2010 yolculuğu 3 puanla başladı

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Millilerimiz 2010 Dünya Kupası grup eleme maçlarının ilkini Ermenistan deplasmanında oynadı. 2-0'lık sonuçla grup maçlarına iyi bir başlangıç yaptığımız karşılaşma muhtemeldir ki, futbol kamuoyumuzda çelişkili yorumlara sebep olacak. Özellikle maçın ilk 45 dakikalık bölümünde sahaya istediklerini yansıtamayan, Ermenistan milli takımına oyununu kabul ettiremeyen bir milli takım izledik. Teşbihte hata olmaz, Dario Moreno ve Tanju Okan'la ölümsüzleşen "Deniz ve Mehtap" şarkısını hemen oracıkta coverlayıp "Zemin ve rüzgar sordular seni, neredesin?" diyerek mırıldanmaya başlamıştık ki, ilk yarının bitiş düdüğü geldi. Omuzlarımızda hâlâ parıldayan "dünya üçüncülüğü" apoleti, Euro2008 ile beraber üstümüze iyiden iyiye sinen "Avrupa'nın Brezilyası" yakıştırmaları ve Hrazdan Stadı'ndaki ilk yarı. Gerçekten de ilk yarı nerelerdeydik? Sanıyorum bu maçın şifresi "zemin" ve "rüzgar" kelimelerinde gizli. Ermenistan'ın evinde sergilediği performans ve dikkat çekici istatistikleri maç öncesi kafaları bayağı karıştırmıştı. Hatta bu görüntü yüzünden spor basınında birtakım abartılı yorumları da okuduk. Fakat maç başladığında Ermenistan'ın nasıl "evinde çok zor gol yiyen" bir takım olabildiğini çözdük. Zaman tünelinden geçmişcesine insanı şaşırtan tipik Sovyet mimarisine sahip stadın zemini de kendisi de 30 yıl öncesinde yaşıyor. Hrazdan Stadı aldığı rüzgarla da bizim Olimpiyat Stadı'na ciddi bir rakip. Öyle ki, Ermeniler stadı yıkıp rüzgar santralları kursalar ülkenin enerji ihtiyacına ilişkin önemli bir açılım yapmış olurlar. Hal böyleyken Ermenistan deplasmanına giden takımların top yapması ve oyun kurması alabildiğine zorlaşıyor. Zemin yerden pas trafiğini kısıtlarken, rüzgar da hava toplarını alıp sahanın ücra köşelerine bırakıveriyor. Millilerimiz gibi topa sahip olduğu ve rakip yarı sahaya geçtiği anlarda kalitesi ortaya çıkan takımlar; Hrazdan Stadı'nda zorlanıyorlar, bundan sonra da zorlanacaklar. Anlayacağınız İspanya'nın da, Belçika'nın da, Bosna'nın da bu şartlarda işleri çok kolay olmayacak.

Fatih Terim henüz 2010 yolculuğunun başında Euro 2008'e bir atıf yaptı. Anlaşılan Fatih Hoca turnuvanın modası olan defansif 4-3-3 (ya da 4-3-2-1) sistemini milli takıma adapte etmeyi kafasına koymuş. Avusturya ve İsviçre'de bu taktik sistemin galasını Portekiz maçıyla yapmış, o karşılaşmadan boynumuz bükük ayrılmıştık. İlginçtir, o maçta da Mevlüt forma giymişti. Ermenistan karşısında da dörtlü defansın önünde Aurelio, orta sahanın ortasında Emre ve Tuncay, solda Arda sağda Mevlüt hedef santrfor olarak da Semih görev aldılar. Aslına bakarsanız bugün dünyada pek çok takım orta sahasını beşli kuruyor. Maça, takıma ve koşullara göre değişen bu beşli orta sahanın yapılanması meselesi. Tabii bir de 4-4-2 oynamayı uygun gören ülkeler ve teknik adamlar var ama Gerard ve Lampard'ın olduğu dörtlüler bile zaman zaman beşli orta sahalardan tokat yiyebiliyorlar. Terim'in bugüne kadarki 4-3-2-1 denemeleri olumsuz sonuç verdi, ancak kendisinin Galatasaray'daki ilk döneminde de inat ederek kafasındaki sistemi sahaya yansıtmayı başardığını biliyoruz. Ermenistan önünde golü bulmamız Colin Kazım'ın oyuna girerek 4-1-4-1'e dönülmesi başka bir deyişle kanatlardan oyuna genişlik kazandırılmasıyla mümkün oldu. Esasen oyunun hücum yönünde elimizde böyle bir kadro zenginliği varken rakip yarı alanda olduğumuz sürece problem yok. Fakat rakip İspanya olunca defansif problemlerimiz gün yüzüne çıkacak. Gökhan ve Servet'in yanına dengeli bir stoper alternatifi bulmamız şart görünüyor. Ne zaman ki, yurtdışına sıkça stoper ve bek ihraç etmeye başlayacağız işte o zaman "Top Class" takımlar arasına adımızı yazdıracağız.

Şimdi önümüzde çarşamba günü oynayacağımız bir Belçika karşılaşması var. Belçika, son karşılaşmamızdan bu yana yeniden yapılanmaya çalışan ve bunu belirli ölçüde başarmış bir takım. Almanya ile oynadıkları ve 2-0 kaybettikleri hazırlık karşılaşmasında onları izleme fırsatı bulmuştuk. O maçta ilk göze çarpan orta sahayı mücadele gücü yüksek futbolculardan kurdukları ve oldukça sert futbol oynadıkları olmuştu. Bizim de kendi sahamızda tabiri caizse daha kolay "dolduruşa geldiğimiz" düşünülecek olursa çarşamba günü çelik gibi sinirlere ve maç içindeki muhtemel sıkıntılar açısından tribünlerde sabra ihtiyacımız olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016