2010 yılı para programı

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Merkez Bankası geçen hafta 2010 yılı Para Programı'nı açıkladı. Programda 2012 enflasyon hedefi %5 olarak belirlendi. Enflasyon hedefleri 2008 yılında Hükümet'le varılan mutabakat doğrultusunda 2009-2011 yılları için sırasıyla %7.5, %6.5 ve %5.5 olarak yeniden belirlenmişti. Merkez Bankası'nın 2008 sene sonu hedefi ise %4 idi. Ancak, o sene içinde özellikle emtia fiyatlarında meydana gelen yüksek artışlar sene sonu enflasyonunun %10 seviyesine çıkmasına neden olarak enflasyon programına ciddi bir darbe vurmuş ve hedeflerin revizyonunu da gündeme getirmişti. Ancak, o günlerde salt arz tarafında meydana gelen gelişmeler nedeniyle yapılan yukarı doğru revizyonun bu seneki Para Programı'nda da aynen korunmuş olması, ve 2012 yılı için de %5 gibi göreceli yüksek bir hedefin belirlenmesi kafalarda bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Bu sene sonunda TÜFE'nin hedefin 1 puan kadar altında gerçekleşeceği kesinleşmiş olmasına rağmen 2010 yılı için %6.5 oranının korunması, önümüzdeki sene enflasyonla savaşımda hiçbir kazanım sağlanamayacağının şimdiden itiraf edilmesi olarak da değerlendirilebilir.

2009 yılında enflasyonun hedefin altında kalmasının ana sebebi talebin çok zayıf kalmasıydı. Önümüzdeki sene ise talepte oluşabilecek bir canlanmanın (üretim açığına rağmen) fiyatlara etki etmesi beklenebilir. Bu duruma özellikle senenin ilk aylarında kendini gösterecek olan baz etkisi de ilave edildiğinde, Merkez'in 2010 enflasyon hedefini değiştirmemiş olması anlayışla karşılanabilir. Ancak enflasyon hedeflemesi programının 10. yılı olan 2012 yılında bile hedefin %4 olan 2007 hedefinin üzerinde kalmış olması çok da anlaşılabilir bir tutum değildir. MB Para Politikası sunumunda yüksek aracılık maliyetleri, dağıtım kanallarındaki verimsizlikler, işgücü piyasasındaki katılıklar, bazı sektörlerdeki aksak rekabet koşulları, geçmişte yaşanan yüksek enflasyonun oluşturduğu katılıklar ve AB yakınsama sürecinin etkisi gibi faktörleri öne sürerek bu tutumunu rasyonelleştirmeye çalışmış olsa da, pek inandırıcı olamamaktadır. MB'nin enflasyon konusundaki söz konusu savlarını yıkacak olan soru "Bu bahsi geçen faktörler 2007 ve 2008 yılı enflasyon hedefleri belirlenirken bugünden daha fazlasıyla yok muydu?" sorusudur.

MB'nın göreceli yüksek enflasyon hedefleri belirlemesinin arkasındaki asıl nedenin önümüzdeki dönemlerde yüksek bütçe açığı (2010 hedefi milli hasılanın %4.9'u) vermeye devam edecek olan Maliye'ye yardımcı olmak için daha gevşek ve uyumlu (accommodative) bir para politikası izleyecek olmasına bağlayanlar da var. Aynı şekilde, Merkez'in 2001 yılında devlet bankalarının nakit sıkıntısını aşmak için almış olduğu ve halihazırda Mayıs 2010'da 5 milyar TL, ve senenin geri kalan aylarında 1'er milyarlık tranşlar halinde itfa olacak toplam 9 milyar TL tutarındaki DİBS'lerin yerine konması amacıyla sene içinde haftada 2 kere azami 100 milyon TL tutarında DİBS alım ihaleleri düzenleyecek olmasının altında yatan nedenin de Maliye'yi rahatlatmak olduğu iddia edilmekte. Gerçekten de, Merkez'in bu DİBS alımı konusuyla ilgili açıklaması da çok inandırıcı değil. MB'nin konuyla ilgili açıklaması ise kendisinin İMKB ters-repo piyasasından da kaynak topladığı ve bu işlemlerin zaman zaman 10 milyar TL'ye yükselebildiği, bu nedenle de portföyünde DİBS tutması gerektiği şeklinde. Ancak, bankalar atıl paralarını ters-repo değil de bankalararası para piyasasında doğrudan depo yaparak da değerlendirebilirler. Ayrıca, zannedersem Merkez 3 aylık repo ihalesi karşılığında rehin aldığı DİBS'leri de günlük ters-repoya açabilir. Kısacası, DİBS almak için fazla bir teknik ihtiyaç yok. Ancak bu alımların, dolaylı olarak da olsa, Hazine'nin piyasa borçlanmasını bir ölçüde rahatlatacağı söylenebilir.

Buraya kadar 2010 Para Programı ile ilgili bazı teknik konulara dikkat çekmeye çalıştım. Öte yandan, açıklanan program ile birlikte Merkez Bankası'nın son dönemde izlediği akılcı ve pro-aktif politikalara devam edeceğini varsayarsak, programın iddia edildiği kadar bir risk içermediği söylenebilir. Gerek yüksekçe belirlenen enflasyon hedeflerinin, gerekse de azami 8 milyar TL olarak belirlenen 2. piyasadan DİBS alım programının para politikası açısından ciddi bir risk oluşturacağını düşünmüyorum. Asıl problem ve risk her zaman olduğu gibi maliye politikasındadır. Bu sene 62.8 milyar TL olarak öngörülen bütçe açığının daha düşük gerçekleşecek olması önümüzdeki sene her şeyin yolunda gideceği anlamına gelmemektedir. Aksine, 2010 yılında 50.2 milyar olarak belirlenen açığın bu sene gerçekleşmesine oranlanınca beklendiği kadar bir kemer sıkma olmadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim, politika faizlerinde bu sene izlenen kararlı ve fasılasız indirim politikası nedeniyle DİBS faizlerinde görülen paralel düşüşün, faiz indirim politikasının sonuna gelinmiş olması nedeniyle, önümüzdeki sene devam etmeyeceği ve Hazine'nin fonlama ihtiyacına paralel olarak piyasa faizlerinde bir miktar artış oluşabileceği öngörülmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019