14 Mayıs Dünya çiftçiler günü çiftçilerimize kutlu olsun derken...
14 Mayıs çiftçiler günü gazeteniz DÜNYA’da geniş olarak yer alıyor. O nedenle ben de bugün daha önce de yazdığım gibi “Buyrun oturun dostlar tarım konuşacağız” diyerek tarım ve tarımsal sorunlar üzerinde duracağım.
Önce tarımın önemine değineyim. Uzmanla ilk insandan bu yana milyonlarca yılda ihtiyar dünyamızda 15 milyar insan yaşadığı tahminini yapıyorlar. Bugün dünyamızda bunun yaklaşık yarısı 7.2 milyar insan sağ olarak ömürlerini sürdürüyor. Oysa, 1970 yılında dünya nüfusu bugünün yarısı kadar 3.5 milyardı. Bu rakamlar tarım ürünleri ve gıdanın ne kadar önemli olduğunu, önümüzdeki dönemda de önemli olmaya devam edeceğini gösteriyor. FAO raporları da dünyada gıda ve tarımsal ürünlerin öneminin ve fiyatlarının ilerde artacağını gösteriyor.
Peki, bizim gündemimizde bu konu yeterince önemle yer alıyor mu? Buna “Evet alıyor” yanıtını vermemiz tarımsal konularla ilgili veriler açısından pek mümkün görülmüyor...
Bu gün ülkemizde üretici ürettiği birçok ürünün değer bulmadığını düşünerek tarlalarını boş bırakıp üretmekten vazgeçiyor. Tarımsal alanların sadece yüzde 14.8’inde ekim yapılıyor. Tarımsal merkezler genç nüfus hızla terkedip kentlere göç ettiği için, kalan yaşlı nüfusun toprağı işleyebilmesi zorlaşıyor. Tarımsal girdiler dünyanın diğer ülkelerine göre çok daha pahalı. Dünyanın en pahalı mazotunu bizim çiftçimiz kullanıyor. Gübre, yem ve ilaç fiyatları pahalı. Çoğu dışardan alındığı ithal edildiği için döviz arttıkça maliyet artıyor. Ailelerce işlenen tarım alanları miras yoluyla bölünmeler nedeniyle ölçek ekonomisine uygun değil.Ürünün tarladan çıkış fiyatı ile kentlerde tüketicinin alım fiyatı arasında 3-5 kat artışa yol açan bir aracılık zinciri söz konusu. Bu yüksek fiyat karşısında düşünülen tek önlem o ürünü “ithal” ederek, fiyatı dengelemek yolu oluyor. Bu da son krmızı et ithal izninde yaşandığı gibi, bir yandan içerde üreticiyi zor durumda bırakırken, birkaç ay sonra fiyatlar eskiye dönüp yeniden yükseliyor.
Oysa, ülkemiz birçok üründe dünya sıralamasında yer alan tarımsal üretim gücüne sahibiz. Buna karşın, “Üretim yapımıza ve imkanlarımıza bağlı bir tarımsal stratejimiz olmadığı için” sorunlarla boğuşup duruyoruz. Bu alanda devlet desteklerle ilgili sözünü de tutamıyor. 2006 yılında GSMH’nın yüzde 1’ini her yıl tarımsal destek olarak ayırıp kullanmamız yasal zorunlluluk olarak düzenlenmesine karşın, bunu ayırıp kullanamıyoruz. Destekleri de bizim öncelikli ürünlerimizi önde tutarak değil, her alana biraz olarak yaygın uyguluyoruz. Seçici ve ürün geliştirici olarak kullanmıyoruz.
Bütün bunlar bizim yeni ve kendi önceliklerimize dayalı, iktidarlar bakanlar değiştikçe değişmeyen, “Tarım Hayvancılık stratejisini” hazırlamamızı zorunlu kılıyor. Sorunlarımızı sıralayıp, çözüm önerilerimizi ve önceliklerimizi ele alarak bu yeni stratejiyi uzun süreli olarak uygulayacak şekilde gündeme almalıyız.
Emeğinin karşılığını üretimleriyle alamayan “Dertli çiftçilerimizin” , Dünya çiftçiler gününü kutlarken bu konudaki düşüncelerimi paşlaşmak istedim...