2010: Gevşemeden sıkılaşmaya geçiş yılı…

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

Serhan Yenigün / Finansinvest

Piyasalarda yıl sonu rehaveti giderek artarken, yatırımcıların yavaş yavaş 2010 beklenti ve stratejilerine odaklandığını görüyoruz. 2009 yılını kısaca gözden geçirdiğimizde, ekonomi ve finans piyasalarında yaşanan sıkıntıların hafifletilmesi, kredi akışının yeniden canlandırılması, mali ve reel kesim kuruluşlarının desteklenmesi amacıyla para ve maliye politikalarında radikal kararların uygulamaya konulduğu, ders kitaplarına geçecek tarihi bir dönemin yaşandığını görüyoruz. Bu politikalar kapsamında hemen hemen her ülke merkez bankası faizleri tarihi dip seviyelere düşürürken hükümetler de yüksek boyutlu destek, teşvik ve harcama paketleri açıkladılar. Ancak, bu önlemlerin bütçe ve maliye politikalarına getirdiği yükler nedeniyle uzun süre devam ettirilmesi olanaksız. 2010 yılında, ilk etapta yüksek boyutlu harcamalar ile likidite sağlama amaçlı kurtarma paketlerinin kademeli olarak geri çekildiğini (parasal gevşemeden çıkış), sonraki süreçte ise merkez bankalarının tarihi dip seviyelerde olan politika faiz oranlarını yeniden ve ölçülü bir şekilde arttırdığını (parasal sıkılaşmaya geçiş) göreceğiz. Bu konuda atılacak adımlara ilişkin haber akışının, 2010 yılında ekonomi ve piyasa gündeminin ilk sıralarında yer almasını bekliyoruz.

Yukarıda bahsedilen parasal gevşemeden çıkış ve ölçülü sıkılaşmaya geçiş süreci, piyasalar ve varlık değerleri açısından değerlendirildiğinde hissedilir etkiler yaratmaya aday görünüyor. Bu noktada önemli olanın, uygulanacak yeni politikaların hızı ve zamanlaması olacağını düşünüyoruz. Yatırımcıları tedirgin etmeyen ve 2010'da büyümeye geçiş senaryolarının önüne geçmeyen çıkış stratejileri uygulanması, risk iştahını destekleyecektir. Diğer yandan, uygulamaya konulan politikaların parasal sıkılaşmaya erken ve hızlı geçiş algılaması yaratacak bir acelecilik ile yapılması yatırımcı iştahını zedeleyebilir. Bu nedenle, ekonomi konusundaki karar organlarının fiyat istikrarı ve ekonomik toparlanmanın sürdürülebilirliği arasındaki hassas dengeleri gözetmesi önemli. Bugüne kadar yürütülen çalışmaları ele aldığımızda, risklere karşı temkinli kalınacağını ve sürecin doğru hamleler ile gerektiği gibi yönetilebileceğini düşünüyoruz.

Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde ABD ve Avrupa başta olmak üzere küresel bazda hükümetlerin ve merkez bankalarının tutumlarının mercek altında kalmaya devam edeceğini anlıyoruz. Finansal kriz ve ekonomik daralmaya karşı küresel koordinasyon ile müdahale eden otoriteler, büyümelere yönelirken de bu koordinasyonunu koruyacaktır. Yatırımcı tarafında ise, önceki iki yıla göre daha düşük düzeyde de olsa hala varlığını koruyan risklere karşı temkinli kalınmasının doğru bir tercih olacağını düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017