2010 yılına girerken piyasalar
Son iki haftada dünya hisse senedi piyasalarında %4-%6 arasında düşüşler yaşanırken, azalan risk alma iştahı ve artan güvenli liman talebi, ABD hazine bonolarına talebi artırarak getirilerin düşmesini (10 yıllık ABD bono: %3.65 ; - 15 baz puan) ve EUR/$ paritesinin (1.40; - % 3.5) değer kaybetmesini getirdi. Üç ayrı kıtada yaşanan gelişmeler de bu belirsizliklerin artmasında belirleyici oldu. Bunları; Çin hükümetinin para politikasında sıkılaştırmaya gitmesi, Obama yönetiminin yeni banka tasarısı önerisi ve Yunanistan'ın mali durumuna ilişkin endişeler olarak belirtebiliriz. Piyasaları etkileyebilecek temel politika duruşlarının parasal ve mali sıkılaştırmaya vaktinden önce gidilmesi ve finansal sektöre getirilecek denetimlerde aşırıya kaçılması olarak değerlendirilirken, ABD bankacılık yasa tasarısı ve Çin'in hareketi piyasalar tarafından bu kapsamda algılandı.
Çin, 2009'un son çeyreğinde %10.7, tamamında ise yıllık %8.7 oranında büyüme kaydetti. Yıllık enflasyonun Şubat'ta %3'e ulaşması bekleniyor. Döviz rezervleri ise bir yılda 450 milyar $ artışla 2.4 trilyon $'a yükseldi. Bu gelişmelerle birlikte, Çin Merkez Bankası bankaların zorunlu karşılık oranlarını yükseltti. Bu yolla Banka'nın büyük miktarlardaki döviz alımlarının yarattığı likiditenin etkisini azaltmayı ve hızla artan kredi büyümesini yavaşlatarak yeni bir aktif balonunun oluşmasını önlemeyi amaçladığı değerlendiriliyor.
Çin'de ekonomi aşırı ısınıyor mu? Piyasalarda endişeler Çin'in hızlı büyümesi, enflasyonun yükselmesi ve hükümetin politika değişikliği gibi üç ana konuya odaklanıyor. Bazı görüşler, Çin'in aşırı ısınmadığını, milli gelirde son çeyrekte güçlü büyüme kaydedilse de önceki çeyreklerde büyümenin uzun dönemli trendinin altında kaldığına, enflasyonda görülen artışın ise ağırlıklı olarak gıda fiyatlarındaki artıştan ve önceki yılın düşük baz etkisinden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Aktif fiyatlarında ise ev fiyatlarındaki artışın bazı bölgelerde sorun olabileceği değerlendiriliyor. Ancak, hisse senetleri fiyatları Ağustos ayındaki zirve seviyesinin %14 altında.
Bu görüşler, Çin Merkez Bankası'nın enflasyon beklentilerini sınırlamak için zaten düşük seviyede olan faizlerde (12 aylık borç verme faiz oranı: %5.3) ufak bir artış yapsa da bunun reel ekonomi üzerinde sınırlı bir etki yaratacağını öngörüyor. Çin, 2009 yılında kamu bankaları yoluyla 1.4 trilyon $ (%32) kredi büyümesi gerçekleştirdi. Hisse senedi piyasaları geçtiğimiz haftalarda, Çin'in 2010 yılında yeni kredilerini 1,1 trilyon $ ile sınırlayacağı ve sermayesi zayıf bankaların kredi büyümelerine geçici sınırlamalar getireceği haberleriyle gerilemiş olsa da bu yeni rakam, 2010 yılında da %19'luk hızlı bir kredi büyümesine tekabül ediyor. Sonuç olarak, faiz artışının, kredi büyümesi güçlü kaldığı sürece ciddi bir parasal sıkılaştırmayı ifade etmeyeceği şeklinde değerlendiriliyor.
Çin ekonomisinin seyrine ilişkin beklentiler emtia fiyatları üzerinde de belirleyici. Çin'in 2009 yılında emtia talebindeki artışta stok biriktirme amacı etkili oldu. Çin'in yavaşlatma amacıyla aldığı tedbirlerin piyasalarda başta petrol (%- 10) olmak üzere emtia fiyatlarında düşüşlere sebep olduğu görülüyor. Bu da enerji hisselerini olumsuz etkileyerek dünya endekslerinde kayıplara sebep oluyor.
Hisse senedi piyasalarını olumsuz etkileyen bir diğer gelişme ise ABD hükümetinin, aşırı risk almayı önlemek için bankalara daha sıkı düzenleme getiren bir yasa tasarısı hazırlaması oldu. Tasarıya göre, bankalar kendi kaynaklarıyla, kendi hesaplarına menkul değer vb alım-satımı yapamayacak ayrıca hedge fon veya girişim sermayesi yönetemeyecekler. Böylece bankaların bilanço büyüklüklerine ve kaldıraçlı alım-satım işlemlerine sınır getirilmesi hedefleniyor. Tasarının banka karlarını olumsuz etkileyebileceği değerlendirmeleri bankacılık hisselerinde satışları getirdi.
Tasarının Kongrede geçip geçmeyeceğini ise tahmin etmek zor. Aynen sağlık reformu konusunda olduğu gibi, tasarının geçmesi, Cumhuriyetçilerle uzlaşmaya bağlı; zira Ted Kennedy'in ölümünü takiben yerine bir Cumhuriyetçi Senatörün seçilmesi Demokratların Senatoda "süper çoğunluğunu" ortadan kaldırdı. 60 Senatör gerektiren "süper çoğunluk" muhalefetin engelleme çalışmalarına olanak tanımıyor.
Piyasalarda önemli bir diğer gelişme de Yunanistan'ın mali sorunlarına ilişkin problemlerin derinleşmesi oldu. Yunanistan milli gelirinin %100'üne ulaşmış borç stoku piyasaların zayıf mali dengeleri olan İspanya, İrlanda, Portekiz gibi ülkelere ilişkin endişelerini de artırdı. Bu süreç de euroyu olumsuz etkiledi.
Yunanistan'ın harcamalarını kısması yönünde somut adımlar atması bekleniyor. Bütçe açığının 2009'da milli gelirinin yaklaşık %13'üne ulaşması bekleniyor. 2012 hedefi de bu oranın %3'e düşürülmesi. 2001 yılında Euro'ya geçişi takiben bölge içinde rekabet kaybı yaşayan Yunanistan 'ın ikiz açıkları - kamu ve cari işlemler açığı (34 milyar $, milli gelirin %10'u)- yüksek seyrediyor. Yunanistan'ın mali durumuna yönelik endişeler tahvil piyasasında sert satışları da getirmekte. 10 yıllık tahvil getirileri %6,67 seviyesinde; Almanya ve Yunanistan arasındaki faiz farkı ise 347 baz puana yükseldi. Yunanistan'da ülke riskine ilişkin oynaklığın önümüzdeki günlerde yüksek seyrini sürdürmesi bekleniyor.
2010'da iki önemli gelişme izlenecek; a. Kamu desteklerinden çıkış stratejilerini tasarlamak ve b. yeni bir finansal sistemi inşa etmek. Çıkış stratejilerinin tedricen gerçekleşmesi ve burada da ince ayarı yapmak önemli olurken, finansal sistemde de bankacılık endüstrisi ve regülatörlerin birlikte hareket ederek ekonomik büyüme ile daha sıkı regülasyonlar arasında doğru dengeyi bulmaları gerekiyor.