1973 ve 2008 dönemleri ile şaşırtıcı benzerlik
Emtia fiyatları ana gündem maddesi olmaya devam ediyor. Petrol için 200-250 dolar tahminleri havada uçuşuyor. Nasıl oluyorsa, bu fiyat tahminlerini yapanlar, küresel ekonomi için de beklentilerini yüksek tutuyor. İçinde bulunduğumuz ortamda, acaba 200 dolarlık fiyatı kaldırabilecek bir ekonomi var mı? Bunu tartışan yok. Olaylar petrol zengini ülkelere sıçramadıktan sonra, kısa dönemde kıyamet senaryolarına itibar etmiyorum. Buralara sıçrama olasılığı yok mu, tabii ki var. Fakat bu ülkelerin barışı satın alacak paraları da var. Buradaki risk; bu ülkelerde ufak olaylar çıksa bile, fiyat üzerinde baskı oluşmaya başlayabilir.Aslında piyasa ortamı da buna oldukça müsait. Petrol piyasasını kullanıcılar ve üreticiler değil, spekülatörler yönetiyor. Gevşek para politikasının uygulandığı bu dönem, spekülatörler için bulunmaz bir fırsat. Sıfır faiz ortamı; spekülasyon maliyetini düşürürken, enflasyondan korunma talebini artırıyor. Petrol fiyatı, 2008'deki zirvesine talepteki artış nedeniyle değil, Fed'in faizleri indirmesi sebebiyle ulaşmıştı. Bugün para muslukları daha fazla açık. Bu açıdan bakıldığında, Orta Doğu gerginliği spekülatörlere psikolojik açıdan rahat bir ortam sağlıyor.
Ham madde fiyatlarındaki artışları, sadece arz-talep dengesizliğine bağlayan yorumcular var. Ben, ana faktörün finansal spekülasyon olduğunu düşünüyorum. Fed Başkanı Bernanke, Ağustos 2010'da yeni tahvil alım programının sinyalini verdikten sonra, gıda ve enerji fiyatlarında müthiş artışlar görüldü. Emtia talebinin belirgin şekilde artmadığı bir ortamda gerçekleşen bu yükselişler tesadüf olamaz. 2008'de de aynı şeyler yaşandı. Geçenlerde New York'ta, Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman ile sohbet etme fırsatım oldu. Bu konulardaki fikirlerini sordum. Krugman, Bernanke'ye toz kondurmuyor. Fed'in uyguladığı politikalara verdiği destek, ifadelerinde açık biçimde görülüyor. Krugman çok iyi bir iktisatçıdır. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, Fed politikalarını bu kadar savunmasını yadırgadım.
Petrolün, bugünkü gibi anormal bir hızla yükseldiği tarihte iki dönem var: 1973 ve 2008. Bu yıllardaki fiyat hareketlerini inceledim. Bu yılın ilk iki ayında yaşananlar, 1973 ve 2008 senelerininin ilk aylarını anımsatıyor. Petrol hızla yükselirken, dolara karşı güvensizlik oluşmuş. Örneğin; Dolar, Ağustos 2007 - Şubat 2008 döneminde, özellikle EUR, GBP, CHF gibi para birimleri karşısında zayıflamış. Bu dönemde, gelişmekte olan ülke borsalarında da düşüşler görülmüş. Şubat 2008'den sonra, Dolar Endeksi stabilize olmaya başlamış.
Son döneme bakıldığında; İrlanda krizi nedeniyle Kasım dönemini dışarda tutarsak, Ağustos 2010'dan bugüne kadar süren bir zayıf dolar dönemi var. İlginç olan nokta; Ağustos 2007-Şubat 2008 döneminde Euro'ya net sermaye girişlerinin, Ağustos 2010- Şubat 2011 döneminden çok daha az olması. Ağustos 2010-Şubat 2011 döneminde, Euro'ya bu kadar net giriş olmasına rağmen, EUR/USD sadece yüzde 4.6 yükselmiş. Daha düşük miktarda sermaye girmesine rağmen, Ağustos 2007-Şubat 2008 döneminde EUR/USD yüzde 10 artmış. Özetle; petrolün büyük ataklar yaptığı son iki dönem (2008 ve 2011), sermaye hareketleri açısından da birbirine benziyor. 1973 dönemini de aynı resmin içine koyabiliriz. İzlemeye devam edeceğim, fakat son aylardaki yoğun sermaye girişine rağmen Euro'nun yükselmekte zorlanmasına bir çarpı koyalım.