10 numara İsmail
Yakın zamanda geride bıraktığımız bayram tatilinde, üzerinde çalıştığım Freelog isimli çok başarılı bir yurt içi kara taşımacılığı projesiyle ilgili olarak gözlem de yapabilme adına, otomobil ile Ege’ye bir seyahat gerçekleştirdim. Amacım karayollarındaki kamyonları gözlemlemek, akaryakıt istasyonlarının dağılımlarını ve doluluklarını yakından görebilmek idi. Seyahat esnasında bol bol “10 numara isimler” e rastladım. “10 numara İsmail 500 mt içeride”, “10 numara Hasan, 1 km. ileride” ve daha nice 10 numaralı arkadaşlarımız, kardeşlerimiz. Nedir bu 10 numara diye merak edenler için söyleyeyim; akaryakıttaki yüksek vergilerden ötürü fiyat farkı nedeniyle, özellikle kamyon ve otobüslerin motorin yerine kullandıkları madeni yağ. Piyasada bu yağlara “10 numara” adı veriliyor ve özellikle kış aylarında araçların hidrolik sisteminde kullanılan madeni yağı motorin yerine kullananların artan talebi, 10 numara yağ satışlarını inanılmaz arttırıyor. İstasyonlarda satışı yasak olduğu için de, bu şifreli (!) tabelalarla taliplerine haber veriliyor. Dünyanın en kurnaz ve parlak zekalı insanları olduğumuz kesin, ama kurnaz olduğumuz kadar da, aklı hep cinliğe çalışan bir toplumuz vesselam.
Biraz tanıyalım, bu 10 numarayı. Kısa adı PETDER olan (Petrol Sanayi Derneği) kuruluşun 2012’de hazırlamış olduğu bir raporda, soruna şöyle yer veriliyor: “10 numara yağ sorunu akaryakıt piyasasına motorin yerine ikame edilmek üzere çoğunlukla tenekeler içinde satılan, baz yağ, solvent, atık madeni / bitkisel yağ, kaçak motorin gibi maddelerin karışımlarından ya da bazı örneklerde sadece kaçak motorinden oluşan ticari faaliyetlerin genel bir adı olmuştur. 10 numara yağ teknik anlamda akışkanlığı çok yüksek olan bir madeni yağ cinsi olup, gerçek tüketimi son derece düşük seviyededir.” Gerçekte 10 numara bir karışımın adı olmaktan ziyade, daha çok akaryakıt yerine kullanılan madeni yağ olarak biliniyor.
Diğer yandan sanayi sitelerinden toplanıp çeşitli ön işlemlerden geçirilerek 10 numara yağ olarak piyasaya sunulan atık madeni yağlar da çevre ve insan sağlığına tehdit oluşturmaktadır. Araçlarda, sanayi bölgelerinde, atölyelerde, çeşitli işletmelerde kontrolsüz olarak ısınma ve enerji amacıyla yakılan atık yağlar, insan sağlığı açısından ciddi zararlara neden olan kükürt, klorür, ağır metal, tam yanmamadan kaynaklı Poli Aromatik Hidrokarbonlar ve benzeri kirleticilerin oluşmasına sebep olmaktadır. Atık yağın içindeki uçucu ağır metal ve klor bileşimlerinin havaya salınması ile hava kirletilmekte ve dolayısıyla bu durum insan ve çevre sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Türkiye’nin her bölgesine yayılmış olan bu faaliyetler özellikle kamyon, otobüs garajları, oto sanayi siteleri, yol boylarındaki dükkan ve açık alanlarda, “kesme yağı”, “inceltme yağı” gibi yurdum insanının ürettiği yaratıcı isimler ile fatura edilebiliyor ve üstelik marka/üretici bilgilerinin mevcut olması da yetkililerin belirttiğine göre sorunun çözümünü zorlaştırıyor.
Genellikle 16-18 litrelik tenekelerde veya dökme olarak satılan 10 numara yağın teneke fiyatı ortalama kırsal motorin ile litrede 1 TL fark ediyor. Satışlar bir hayli fazla, araştırmalara göre Pamukova’da günde 10 bin teneke civarında satış yapan yerler bulunuyor imiş. Yıllık satış miktarı ise, tahmini 1,5 milyon tonun üzerinde.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve bunu takip eden uygulamalar ile kurulan sistematiğin ciddi şekilde aldatıldığı ve hukuksal yaptırımların zorlaştırıldığı bir zemin olduğu, ve bu durumun sektör ve ülke çıkarları açısından büyük önem ve sorun teşkil ettiği kesin.
Neye yanalım şaşırdım; yüksek vergiler ile mücadele eden kamyon ve otobüs işletmecilerinin bu yanlışı göz göre göre sürdürmelerine mi, akaryakıtta Dünya’nın en pahalı ülkelerinden biri olmamızdan ötürü katlanılan bu duruma mı? Eh hırsızın da suçu var elbette.