2011 ne getirdi, 2012'ye ne bıraktı?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

2009'a girerken herkes kısa vadeli dış borç, fonlama ihtiyacı, ekonomik çöküntü, kurun geleceği gibi standart kriz konularına odaklanmıştı ve çok zor durumda olduğumuz kesin gibiydi. Ancak (a) TCMB hızlı ve kararlı biçimde faiz indirdi ve gelecek patikasını neredeyse tam öngörü yapacak kadar açık sinyaller verdi, herkes anladı. (b) BDDK takipteki alacaklara ilişkin zorunlu karşılık kararnamesini değiştirdi. (c) yaklaşık 2 haftalık kur belirsizliğinden sonra Mart 2009 itibariyle durum rahatladı ve aynı ayda reel sektöre harcama teşvikleri geldi. (d) O ay zaten sanayi üretiminde yaşanan 5 aylık çöküşün, yani krizin, tepe noktası oldu. Mart sonrası eğilimler değişti. Aynı durum borsalara için de geçerli oldu. Kısacası, 2008 sonu-2009 başında her şeyin kötü göründüğü -ve olduğu- krizin dar dönemi yaşandı; sonrasında toparlanma erken başladı. 2009 sonunda mali sektör tarihi kar artışı ve öz kaynaklarının trendinin yüzde 15 üzerinde büyüdüğü bir başarı öyküsü gibi görünüyordu. Burada önemli olan ikinci grup kredilerin geleceğiydi ve sorun çıkmadığını biliyoruz.

Demek ki böyle de olabiliyor. Yalnız burada ekonomi otoritesinden gelen net müdahale ve çok açık iletişim faktörlerini unutmamalıyız. İşler zaten karışık iken fazladan belirsizlik yorucu oluyor.

2012'de bunların hiçbiri olmaz. Ne böylesine dik eğimli ani çöküş, ne de sonrasında gelecek hızlı ve v şeklinde toparlanma olur. Esasen böyle bir düşüş (sert inişten de ötesi) beklemiyorsak, öyle bir çıkış da bekleyemeyiz. Hikayemizin adı fonlama, cari açık finansmanı, ne yapıp edip sermaye girişini sağlamak ve kuru kontrol edebilmek. Şimdilik bu kadar. Bunlar olabilirse ekonomi yavaşlar -umarız- ve cari açık belki USD68-70 milyara iner. Enflasyon yeni bir şok yemezse -esas olarak kurdan, ama bekleyen ayarlamalardan ve olası enerji fiyatı çalkantılarından da- ve şok gelse bile bu şok(lar) kalıcı olarak algılanmazsa, 2012 sonu yüzde 8'e yakınsayabilir. Hala tek haneye tutunabilmek başarıdır.

Her şey ilk çeyrekte olacak ve/veya ne olacağı anlaşılacak gibi görünüyor. İlk çeyrekte büyüme hız kesmezse, yani baz etkisine rağmen manşet büyüme (geçen yılın ilk çeyreğine göre düzeltilmemiş) yüksek kalırsa, mecburen ikinci ve üçüncü çeyreklere yüklenen bir durgunluk olacak.

TCMB 2011 yılında enteresan adımlar attı. Bunların bazıları yaratıcıydı ve anlamamakta ısrar etmek manasızdı. Fakat bazıları belirsizliği artırdı. Buradaki kasıt en azından şudur; modellere dayanmak kaçınılmaz ve modelsiz bilim olmaz. Ekonomi de -artık her neyse- olmaz. Modeller karmaşık da olabilirler; illa herkesin anlaması gerekmez. Yoksa bu işin eğitimine gerek kalmaz(dı). Fakat ne yapıldığı anlatılabilir. Piyasa aktörlerinin beklenti, karar, davranış ve algıları önemli olduğu için ve sinyallerde "gürültü" genelde "etkin" olmadığı için bu böyle.

Bize kalan şimdilik kur ve enflasyon sorunu oldu. Cari açıksa umulandan hayli yavaş daralıyor. Büyüme zaten bizim kaybettiğimiz bir momentum meselesi değil, dünyadan gelen yavaşlamadan dolayı ve ekonomiyi yeniden dengelemek amacıyla bekliyoruz. Yani bir istek ve bir dış kaynaklı beklenti var burada.

ECB bilanço genişletiyor: bu olumlu. Verilen likiditenin sonsuz kadar geriye yollanıp park edileceğini düşünmüyorum. Yapısal önlemler, teşvikler vb 2012 için oldukça geç; döviz talebi sürecek ve ancak sermaye girişiyle kur dengelenecek. Bu olduğu anda, veya korkulanın olmadığının anlaşıldığı anda, "boğalar" devreye girer. Fazla rezerv eritmeden atlatırsak hisse senedi diyorum. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019