Hong Kong

Ekim: Venezuela, Ukrayna, Çin, Brezilya, Gürcistan, Letonya

Kasım: ABD, Sierra Leone

Aralık: Kenya, Güney Kore, Gana

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar