“15 birime et/peynir satan/alan, 150 birim kira ödeyebilir” algısının getirisi…
Enflasyonun üretim/arz artırıcı politikalarla düşürülebileceğini yıllardır söylüyoruz…
Ve yine yıllardır:
Dün örneklendirdiğim, “Sütte arz artışına rağmen, süt ve süt ürünlerindeki fahiş fiyat artışı devam ediyor” gibi gerçekleşmeleri de öğrenilen/öğretilen davranış kalıplarına bağlıyoruz…
***
Davranış kalıbımızı gösteren binlerce örnekten biri de:
Kayıt dışı 5 birime satılan et;
Et Süt Kurumu’nda 6 birime;
İndirimli markette 7 birime;
Markette 8 birime;
Kasapta 9 birime;
Lüks market, kasap veya restoranda 15 birime kadar çıkabiliyor…
***
İlk sonuç:
Etin 15 birime satılabildiğini/alınabildiğini gören “hammaddeciden dükkan sahibine” tüm maliyet belirleyiciler, bu fiyata göre pozisyon alıyor…
Kamuda israf, denetim eksikliği, “bazılarının denetiminde hoşgörü”, “kayıtdışına cezasızlık ve dolayısıyla dezavantajlı kayıtlılar” gibi ‘olgular’ sayesinde de bu ‘davranış modeli’ güç kazanıyor…
***
İkinci sonuç:
Bu hastalıklı yapı, kiralardan eğitime kadar tüm alanlarda, zincirleme ‘fahiş fiyat artışı’nı tetikliyor…
***
Üçüncü sonuç:
Proteine ihtiyaç duyan gençler/çalışanlardan, ürettiğinden para kazanması gereken çiftçiye kadar tüm ekonomik aktörler mutsuz/verimsiz oluyor; üretim geriliyor ve kısır döngü başlıyor…
VELHASIL
Bu nedenle…
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, dünkü,
“Hem enflasyon açısından hem sosyal adalet bakımından gıda fiyatlarının düşmesi veya yükselmemesi son derece önemli…
Sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda arzını artırıcı politikalarla, gıda enflasyonunu kontrol altında tutmayı ve düşürmeyi hedefliyoruz” şeklindeki tespiti çok ama çok önemli…
***
Ancak…
Kamuda israf, denetim eksikliği, “bazılarının denetiminde hoşgörü”, “kayıtdışına cezasızlık ve dolayısıyla dezavantajlı kayıtlılar” gibi ‘olgular’ sayesinde de güç kazanan ‘davranış modelimizi’ değiştirmeye yönelik çalışmalar da önceliklendirilmeli…