2010 Dünya Kupası'na gidemezsek ne olur?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Milli takımımızın 2010 Dünya Kupası macerası teorik olarak değilse de, pratik olarak bitmiş görünüyor. Tabii mucizelerin ve geri dönüşlerin takımı, yeni bir mucize yaratmazsa.

Bosna Hersek ile oynadığımız en son grup maçında yitirdiğimiz iki puan (ya da kazandığımız bir puan mı demeliyim) bizi 2010 hedefimizden bayağı bir uzaklaştırdı. Aslında sadece Bosna karşısında yitirdiğimiz puanlar değil, grupta favori olarak çıktığımız maçlarda kaybettiğimiz puanlar, bizi 2010 Dünya Kupası yolumuzdan saptırdı.

Dört yılda bir gelen bu büyük fırsatı elimizle geri çevirdik. Türk futbolunun gelişimi ve rekabet gücünün artmasına olanak sağlayacak parasal büyüklüklere ulaşmada büyük avantajlar sunacak bir organizasyondan mahrum kalmak, Terim'in ifadesiyle "Dünya için de bir kayıp olacak". Ancak en büyük kaybı da parasal ve sportif anlamda Türk futbolu yaşayacak. Bu nasıl mı olacak? Bunu birazdan sizlerle paylaşacağız…

Bu konuya geçmeden önce kısaca Dünya Kupası'na katılan ülkelerin ekonomileri, bu organizasyondan nasıl etkileniyor önce buna bir bakalım isterseniz…

Kupanın ekonomik etkisi

Dünya Kupası günümüzde düzenlenen en önemli ekonomik ve sportif etkinliklerin başında geliyor. Kupa öncesi, kupa dönemi ve kupa sonrasında başta turnuvayı düzenleyen ülke ekonomisi olmak üzere tüm küresel ekonomi, bu organizasyondan önemli ölçüde etkileniyor. 1 aylık süre içinde yarattığı ekonomik katma değer ve sosyal etkileri göz önüne alındığında, Dünya Kupası, olimpiyatları bile geride bırakabilecek kadar parasal bir büyüklüğe sahip.

FİFA 2006 Almanya Dünya Kupası karşılaşmaları ekonomik dar boğazda olan Almanya için bir yerde önemli gelişme katalizörü oldu. 2005 yılında %0,9 büyüme hızına sahip olan alman ekonomisi kupanın düzenlendiği yıl %1.7 büyüme hızına ulaşırken; kupa sonrası yıl büyümesi ise %2.5 civarında gerçekleşti. Şüphesiz ki, bunda dünya ekonomisindeki büyüme trendinin de olumlu etkisi bulunuyor. Ancak, kupanın getirmiş olduğu hareketlilik, ekonomiye binde üçlük bir gelişim ivmesi de kazandırdı. Kupanın düzenlendiği yıl yaklaşık 5.5 milyar Euro'luk bir katma değer yaratan Alman ekonomisi, büyümekte olan Dünya ekonomisine de 10.5 milyar Euro'luk bir katkı sağladı.

Dünya Kupası'nın ev sahibi ülkeye ve küresel ekonomilerine etkilerine farklı bakmak gerekiyor. Bu anlamda konuyu sayısal verilere döktüğümüz tablo aşağıda yer almaktadır.

Dünya Kupası'nın ev sahibi ülke ekonomilerine etkileri

(1930-2006) (%)

  Kupadan Kupa  Kupadan Kupa

Dünya Kupası'nın Düzenlendiği Ülkeler/Yıl 1 yıl önce Yılında 1 yıl sonra nedeniyle

  Büyüme Büyüme Büyüme  Ort. Büyüme

  Hızı(%) Hızı(%) Hızı(%) Hızı(%)

Uruguay 1930 0,8 13,7 -17,3 -0,9

İtalya 1934 -0,7 0,4 9,6 3,1

Fransa 1938 5,8 -0,4 7,2 4,2

Brezilya 1950 6,1 4,8 6,0 5,6

İsviçre 1954 3,5 5,6 6,7 5,3

İsveç 1958 4,5 0,5 3,1 2,7

Şili 1962 4,8 4,7 6,3 5,3

İngiltere 1966 2,3 2,0 2,5 2,3

Meksika 1970 6,1 6,6 4,2 5,6

Almanya 1974 4,6 0,5 -1,0 1,4

Arjantin 1978 6,0 -4,4 7,1 2,9

İspanya 1982 8,8 -0,5 -3,5 1,6

Meksika 1986 2,2 -3,1 1,7 0,3

İtalya 1990 2,9 2,0 1,4 2,1

Amerika 1994 2,7 4,0 2,5 3,1

Fransa 1998 1,9 3,6 3,2 2,9

G.Kore- 2002 3,8 7,0 3,1 4,6

Japonya 2002 0,2 -0,3 1,5 0,5

Almanya 2006 0,9 1,7 2,5 0,3

Ortalama büyüme hızları 3,7 2,6 2,5 2,9

Yukarıdaki tabloyu dikkatle değerlendiğimizde;

•Ev sahibi ülkelerin kupadan bir yıl önceki büyümelerinin yıllık ortalama yüzde 3,7 olarak gerçekleştiği; 1930-2002 yılları arasında düzenlenen 18 Dünya Kupası'nda ev sahibi ülkeler arasında sadece İtalya'nın, 1933'te binde yedi oranında küçüldüğü; ev sahipleri arasında ise kupa öncesi en yüksek büyüme hızına İspanya'nın 1981'de %8.8 ile ulaştığı,

•Kupanın düzenlendiği yıl itibariyle ev sahibi olan ülkelerin ortalama büyüme hızlarının yüzde 2,6 olarak gerçekleştiği; bu ülkeler arasında en yüksek büyümeyi Uruguay'ın 1930'da yüzde 13.7 ile gerçekleştirmesine karşın; kupa döneminde bu organizasyonun parasal etkisinden yararlanamayan ülkelerin de bulunduğu; nitekim bu dört ülke içerisinde en fazla negatif büyüyen ülkenin %4.4 ile Arjantin olduğu;

•Kupa sonrasında ülkelerin büyüme hızlarına bakıldığında, ev sahibi ülkelerin büyüme hızlarının ortalama yüzde 2,5 düzeyinde gerçekleştiği; en yüksek büyüme hızına ise yüzde 7.2 ve yüzde 7.1 ile Fransa'nın 1938'te, Arjantin'in de 1978'te ulaştığı; bu genel değerlendirme içinde sadece üç ülkenin negatif büyüme hızı sergilediği; bunların içinde rekor daralmayı 1930'da Uruguay'ın yüzde 17.3 ile gerçekleştirdiği;

•Kupa sonrası izleyen yılda ise ev sahibi ülkelerin yıllık ortalama yüzde 2,9 civarında bir büyüme hızına ulaştıkları; bu olumlu etkiden yararlanamayan tek ülkenin Uruguay olduğu; kupa sonrası en yüksek büyüme hızına ise yüzde 5.6 ile Brezilya (1950) ve Meksika'nın (1970) ulaştığı görülüyor.

Yukarıdaki verilerimiz sonuçta özetle bize şunu ifade ediyor:

Dünya kupasına ev sahipliği yapmış olan ülkelere baktığımızda kupanın, ülkelerin GSYİH'ye sağladığı katkıda farklılıklar gözlemleniyor. 1930 yılında Uruguay'da gerçekleştirilen dünya kupası öncesinde GSYİH'nin yüzde 0,8 oranında arttığı görülüyor. Dünya kupasının gerçekleştirdiği yılda ise bu oran yüzde 13,7'e çıkarken sonraki yıl yüzde 17,3 oranında bir küçülme yaşandı. Ancak dünya kupasına ev sahipliği yapan bazı ülkelerde bu oranlarda düzenli bir artış da gözlemlenmiyor değil. Bunlardan bir tanesi İtalya örneği. 1934 dünya kupasından bir yıl önce GSYİH yüzde 0,7 azalırken iken dünya kupası yapıldığı sene bu oran 0,4'e ve sonraki yılda ise yüzde 9,6'ya çıktığı görülüyor. Ne var ki 1990 İtalya Dünya Kupası'nda, 1934'te sağlanan yükselişin aksine GSYİH'de genel bir düşüş gözlemleniyor. Diğer bir örnek ise 1974 Almanya Dünya Kupası. 1973 yılında Alman GSYİH yüzde 4,6 iken kupanın düzenlendiği 1974 senesinde bu oran yüzde 0,5'e gerilerken ertesi yıl yüzde -1,0 oranında düştüğü gözlerden kaçmıyor.

Futbol ile ekonomi arasındaki korelasyon ve kupanın küresel ekonomiye etkisi

Futbol bugün yeryüzünde dışsal etkileri dahil yaklaşık 225 milyar dolar gelir yaratan bir gösteri endüstrisi. Bu endüstriyel süreçte futbol sadece pazarlanan bir ürün değil, aynı zamanda satan ürün konumunda... Bu nedenle futbolun kendi gelirleri dünya genelinde yaklaşık 20-25 milyar dolara yaklaşırken- ki bu gelirin yüzde 65'i (12.5 milyar dolar) Avrupa'da yaratılıyor- futbolun küresel bazda yarattığı dışsal etki, kendi gelirlerinin tam on katı oluyor. Daha öz deyişle, futbol kendisinin dışındaki sektörlere tam 10 kat daha fazla katma değer yaratabiliyor.

Bu kapsamda Dünya Kupası'na bakıldığında futbolun başta Alman ekonomisi olmak üzere tüm dünya ekonomisine dolaylı da olsa önemli ekonomik etkileri olmaktadır. Çok basit bir örnek verecek olursak, 2006 Dünya Kupası'nın oynandığı team geist topu Uzakdoğu'da Singapur ve Pakistan'da üretildi ve üretilmeye de devam ediyor. Adidas turnuvaya kadar 15 milyon adet top üretti. Yaklaşık 25 dolara mal olan topların tanesi 180 dolardan satılırken buradan gelen ciro 2.7 milyar dolara ulaşıyor. Sadece oyunun asli malzemesi topun yarattığı katma değeri bile göze alacak olursak, devasa bir endüstri ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız.

Dünya Kupası'nın genel etkileri içinde önemli gelişmelerden birisi de, kupayı kazanan ülke ekonomilerinde görülen canlanmalar. Aslında bir yerde "kazanan her şeyi alır" mantığı turnuva döneminde geçerli önemli bir argüman. Yukarıda verdiğimiz tabloda genellikle kupayı düzenleyen ülkelerin, turnuvanın oynandığı yıllarda ortalama yüzde 2.7 büyüdüğünü ifade etmiştik. Kupa her şeyden önce tüketimi tetikliyor. Küresel çapta yakalanan sportif başarının ekonomide yarattığı canlanma, daha sonra büyümenin de temel motorlarından olabiliyor. Özellikle kupayı kazanan takımın ülkesinde taraftarın yapmış oldukları logolu ürün satın alımları, normalin üzerinde iki kat daha artıyor. Sportif başarıyla artan prestij sayesinde kupayı kazanan ülke, dış ticaret hacminde de önemli artışlar sağlayabiliyor.

Tüketicilerin bireysel coşkuları global parasal kazanca dönüşürken, kupayı kazanan ülke borsalarında da önemli gelişmeler yaşanabiliyor. Dünya Kupası sonuçlarının ekonomik sonuçları değerlendirildiğinde, kazanan ülkenin borsaları yüzde 5 ila 10 arasında yukarı giderken; kaybeden ülkelerin borsalarında %20'ye varan düşüşler yaşanabiliyor.

Yine Observer'da yayımlanan bir makalede, İngiliz Milli Takımı'nın çeyrek finalde elenmesi ülke ekonomisinde 200 milyon sterlin (yaklaşık 370 milyon dolarlık) bir kayba neden oldu.

Aslında yeşil sahalarda kazanılan başarının nakde dönüşümü her ülkede aynı düzeyde gerçekleşmiyor. Bu aynı zamanda üstün bir satış ve pazarlama çabası da gerektiriyor. Bu bir yerde kazanma kültürünün ekonomiye yansıması olarak ta görülebilir. Ancak, sportif başarının ekonomik başarıyla da yakından ilintili olduğunu son dünya kupasında da yakından gözlemleme olanağımız oldu. Bu konuda yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkan yalın gerçek şu: Referans Gazetesi'nde konuya ilişkin haber yapan Feray Akşit'in de ifade ettiği gibi, "Aslında milli takımlar sahaya ülke ekonomilerinin performanslarını yansıtıyor."

Gelişmekte olan ülke pazarlarda ekonomi ile futbol arasında önemli bir korelasyon bulunuyor. Özellikle Latin Amarika ülkeleri üzerine yapılan araştırmalar, kriz dönemlerinde uluslararası karşılaşmalarda bu tür ülkelerin sportif anlamda önemli hezimetlere uğradığı ve başarısız sonuçlar aldığı; ekonominin daha iyiye gittiği, büyüme trendinin yakalandığı döngülerde ise parlak sonuçlara imza atabildiklerini ortaya koyuyor. Nitekim konuya ilginç ve uygun örnek olarak, 1930'dan bu yana düzenlenen Dünya Kupası'nın yarısını kazanan Latin Amerika ve Güney Kore örneklerini verebiliriz. Latin Amerika ülkeleri 1980'lere gelindiğinde, sergilemiş oldukları sportif performans, borç yükü altında krizle boğuşan bu ekonomileri, futbola daha fazla kaynak aktarılamaması nedeniyle sportif başarısızlığa doğru ittiğini gözler önüne seriyor.

2001 yılında Arjantin'de yaşanan ekonomik kriz, Arjantin'in 2002 Dünya Kupası'nda gruptan çıkamadan elenmesine neden olmuştu. Diğer bir örnek de Güney Kore... Dünya kupalarında bir varlık gösteremeyen G.Kore 1994 yılında yakaladığı olumlu ekonomik trendle birlikte futbolda da iyi bir çıkış yakalamıştı. Ancak 1997'de başlayan Uzakdoğu krizi ile ekonomisi son derece kötüleşen G.Kore için 1998 Fransa ağır yenilgilerin alındığı bir Dünya Kupası oldu. Krizin etkilerini üzerinden yavaş yavaş atan G.Kore 2002'de tekrar yakaladığı olumlu ekonomik büyüme trendiyle, üstün bir sportif performans sergiledi ve Türkiye ile yarı final oynadı.

Gerçekte kriz dönemlerinde gelişmekte olan ülke ekonomilerinde yaşanan büyük darboğaz ve sıkıntılar ve parasızlık, futbola ayrılan paraların başka alanlara kanalize edilmesine neden oluyor. Sponsorlar ve reklam sektörü bütçelerini gittikçe daraltarak, futbolun emrine daha az para sunmaya başlıyorlar. Kulüplerin transferlere ayırdıkları bütçeler daralıyor, oyuncu ücretlerinde önemli düşüşlere gidilebiliyor. Bu tür olumsuzluklar ise yıldız futbolcuların gelişmiş piyasalara transferini beraberinde getiriyor.

Yukarıda söylediklerimizin genel geçerliliği, geçmiş istatistik verileriyle bir şekilde doğrulanabiliyorsa da, bu analizin her zaman aynı sonuçlar vermediğini de burada ifade edelim. Bu da futbolun bilinmezliğinden "topun yuvarlaklığından" kaynaklanmaktadır. Yani her ne kadar ekonomik koşulların determinist özelliği futbolun gelişimi ve alacağı sonuçları etkilerken; futbolun kendi volantirist yanı, yani teknik, taktik ve oyun anlayışı bakımından insan iradesi de sonuca doğrudan etki ediyor. Ancak ekonomik determinist öğeler (çevre ve maddi koşullar, ekonomik durum), insan iradesiyle uyumlu bir kombinasyon oluşturabiliyorsa (optimal denge kurulabiliyorsa) futbola ilişkin yukarıda söylediklerimiz geçerli olmakta;bu genellemeler doğrulanmaktadır. Nitekim, geçen yıl ekonomisi %9 civarında büyüyen Arjantin'in, bu genelleme çerçevesinde 2006 Almanya'da çok daha başarılı sonuçlara imza atması bekleniyordu. Ama sportif anlamda yapılan teknik ve taktik yanlışların da etkisiyle Arjantin çeyrek finalde kupaya veda etmek durumunda kaldı. (Bu konuyu bir sonraki yazımızda detayıyla ele alacağız.)

Dünya Kupası'nın ev sahibi ekonomilere olumlu etkisi bakımından, en iyi örnek 1970 yılında Meksika'da yapılan dünya şampiyonasında Meksika ekonomisinin sergilediği performanstır. 1970 sonrası Meksika ekonomisi %3.1'lik bir büyüme hızı yakalayabilmişti. Kupa döneminde de %6.6 gibi büyüyen Meksika ekonomisinin üç yıllık ortalama büyüme hızı %5.6 düzeyinde gerçekleşmişti.

Meksika'yı takip eden en önemli gelişme ise, 2002 Dünya Kupası'nı organize eden ülkelerden G.Kore'de yaşandı. Güney Kore 1997'de başlayan krizin etkilerini 2000'den sonra hızla atarak, ekonomisini 2001'de %3.8 büyütürken kupa yılında bu büyüme oranı %7 gibi rekor bir seviyeye çıktı. Bu dönemde G.Kore sadece statlar için 4.1 milyar dolar civarında bir parayı doğrudan ekonomiye enjekte etti. Yatırım yaptı. Dünya Kupası sonrasında yaklaşık 15.1 milyar dolar gibi dışsal gelir yaratan G.Kore ekonomisinin 2003'teki büyüme hızı da %3.1 olarak gerçekleşti. Yani G.Kore kupa döneminde ortalama %4.6 gibi yüksek bir büyüme hızını yakalayabildi.

Kupa sonrası büyüme trendi aynı büyüklükte olmasa da, Japon ekonomisi de aynı olumlu etkileri yaşadı.

Bu futbol turnuvasının dünya ekonomisine katkısı ise on binde 3 civarında gerçekleşti.

2006 Dünya Kupası bir aylık sürede yaklaşık 10.5 milyar Euro civarında bir makro katma değer yarattı. Almanya'da düzenlenen organizasyon sadece bu yaşlı kıtayı değil, hemen hemen tüm dünya ekonomisini etkiledi. Almanya'nın bu organizasyondan 5.5 milyar Euro civarında bir gelire ulaştığını gösteriyor.

Kupayı kazanan ülkelerin ekonomileri de bundan olumlu etkileniyor. Nitekim, 2006 Dünya Kupası'nı kazanan İtalya'nın şampiyona düzenlendiği yıl büyüme oranı %0.10 iken, bu oran, şampiyona sonrası %1.90'a ulaşmıştır. Şüphesiz ki, bu büyümenin tamamı bu şampiyonadan gelmemiştir ama Dünya Kupası'nın ülke ekonomisinin gelişimine binde bire yakın bir katkı sağladığını araştırma sonuçlarından görüyoruz.

Yine gruplardan çıkan ülkelerin finallerde, ülke futbol ekonomilerine katkıları daha da artıyor. Gruplardan çıkmanın ekonomik etkisi yüzde 25 artış oluyor. Finale kalırsa da bu etki yüzde 75'i buluyor. Televizyon satışları, uydu cihazları ve özellikle 3G teknolojilerinin satışı ile sponsorluk ve reklam gelirlerinin öncelikli olarak artacağını düşünüyorum.

2010 etkisi geçmiş yıllardaki gibi olmaz

Güney Afrika'da düzenlenecek Dünya Kupası'nın global ekonomiye ve G.Afrika ekonomisi etkisinin, geçmiş yıllardaki gibi bindelik düzeylerde olması küresel kriz nedeniyle zor görünüyor. Yaşanmakta olan küresel daralma, doğal olarak bu organizasyonun da ekonomik etkilerini bir ölçüde sınırlayacakmış gibi. Bunda Erdal Batmaz'ın da Cumhuriyet'te belirttiği gibi sponsorluk gelirleri, reklam ve naklen yayın gelirlerinin küresel kriz nedeniyle yeteri büyüklüğe ulaşamayacak olmasının da büyük etkisi bulunuyor. Kupanın aynı zamanda G.Afrika ekonomisine de katkısının sınırlı kalacağını düşünüyorum. Bunun temelde iki nedeni bulunuyor.

1. Genel küresel ekonomideki olumsuzluk; 2. G.Afrika'nın futbol ülkesi olmaması nedeniyle ekonomiye sağlayacağı dışsallığın Avrupa ülkeleri kadar etkili olamayacak olmasının etkisi vardır.

Kupanın Türk futbol ekonomisine olası etkileri

Milli takımımız 2006 Dünya Kupası'na gidemediğinde, Türk futbol ekonomisi yaklaşık 250 milyon dolarlık bir kayba uğramıştı. Ancak kupanın Almanya'da düzenleniyor olması, özel koşullardan dolayı global ekonominin ve futbol endüstrisinin dönen çarkları, ülkemize de yine önemli sayılabilecek kazançlar bırakmıştı.

Kupanın başlamasından önce Türkiye'nin Almanya'ya mayıs ayında yaptığı ihracatı 2005 yılına göre 2006 yılında yüzde 24,9 artarak 835 milyon dolara yükseltti. Kupa ile gelen talebin önemli bir kısmı Türk malları ile karşılandı.

Milli takımın elenerek Dünya Kupası'na katılamaması Türk futbolseverleri derinden üzerken, maçları izlemek için dünyanın dört bir yanından Almanya'ya akın eden milyonlar, ihracatçıların yüzünü güldürdü. Taraftarların maçları keyifle izlediği televizyon koltuğundan futbolcuların giyeceği çorap ve formaya, kirazdan karpuza, baklavaya kadar çok sayıda üründe "Made in Turkey" imzası mevcuttu. Türkiye'nin dış ticaretinde önemli bir paya sahip olan Almanya'ya 2006 Mayıs'ında yapılan ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24,9 artış göstererek 835 milyon dolara ulaşmıştı. Karşılaşmaların başladığı Haziran 2006'da ise bu rakam 829 milyon dolar oldu. O yıl televizyon ve TV koltuğu satışlarında da ciddi bir artış gözlendi. Mobilya sektörünün önde gelen firmalarından İstikbal, Dünya Kupası için ürettiği TV koltuklarından 2 aylık sürede toplam 13 bin 790 adet satış yaptı. Futbol ziyafeti, zor günler geçiren tekstil sektörüne de rahat nefes aldırdı. Spor ürünü satan firmaların şampiyona döneminde siparişlerinde yüzde 20 artış oldu.

Adidas, Nike gibi firmalardan çok iyi siparişler alındı. Dünya Kupası, kiraz ve karpuz üreticisi çiftçilerin de ihracatını olumlu etkiledi. Elektronik eşya üreticisi firmalar da, maçları izlemeyi keyfe dönüştürmek için LCD ve plazma TV satışlarında yaptıkları promosyon kampanyaları ile satışlarını artırdı.

Dünya Kupası, kiraz ve karpuz üreticisi çiftçilerin de yüzünü güldürdü. Çin'den sonra en büyük ikinci üretici olan Türkiye, kalitesi, şeker ve içerdiği aromayla marka haline gelen Adana karpuzunun adını dünyaya duyurdu. Alman firmaların talebi, tarladaki karpuzun dekar fiyatını bin 500'den 2 bin TL'ye çıkardı. Kiraz ve karpuz üretiminin Dünya Kupası'na denk gelmesinin ihracatı artırıcı bir etki yaptı. Haziranın 23'üne kadar Almanya'ya 911 ton karpuz ve 9 bin ton kiraz ihracatı yapıldı. Bunun karşılığında karpuzdan 215 bin dolar, kirazdan ise 25 milyon dolar döviz girdisi sağlandı. Geçen yıl 7 bin ton olan kiraz ihracatı bu sene aynı döneme göre 2 bin ton artışla 9 bin tona kadar çıktı. Bunun yanı sıra yemeklik ve cipslik patatese de büyük ilgi oldu.

Futbol ziyafeti, zor günler geçiren tekstil sektörüne de rahat nefes aldırdı. Dünya Kupası dolayısıyla spor ürünü satan firmaların siparişlerinin yüzde 20 arttı. Kupada top koşturan Almanya, Fransa, Brezilya, İngiltere, İtalya, Hollanda, İspanya ve Arjantin gibi ülke taraftarlarının giyeceği 500 bin çift çorap üretilerek Almanya'ya ihraç edildi.

LCD ve plazma televizyon satışları arttı. Vestel, Arçelik, Beko, Samsung, Sony, Philips gibi pek çok elektronik eşya üreticisi firma, maçları izlemeyi keyfe dönüştürmek için LCD ve plazma TV satışlarında yaptıkları promosyon kampanyaları ile satışlarını artırdı. Vestel kupa sebebiyle satışlarının artırarak, kümülede 5 milyon adede yaklaştırdı. Çalışma saatleri gibi sebeplerle karşılaşmaları canlı izleyemeyen futbolseverlerin ise maçları kaydetmek için DVD Recorder ve PVR cihazlarına yönelmeleri bu sektöre önemli bir dinamizm getirdi.

Milli takımın kupaya katılamamasının olası etkileri

Milli takımımızın Almanya 2006'ya gidememesinin ekonomiye parasal etkisi en az 250 milyon dolar oldu. Mayıs ve haziran döneminde Türkiye'nin Almanya ile yaptığı ticaret hacminden alınacak en az 250 milyon dolarlık paydan mahrum kaldık.

2010 Dünya Kupası'na katılamamanın getireceği kayıp ise, 2006 ile kıyaslandığında çok daha yüksek olacak gibi görünüyor.

2002 yılında büyük bir başarı göstererek dünya üçüncüsü olan Türkiye A Milli Futbol Takımı, İsviçre tarafından elenince, kupaya erken veda etmek durumunda kaldı. 4 yıl boyunca dünya üçüncülüğü unvanını taşıdıktan sonra 2006 Dünya Kupası'na katılamamış, ancak 2008 Avrupa Futbol şampiyonasına gidebilmişti. Eğer bu kez G.Afrika'ya gidemezsek, Türkiye büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak ve ülke olarak Dünya Kupası'nı bu kez kayıpların gölgesinde, ekran başında takip edeceğiz.

Türkiye'nin 2006 Dünya Kupası'na katılamamasından kaynaklanan maddi kayıplar, 2002 Dünya Kupası'nın verilerini baz aldığımızda 250 milyon dolara ulaşmıştı.

Öncelikli olarak Türkiye'nin katılım ücreti ve grup maçlarından alacağı puan ödülleriyle minimum 10 milyon dolarlık bir sportif başarı ödülü kazanılabilecekti. Türkiye'nin şampiyonluğu halinde bu parasal ödülün değeri 49 milyon dolara kadar yükselebilecekti. Bu da milli takımın gelir kaybının 10 milyon ile 49.5 milyon dolar arasında olduğunu göstermişti. milli takımın 2002'deki sponsorluk geliri 11 milyon dolar civarındaydı. Bu şekilde kayıp hanemize 11 milyon dolar daha eklenmişti. Futbol birçok sektörü etkiyen bir alan. 2002 Dünya Kupası'nda ülkemizde 75 milyon dolarlık renkli televizyon satışı yapıldı. Eğer turnuvaya katılsaydık, bu yıl da en kötü ihtimalle satışlar aynı rakamı bulacaktı. Tekstil sektörü 2002 yılında turnuvadan 50 milyon dolar ek kazanç elde etti. Artış göstermediğini varsayarak en iyi ihtimalle 50 milyon dolarlık kaybı var tekstil sektörünün. 2002'de 10 milyon dolara turnuvanın yayın hakkını alan TRT, 15 milyon dolar reklam geliri sağladığını açıklamıştı. 2006 Dünya Kupası yayın haklarını yine aynı bedeli ödeyerek alan yayıncı kuruluşun aynı reklam gelirine ulaşması ne yazık ki mümkün olamadı. 2002 yılında turnuvanın yapıldığı Güney Kore ve Japonya'yı ülkemizden 2 bin kişi ziyaret etti. Almanya''da yapılan turnuvaya en az 100 binin üzerinde kişinin ziyaretçi olarak katılabileceği tahmin edilmekteydi.

Televizyon izleyicisi olarak bakarsak, 2002 Dünya Kupası 24,5 milyar kişi tarafından izlenirken; 2006 Dünya Kupası ise 32 milyar kişi tarafından izlenmişti. Bu şu anlama geliyor. Bir futbolsever ortalama on futbol maçı izliyor. Böylesi bir ortamda Türkiye'nin tanıtımının ne kadar büyük önem kazandığını anlatmaya gerek yok. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2008 yılında Türkiye'nin tanıtımı için ayırdığı 50 milyon dolarlık bütçe baz alındığında, en az bir o kadarlık tanıtım kaybı söz konusu.

G.Afrika'ya gidememek kabaca 400 milyon dolarlık bir kaybı beraberinde getirirken; varsayımsal olarak konuya yaklaştığımızda ise, G.Afrika'ya giden ve finallere yükselen bir milli takımı tıpkı 2002 Dünya Kupası'ndaki gibi düşündüğümüzde, 400 milyon dolarlık kayıp 650 milyon dolara kadar yükselebiliyor. Kısacası; bu kupaya katılamamanın Türk futbol ekonomisine faturası 400 ila 650 milyon dolar arasında değişiyor.

Türkiye ne kaybeder?

•En az 150 bin adet TV satışından 150 milyon dolar.

•Forma ve bayrak gibi tekstil ürünlerinden 75 milyon dolar.

•Yayıncı kuruluşun minimum 25 milyon dolarlık reklam geliri.

•En az 50 milyon dolarlık tanıtım fırsatı.

•Turizm seyehatlerinden 10 milyon dolar.

•Milli takımın 10 milyon ile 50 milyon dolar arasındaki turnuva geliri.

•Milli takımın minimum 20 milyon dolarlık sponsor geliri.

•Mobil iletişim teknolojisinin getirdiği yeniliklerin sağlayacağı minimum 20 milyon dolar katkı.

Yaklaşık kayıp: 400 milyon dolar. Takımımızın 2010 Dünya Kupası'na gidip de finallere kalma başarısı göstermesi halinde özellikle reklam ve medya gelirleri, turizm gelirleri ile logolu ürün satımı gelirlerinden dolayı tekstil sektörü gelirlerindeki yaşanılacak ilave gelir ile bu tutarın 650 milyon dolara kadar yükselmesi olasılığı bulunuyor.

2010 Dünya Kupası için milli takımımızdan son bir mucize daha bekliyoruz. Bakalım Terim ve ekibi bu kez yine bir mucize gerçekleştirebilecek mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar