12 yaşındaki Gelir İdaresi için yeni ufuklar
Nazmi KARYAĞDI - E. Gelir İdaresi Strateji Geliştirme D.B/E. Baş Hesap Uzmanı
54 kuruş harcayıp 100 lira kazanmak sizce nasıl bir yatırım? Dünyanın en kârlı işlerinden birinden bahsediyorum. Peki, bunu kim sağlıyor size? Gelir İdaresi Başkanlığı.
Eski bir yazımda Gelir İdaresinden “Türkiye’nin finansman kuruluşu” olarak bahsetmiştim.
Niye?
Çünkü;
- Hem topladığı vergilerle devletin harcamalarına kaynak sağlıyor,
- Hem de toplayamadığı; kayıt dışında kalan ya da beyan edilip tahsil edilemeyen vergilerle özel sektörün gizli finansman kaynağı oluyor.
Devletin, kendisine yaptığı yatırımın karşılığını fazlasıyla kazandıran Gelir İdaresi Başkanlığı geçtiğimiz mayısta 12. yaşını tamamladı.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın önderliğinde, reformist yaklaşımlar neticesinde Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kuruluş yıllarında oldukça önemli adımlar atıldı ve mesafeler alındı.
1946 model Gelirler Genel Müdürlüğü'nün Gelir İdaresi Başkanlığı'na dönüştüğü 2005 yılında 79 kuruş harcayıp 100 lira toplanırken 2016’da 54 kuruş harcayıp 100 lira toplandığını görüyoruz.
İlk yıllarda daha fazla para harcanmış gibi gözükse de bunun nedeninin (o yıllarda idarede çalışan bir yönetici olarak) teknolojik yatırımların fazlalığından kaynaklandığını söylemek mümkündür.
Gerçekçi bir bakış açısıyla bir özeleştiri yapmak gerekirse, teknolojik yönden gelişen Gelir İdaresi'nin ne yazık ki beşeri sermayeye yapılan yatırım yönünden aynı gelişimi sağladığını söylemek mümkün değildir.
Gelir İdaresi'nin fedakâr çalışanlarından vergi dairesi müdürleri ve yardımcıları, gelir uzmanları, şefler vd.leri, memurlar üst yönetimlere taşıdıkları sorunları için her defasında umutla masalarına döndüler. Değerli üstadım İbrahim Yumuşak’la ortak bir yazımızda belirttiğimiz gibi “yaramaz çocukların şehrinde itfaiyecilik” görevini mağrur bir şekilde yerine getirmeye devam ettiler.
Bilinen bir gerçektir: Ulusların zenginliğinden ülkelerin zenginliği doğar. Kurumlar ne kadar kapsayıcı ve kucaklayıcı ise başarı da o kadar köklü oluyor. 1990’lı yılların sonunda vergi idaresinde toplam kalite yönetimi çalışmalarının başlamasında öncü olan ve Gelir İdaresi Başkanlığı'nda çalıştığım dönem içerisinde ve hâlâ bu kurumun ülke ekonomisi için ne denli önemli ve hassas olduğu düşüncesiyle incinmesini hiç istemeyen bir kişi olarak, bir hayalimi sizinle paylaşmak istiyorum:
- En güçlü yönü olması gerekirken, en zayıf halkalarından biri olan vergi dairesinin yeniden yapılandırılması ve vergi dairesi müdürlerinin denetim elemanlarıyla aynı özlük haklarına sahip olması,
- Aslında denetim fonksiyonu olmayan ve hukuken tartışmalı olarak vergi dairesi müdürleriyle denetim yapmaya çalışan idarede, denetimin ana fonksiyonlardan biri olarak İdare bünyesinde oluşturulması ve yetki sınırlarının kuruluş kanununda belirlenmesi,
- Başarılı mükellef hizmetleri yaklaşımından çağdaş mükellef hakları perspektifine geçilmesi,
- Büyümeyi, yatırım yapmayı, girişimciliği desteklemek için bürokrasiyi daha da azaltan bir vergi idaresi olması,
- Merkezde ve yerel teşkilatta hizmet üreten vefakâr, aidiyet duygusu yüksek Gelir İdaresi çalışanlarına umut vermek yerine hak ettikleri değerin maddi ve manevi olarak verilmesi,
durumunda Gelir İdaresi gelişen ve dinamik Türkiye’ye çok daha başarılı hizmetler sunacaktır.
Bu hayali gerçekleştirmenin zor olmadığını da biliyorum. Hâlâ Gelir İdaresi Başkanlığı'nda benimle aynı duygu ve düşünceyi paylaşanların olduğunu bilmek bu hayalimin gerçekleşmesine dair umudumun hiç kaybolmamasını sağlıyor.