2010 hareketli olacak
"Daha bu yılın yaralarını sarmadan, 2010 kehaneti de nereden çıktı?" demeyin.
Ağustos ayı bitmeden önümüzdeki döneme yönelik sinyaller gelmeye başladı. Ancak hemen başta belirtelim bu sinyaller, herşeyin normale döneceği, eski günlerdeki gibi toz pembe anların yaşanacağı anlamına gelmesin. Sadece, bu yıldan çok daha dinamik günler geçireceğimizi söyleyebilirim.
Gelin bunun nedenlerine kısaca değinelim. Öncelikle Toyota’nın el değiştirmesiyle birlikte ALJ Grubu’nun yeni stratejileri pazara farklı bir renk getirecek. Toyota Motor Company bünyesinde farklı bir konuma sahip olan ALJ, sattığı araç sayısı sayesinde TMC açısından çok önemli bir müşteri. Dolayısıyla Sabancı Grubu’ndan eli çok daha güçlü olarak masaya oturacaktır. Bu da kendisine önemli oranda rekabet gücü getirecektir.
Bununla birlikte uzun yıllardır Türkiye’de olmaları, pazarı tanımaları da başka bir avantaj. Bunları yazdıktan sonra da ufak bir dedikoduda verelim. ALJ’nin bölge direktörü ve Daihatsu Genel Müdürü olarak görev yapan Ali Haydar Bozkurt’un, görevine devam edeceği kendisinin altında ise iki genel müdürün yer alacağı belirtiliyor.
2010 yılındaki bir diğer hareket getirici unsur ise lüks markalar arasındaki savaş olacak. Bayraktar Grubu’nun satışa sunmaya hazırlandığı Infiniti’nin asıl patlamasını önümüzdeki yıl yapması bekleniyor. Buna ALJ’nin gündeminde olan Lexus da eklenince bu sınıfta pazar oldukça hareketlenecek.
Binekteki en önemli gelişme ise Türkiye’nin en çok satan aracı ünvanını bol miktarda kazanmayı başaran Megane Sedan’ın yeni versiyonunun bu yılın sonunda ya da en geç 2010’un başında pazara sunulacak olması.
Binek segmentinde bu gelişmeler yaşanırken ticari tarafta ise pazara yine iki önemli araç damgasını vuracak. Bunlardan ilki yeni Doblo. Türkiye’de üretilen Doblo, pazarın en iddialı modellerinden birisi. Diğer araç ise ticari ve konfor dendiğinde ilk akla gelen Transporter. Yanda da okuyabileceğiniz gibi yeni Transporter, bu alanda VW’nin en büyük kozlarından bir tanesi olacak. Pazarın tartışmasız lideri Ford’un Transit’i için ise herhalde en az bir yılda daha beklemek durumundayız.
Haksızlık yapmışım...
Gelecek yıla ilişkin bu kehanetleri! Sıralarken geçen hafta yazdığım bir yazı yüzünden de Toyota’ya bir özür borçlu olduğumu düşünüyorum. Geçen hafta Toyota ile ilgili bir yazmış ve birkaç yorum sıralamıştım.Yazımın temelinde gelen duyumlar, yaşanmış gerçekler olduğu kadar algıya dayalı yorumlar da yer alıyordu. Bir noktada, markanın Türkiye’ye yeterince yatırım yapmadığına dair bir ifade kullanmış, örnek olarak da yedek parçayı vermiştim.
Hafta arasında Toyota yetkilileri ile yaptığı bir görüşmede, en azından yedek parça konusunda kendilerin haksızlık yaptığımı farkettim. Zira, Toyota’nın (herhangi bir uyarıya gerek kalmadan da) piyasada en sorunsuz marka olarak bilinmesinin yanında servis konusunda önemli yatırımlara imza attığını biliyordum. Nitekim, yapılan yatırımlar sonucunda Toyota’nın parça bulunurluk düzeyi yüzde 98’e ulaşmış.
Ancak bahsi geçen yazımda sektörel körlükten olsa gerek yazının etkisini artırmak için verdiğim örnekte hani derler ya baltayı taşa vurup haksızlık etmişim. Pazarda bir marka açısından en büyük sorunun yaşandığı yedek parça temininde bu orana ulaşan Toyota’yı gecikmeli de olsa kutluyorum.