11 Eylül, şirket yönetimleri için dönüm noktası oldu
11 Eylül sonrasında alınan güvenlik önlemleri, Katrina kasırgası; BP petrol platformunun Meksika Körfezi'ndeki sızıntısı; 2008 finans krizi; Japonya'da yaşanan nükleer patlama veya Arap Baharı gibi geniş çaplı felaketlerde çok kez test edildi. Fakat gerçek olan şu ki, bir sonraki felaket, bir öncekinin aynısı olmayacak.
11 Eylül, sadece teröre bakış açısını değil, aynı zamanda şirket yönetimlerini de önemli ölçüde değiştirdi. 11 Eylül saldırıları, iş dünyası için, yangına, sele veya şiddetli bir saldırıya; yani "en kötüsüne hazır olmak" anlamına geldi. Saldırılar, gerek kamu, gerekse özel sektörde "risk yönetimi" kavramının anlamını yeniden belirledi.
Şirket yönetimleri, 11 Eylül 2001'in hemen ertesinde, iletişimden, çalışanlarının güvenliğine, iş alınanların kimlik kontrolünden, iş seyahatlerinin güvenliğine, kriz yönetiminde devreye girecek ekiplerden, risklerin ortadan kaldırılmasına kadar çok sayıda alanda yeni önlemleri masaya yatırmaya başladı. Yönetim süreçlerinde yapılacak değişimler listesi gitgide uzamaya başladı. Peki 11 Eylül 2001'den tam on sene sonra, bugün bu önlemler ne derece uygulanıyor? ABD'de çalışma koşulları gerçek anlamda değişti mi?
Federal programlar ve anti-terör yasalarının, havacılık sektörü başta olmak üzere, birçok sektörde etkisini gösterdiği gerçek. 2001 yılından bu yana kimya sanayi güvenlik konusuna tam 10 milyar dolar ayırdı. ABD'deki 104 nükleer santralde, insan ve ekipmana 2.1 milyar dolar yatırım yapıldı. Bugün ABD'nin nükleer santrallerinde çalışan silahlı güvenlik elemanlarının sayısı 8 bine ulaşıyor. Bu on sene öncesine oranla yüzde 30 daha fazla.
Güvenlik sektörü, 11 Eylül saldırıları sonrasında en fazla para kazanan sektörlerden biri oldu. Güvenlik görevlilerin masa başında zaman geçirdikleri dönem sona erdi. Sektör çalışanları artık insanların farklı davranışlarını, şüpheli paketleri, park alanındaki yabancı otomobilleri, ya da herhangi bir işyerinin gizlice fotoğrafını çekmeye çalışan kişileri hemen belirleyebilecek donamıma sahipler. 11 Eylül öncesinde kadar kendi güvenliklerini kendileri sağlayan şirketler, 11 Eylül sonrasında yangın veya siber terör gibi tüm riskleri, güvenlik şirketlerine yönlendirmeye başladılar. Sonuç olarak, canlıları inceleyen biyometriden, ekonomik istihbarata kadar uzanan güvenlik sektörü, artık gerçek profesyonellere emanet. Büyük şirketler eski polisleri, itfaiye mensuplarını işe almaya başladı
11 Eylül sonrasında şirketlerin odaklandıkları bir diğer konu da çalışanlarının seyahatleri oldu. Artık hiçbir ülkenin güvenli olmadığını kabul eden şirketler, coğrafi hareketliliğe yönelik kuralları yeniden belirlediler. Bu kapsamda iş seyahati yapan çalışanlarını hem bilgilendirdiler, hem de olası risklere karşı eğitim verdiler. Örnek vermek gerekirse, Minneapolis yakınlarındaki ticaret merkezi Mall of America'yı her yıl tam 40 milyon kişi ziyaret ediyor. Ticaret merkezinin koridorlarındaki güvenlik görevlilerinin sayısı 150'ye ulaşıyor. Bunların arasında sivil güvenlik mensuplarının yanı sıra, bombaları belirleme yeteneğine sahip köpekler de mevcut. Ticaret merkezinde çalışan 11 bin kişinin otomobillerine sürpriz kontroller düzenleniyor. Otoparklara geceleri park etmek yasak. Ticaret merkezi ile işbirliği yapanların CV'leri sürekli olarak kontrol ediliyor. Hatta Les Echos gazetesinde yer alan bir habere göre General Motors veya Coca Cola gibi dev şirketler, eski polisleri, itfaiye mensuplarını işe alıyorlar. Güvenlik direktörlerinin görev tanımı ise eskiye oranla çok daha geniş: Kriz yönetiminden, krize karşı önlem almaya kadar her türlü konu ile yakından ilgileniyorlar.
11 Eylül'den ciddi bir şekilde etkilenen bir diğer sektör de finans sektörü oldu. Bankalar müşterilerini daha yakından tanımaya, her türlü işleme yönelik bilgi toplamaya ve şüpheli durumlarda bu bilgileri hükümet ile paylaşmaya başladılar. Örneğin Washington merkezli Riggs Bank, 2005 yılında şüpheli bir hesap işlemini raporlamadığı için 16 milyar dolar ceza ödemek zorunda kaldı. Bugün bankaların büyük bir bölümü riskli işlemleri önlemek için danışmanlar ve IT uzmanları ile çalışıyorlar. Bankalar gibi şirketler de, verilerinin korunması konusunda çok daha bilinçli davranıyorlar.
Yeni güvenlik kuralları çok kez test edildi
Aslında 11 Eylül'de belirlenen bu yeni güvenlik kuralları, Katrina kasırgası; BP petrol platformunun Meksika Körfezi'ndeki sızıntısı; 2008 finans krizi; Japonya'da yaşanan nükleer patlama veya Arap Baharı gibi geniş çaplı felaketlerde çok kez test edildi.
11 Eylül'ün bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Wharton Üniversitesi Yönetim Profesörü Michael Useem, "11 Eylül hala acı duyduğumuz, fakat aynı zamanda, yeniden yaşamamak için, ders almamız gereken bir olay. Eğer korkunç bir şey yaşanacaksa, bu krizin üstesinden gelebileceğimizden ve her şeyi yeniden inşa edebileceğimizden emin olmak istiyoruz" diyor.
Bugün ABD genelinde yeni hükümet politikaları ve özel sektörün de katkıları ile gerçekleştirilen felaket planlamaları, 9/11'in yeniden yaşanmamasını hedefliyor. ABD İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi 50 milyar doların üzerinde. Son on yıldır, istihbarata ayrılan yıllık bütçe 80 milyar dolara ulaştı. Bu 2001 yılı bütçesinin iki katından daha fazla. Fakat, uzmanlara göre, 9/11 saldırılarının üzerinden 10 sene geçmesine rağmen, ABD hala gerçek bir felakete karşı hazırlıklı değil. Bunun birçok nedeni var. Bu nedenlerin başında korku faktörü geliyor. 11 Eylül, "siyah kuğu"nun, yani gerçekleşmesi imkansız gibi görünen yıkıcı olayların gerçekleşmesine karşı hazır olmak gerektiğinin bir işaretiydi. Şirketler bugün benzer olaylara karşı tüm risk senaryolarını uyguluyorlar. Fakat, Wharton Üniversitesi Pazarlama Profesörü Robert Meyer'in de dediği gibi, "Bir sonraki felaket, bir öncekinin aynısı olmayacak."