2 Türk Telekom, 1 Whatsapp etmiyor
Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük miti Türk Telekom ile alakalıydı. “Aman onu o gün satsaydık, neler yapardık neler..” diye bir dizi manasız yazı okuduğumu hatırlıyorum. Demeç hatırlayamayacağım, ben, epeydir, siyasetçilerin dediği hiçbir lafı zaten dinlemiyorum. Gazetede de okumuyorum. Nasıl olsa sonradan tersini de aynı şevkle ve fütursuzca söylüyorlar. Bir önemi yok yani. Ufuksuz siyasetçilerin Türkiye’yi “Şimdi biz dün özelleştirseydik, bu Türk Telekom, bakın kaça giderdi, biz de o para ile ne biçim inşaat yapardık.” tartışmasına kilitlediği yıllar, 1990’lardı. Sonra o günler geçti. Bugünlere geldik. Ama galiba esasen pek bir şey değişmedi. En azından bana öyle geliyor.
Türk Telekom bugün özel. Türkiye’nin en büyük üçüncü şirketi konumunda. İletişim teknolojisi dünyada hala önemli. Türk Telekom bugün Borsa İstanbul’da işlem görüyor. Değeri 9,4 milyar dolar. Geçenlerde Amerikan İnternet devlerinden Facebook, İnternet tabanlı iletişim sistemi Whatsapp’ı 19 milyar dolar’a satın aldığını açıkladı. Dünden bugüne şu oldu: İletişim artık bir tek telefonla yapılmıyor. İnternet ekonomisi ve bilgi işlem teknolojisi hayatımızın her alanında etkili olmaya başladı. Whatsapp böyle ortaya çıktı. Şimdi insanlar İnternet üzerinden anında sohbet ediyor ve de resim çekip nerede olduklarını herkese gösterip, anlatabiliyorlar. Whatsapp iletişim maliyetlerini düşüren bir araç aslında. Ama bakın biz daha oraya kadar gelemedik. Biz hala annemizin Türk Telekom’unda takılı kaldık. Bugün annemizin 2 adet Türk Telekom’u 1 tek Whatsapp etmiyor.
Neden böyle oldu? Biz neden Türk Telekom’dan Whatsapp’a bu topraklarda geçemedik? Halbuki Türk Telekom PTT olarak 1840’ta kuruldu, Whatsapp ise 2009’da. Öncelikle Türkiye’de İnternet’in ne olduğunu hala anlayabilmiş değiliz. Bence bundan böyle oluyor: Türkiye’den bir Whatsapp çıkmıyor. Üstelik inanılmaz TÜBİTAK, KOSGEB ve daha bilmem ne desteklerine rağmen Türkiye’den bir Whatsapp çıkmıyor. Biz hala annemizin Türk Telekom’u ile idare etmeye devam ediyoruz. Neden? Türkiye’nin İnternet ile ilgili tek bir yasal düzenlemesi var: Geçenlerde meşhur olan 5651 Sayılı Kanun. Hani şu İnternet yasakları kanunu. Hiç o kanunun adına baktınız mı? Şöyle : İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun. Yani neymiş? Devletimizin uzun uzun düşünerek yaptığı tek yasal düzenleme, İnternet ekonomisinin önünü nasıl açarım diye bakmıyor. Nasıl bakıyor? İnternet zaten herhangi bir gazete gibi bir yayın mecrası. Şimdi kimbilir burada yayın yoluyla ne suçlar işlenir. Acaba ben bu suçları nasıl engellerim diye bakıyor. Ama mesela kişisel verilerin güvenliğini nasıl sağlarım diye zinhar merak etmiyor. Kişisel verilerin güvenliği düzenlemesi ne anlama gelir diye zahmet edip düşünmüyor. Sonunda bunla ilgili düzenleme bir türlü yasalaşma sürecine giremiyor. Giremediği için Türkiye, Türk Telekom’la yetiniyor, bir Türk Whatsapp’ı bir türlü olamıyor. Dünya değişiyor ama Türkiye’nin ufuksuz siyaset gerçeği değişmiyor.
Şimdi gelin düşünelim. Bulut bilişim nasıl çağımızın bir gerçeği haline geldi? Dünyada her gün, her şirket milyarlarca işlem yapıyor. Şöyle bir düşünün, her gün trilyonlarca dolarlık yabancı para işlemi gerçekleşiyor. Bu işlemlerin bir tarafında genellikle Amerikan doları oluyor. Öteki tarafında ise gariban bir yerli para birimi yer alıyor. Herhangi bir yabancı para işleminin gerçekleşmesi demek, iki ayrı bankadaki, iki farklı para birimi cinsinden, iki ayrı hesabın birbirleri ile değişmesi demek. Tutarları belirlemek için günlük kurdan önce değişimin her iki tarafında ne büyüklükte tutarların olması gerektiğinin belirlenmesi lazım. Lira vererek, bir dolar almak isteseniz, önce işlem tutarının belirlenmesi, sonra dolar hesabınıza bir alacak kaydının yapılması, lira hesabınıza ise bir borç kaydının düşülmesi lazım. döviz piyasasında bir işlem, aslında üç ayrı işlem kaydı demek. Bunlar için bilgisayar zamanı harcamak lazım. O nedenle artık şirketler, bu işlemleri kendi bilgisayarlarında yapmanın, hiç de iktisadi olmadığını düşünüyorlar. İşlemlerin bir bölümünü başkalarının bilgisayarlarında kiraladıkları boşluklarda yapıyorlar. Nasıl? İnternet sayesinde. Yine bu işlemler için gereken bilgisayar programlarını satın almak yerine, başka bilgisayarlara yüklü programlarda işlem zamanı kiralamayı daha iktisadi buluyorlar.
Bu ne demek farkında mısınız? KOBİ’ler için rekabet imkanlarının inanılmaz ölçüde genişlediği bir yeni çağın tam başındayız. Bu çağ KOBİ’lerin artık daha ucuza haberleşebileceği, daha ucuza zamanın en gelişmiş işlem teknolojisi neyse ondan yararlanabileceği, bilgisayar yatırımı yapmayıp, başkalarının bilgisayarlarında kendilerine yer kiralayabileceği, bilgisayar programı yatırımı yapmayıp, başkalarının bilgisayarlarında, işletilen programlarda bilgisayar işlem zamanı satın alabileceği bir yeni çağın başındayız. Türk KOBİ’lerinin bu imkanlardan aynı Amerikan KOBİ’leri gibi yararlanabilmesi için ne yapmak gerekiyor? Verilerin korunmasıyla ilgili o yasal düzenlemeyi artık bir kabul etmek gerekiyor. Türkiye’ninWhatsapp’ı olması için ne yapmak gerekiyor? Yine aynı yasal altyapıyı tamamlamak gerekiyor. Yapmazsak ne olur? Bugünün Amerikan KOBİ’leri rekabet güçlerini artırıp, yarın bizim bölgemizde bizim tozumuzu atmaya başladığında anlarsınız. Ama ben size diyeyim? Hiç o zaman, Amerikalılardan şikayet etmeyin. Bugünkü yöneticilerimizin listesini yapın, iş işten geçtikten sonra onlardan şikayet edersiniz.
Artık oturup, İnternet ekonomisinden KOBİ’lerimizin yararlanmasına imkan verecek adımları atmamız lazım. Benim gördüğüm, hükümetimiz istediğinde her tür düzenlemeyi yapabiliyor. Hatta dün çıkardığına ertesi gün Cumhurbaşkanı istedi diye hemen yama da atabiliyor. Peki, KOBİ’lerin İnternet çağına girmesine kapıyı açacak düzenlemeler neden bekliyor? Ne bileyim?
Sonunda olanı unutmayın. 2 Türk Telekom 1 Whatsapp etmiyor. Yasal altyapımız, memlekette Whatsapp olmasına imkan tanımıyor. Neler çektik biz bunlardan yahu neler çektik…