2 Kasım sabahı Türkiye

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Çoğu işimizi pek yavaş görürüz de, neyse ki seçim sonuçlarını almada hızlıyız. Bu, son yıllara özgü bir durum değil, uzun süredir böyle. Çok geriye gidersek, Demirel'in "Hele bir kırı bekleyelim" sözüne kadar uzanırız, ki kastettiğimiz o dönemler değil. 

İşte o yüzde 1 Kasım akşamı takke düşecek, kel görünecek, sonuç ortaya çıkacak. 

AKP tek başına hükümet kurabilecek bir çoğunluğa erişebilecek mi, erişemeyecek mi, bunu anlayacağız. 

Bu gerçekleşmezse Meclis aritmetiği üç aşağı beş yukarı 7 Haziran'daki gibi oluşmuş demektir. O zaman da herhalde, "Biz 1 Kasım'da niye yeniden sandığa gittik" diye düşüneceğiz. Düşünmenin de ötesinde muhtemelen "Bu sandığı yine ortaya getirmeseydik, yüzlerce can hala yaşıyor olur muydu" diye hayıflanacağız. 

7 Haziran sonrasında yaşadıklarımız ders olur mu, bilinmez. "Bu Meclis aritmetiğiyle hükümet kurmak mümkün değil" yaklaşımıyla hemen kolları sıvar yeni bir seçim için hazırlığa başlar mıyız, o da belli değil. Ama buna niyetli olanları da görüyoruz. "Yenilen pehlivan güreşe doymaz" misali, rakibini tuş edene kadar mindere çıkmaktan vazgeçmeyecek olanlarımız var.

Ekonomi nasıl seyreder?

1 Kasım akşam saatlerinde tablo ortaya çıkacak, 2 Kasım sabahı neler olacağını tahmin edebilir hale geleceğiz. Siyaseten olduğu kadar, ekonomik yönden de neler yaşanacağı belli sayılır. Deneyimliyiz bu konuda. 

Eğer 1 Kasım'da sandıktan AKP iktidarı çıkarsa, piyasalarda tam bir bayram havası esecek, pazartesi günü döviz hızla gerileyecek, borsa belki de görülmedik bir artış gösterecek, faizler de hızla düşecek. Ama doğrusu bu tüm güne yayılır mı, bilinmez. Hareketler çok keskin ve çok daha kısa süreli olabilir. 

Sandıktan yine koalisyon gerekliliği ortaya koyan bir sonuç çıkarsa, bu kez 8 Haziran sabahı olduğu gibi dramatik gelişmeler yaşanmayacak, bu kesin. Çünkü 8 Haziran'da sanki tümüyle ihtimal dışı bir durum söz konusu olmuşçasına piyasa adeta şaşkına dönmüş ve çok keskin bir çöküş yaşanmıştı. Ama hatırlayalım, o çöküş bile tüm güne yayılmamış, gün içinde piyasalar silkinip biraz olsun kendine gelmişti. 

Dolayısıyla bu kez benzer bir tablo ortaya çıktığında 8 Haziran'daki gibi bir çöküş ortaya çıkacağı hiç beklenmemeli. Çünkü 7 Haziran'da AKP'nin tek başına iktidarı kaybetmesi ne kadar sürpriz bulunmuşsa, şimdi de AKP'nin tek başına iktidar yakalaması o kadar sürpriz görülüyor. Bu yüzden, 1 Kasım'ın sürprizi, olursa eğer, piyasaları coşturacak şekilde AKP'nin tek başına hükümet kurabileceği bir sayıya erişmesi olacaktır. 

Uzun soluklu olur mu?

2 Kasım'da ne yaşayacağımız üç aşağı beş yukarı belli. AKP çoğunluğu elde ederse bir ralli, koalisyon gerekliliği ortaya çıkarsa ılımlı bir geri çekilme... Yaşanacak olan budur. 

Birinci olasılığın gerçekleştiğini varsayalım. Pazartesi günü ya da izleyen birkaç gün piyasalar açısından mutlu geçecektir geçmesine de, önemli olan sonrasıdır. 

Şu koşullarda bile hukuki uygulamalar konusunda yaşanan sıkıntılar ve kaygılar had safhaya çıkmışken, AKP'nin yeniden tek başına iktidar olduğu bir ortamda bu tür uygulamalara çok daha yoğun ve sert bir şekilde başvurulacağına dönük kaygılar daha da artmayacak mıdır? 

Merkez Bankası, artık açık açık faizi artırmak gerekebileceğinin altını çizerken, AKP iktidarında bunu yapabilecek ortamı bulabilecek midir?

Merkez Bankası'nın bağımsız hareket edemediği böylesine ortadayken, ekonominin gereklerine göre hareket edilmiyorken, sırf tek parti iktidarı var diye yabancının yeniden Türkiye'ye akın etmesini sağlamak mümkün olabilecek midir?

Yabancı bir yana, Türk sermayedar yatarım yapma iştahını yeniden bulabilecek, özellikle istihdam yaratacak imalat sanayi yatırımları ön plana gelebilecek midir?

Bu sorulara evet yanıtı vermenin zorluğu ortadadır. Kaldı ki, Türkiye'nin başında bir de çok büyük bir terör belası var. Şimdiye kadar PKK terörüyle sınırlı sayılırdı bu sorun, şimdi karşımıza bir de IŞİD çıktı. Üstelik PKK terörü belli bir bölgeyle sınırlıydı, IŞİD kılcal damarlarımıza yayılırcasına her yerimizi sarmış durumda adeta. 

Türkiye'nin sorunları çok; ekonomik sorunlarımız var, güvenlikle ilgili olanlar, komşularla yaşadıklarımız, Suriyeli mülteciler... Bu sorunlar birikti birikti ve dağ gibi oldu. Üstelik bu sorunlar, AKP döneminde oluştu. Dolayısıyla bu sorunları AKP'nin çözmesini beklemek pek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu sorunları AKP dışındaki partiler bir anda çözer de denilemez tabii ki. Bunların çözümü bir zaman gerektirir kuşkusuz. 

Ama temel soru şudur: Bu ve daha saymadığımız bir dizi sorunu tek parti mi daha kolay çözer, yoksa güçlü bir koalisyon hükümeti mi? 

Türkiye 2 Kasım sabahına bir koalisyon gerekliliği ile uyanırsa bunu şanssızlık değil, bir şans olarak görmek durumundadır. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar