2009'a yönelik makro ekonomik öngörüler
Murat H. Tunçer / Pozitif Menkul Değerler
2002-2007 arasında dünyadaki büyüme rüzgarlarını arkasına alan Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 7.3 GSMH büyümesi yakalamıştı. 2008 yılının 2. Ç'inden itibaren ivmesi zayıflayan ekonomik büyüme 3.Ç'de yüzde 0.5'e dek geriledi. Bu ivme ile hareket ettiğinde Türkiye ekonomisinin 2008 4Ç'te yüzde1-2 arasında küçülmesi sürpriz sayılmayacaktır. 2009 yılında ise Türkiye ekonomisinin yüzde 1 küçülmesini bekliyoruz. Hatırlanacağı gibi sanayi üretimi 2008 Ağustos'unda yüzde-3.5 ile başladığı küçülme serisinde çok sert bir tarzda düşerek kasımda yüzde-13.9'a geriledi. Otomotivde yüzde 60'lara, metalde yüzde 30'lara ulaşan daralma üretim düşüşünde başrolü oynamış görünüyor. Yine 2007 3Ç'te yüzde 5 artan tüketim harcamalarının 2008 3.Ç'te yüzde 0.3 büyümesi, 4.Ç'te ve izleyen iki çeyrekte bu verinin negatif bölgede yer alacağını gösteriyor. Ekimde yıllık bazda 385.000 artarak 2.69 mn'a ulaşan işsiz sayısının son bir ayda 178.000 artmasının ardından, önümüzdeki 2-3 ayda benzer bir ivmenin devam edeceğini ve 2009 1 Ç'te işsiz sayısının 4 mn'a ulaşacağını öngörüyoruz. Bu durum tüketim ve ekonomik büyüme ivmesinin yavaşlamasına katkıda bulunacaktır. Kurduğumuz ekonomik model 2009 1 Ç'ten sonra işsizlik artış ivmesinin yavaşlayacağını ve 2009 Ağustos ayından itibaren işe alımların başlayacabileceğini gösteriyor. Bu anlamda 2009 yılı 4 Ç'te Türkiye ekonomisinin yüzde 0,5-1 büyüyebileceğini düşünüyoruz. Bu büyüme 2010 yılı 1 Ç'te baz etkisinin de desteği ile yüzde1-2'ye ulaşabilir. 2009 yılı için cari açık tahminimiz ise 17 milyar dolar olarak belirginleşiyor. 2009'da finansal piyasalardaki ivmenin ekonomideki gelişmeleri yansıtacağını düşündüğümüzde makro öngörülerimizi bir piyasa senaryosu yazmakta kullanabiliriz. Ancak burada çok pratik bir soru ortaya çıkıyor. Piyasalar yükselmek için ekonomide dibin bulunmasını yeterli sayacak mı? Bu konudaki ampirik gözlemler geçmişte piyasaların ekonomide dibin bulunmasının ardından sert bir yükseliş gerçekleştirdiğini gösteriyor. Ancak bu kez yaşadığımız resesyonun bir V değil L resesyonu olacağı ve dibin bulunmasının ardından toparlanmanın uzun süreceği yönünde öngörüler bulunuyor. Bu durumda dibin bulunmasını ardından yaşanacak yükselişin yüzde 15 civarında olmasını beklemeliyiz. Eğer dibin bulunmasının ardından ekonomide beklenmedik bir büyümeye dair veriler gelirse yükseliş potansiyeli yüzde 25'e ulaşabilir. Ancak bizim tahminimiz toparlanmanın oldukça yavaş olacağı ve büyümenin de 2010 yılında yüzde1-2 gibi düşük seviyelerde gerçekleşeceği yönünde. Bu doğrultuda Türkiye'de yatırımcılar dünyadaki gibi 2009 4 Ç'te yaşanabilecek muhtemel bir büyümeyi satın almak için likidite tuzağı döneminin sona ermesini bekleyeceklerini tahmin ediyorum. Buna göre ABD'de piyasalarda son bir çöküş tüm dünyada yatırımcıların varlık fiyatlarının en ucuz seviyeye geldiği inancını destekleyecek ve likitte bekleyen paralar emlak ve hisse senedine akarak krizin ilk evresini sona erdirecektir. Bu gelişmenin şubat sonu ile nisan ayları arasında bir noktada yaşanabileceğini düşünüyorum…