1 TIR, 1 tesis…
Başlık "yazı tekniğine" pek uygun değil, farkındayım. "Bir TIR, bir tesis" de diyebilirdim. Ama anlatım zayıflardı. Son dört yılda 10 bin işletmenin kapandığı, 500 bin çalışanın işsiz kaldığı; bu sayının yaşanan krizle birlikte 1 milyona çıkabileceği söylenen tekstil sektöründe 10 büyük sorun varsa biri Türkiye'nin gümrük kapılarından giren "ucuz yabancı ürün yüklü her 1 TIR'ın 1 işletmenin kapanmasına yol açtığı…
Bu, aslında "dramatik" bir metafor. Yıllardır tekstil-triko sektörüne emek vermiş, "tam teşeküllü" işletme sahibi değerli bir DÜNYA okuruna ait. İzninizle adı bende kalsın. Önemli olan mektupla yansıttığı "ithalat ötesi" sorunlar. Şunu da belirtmeliyim, çünkü biliyorum, okurumuz bu mektubuyla sadece kendisinin değil "72 bin KOBİ'den" çoğunun dertlerine "tercüman" oluyor.
Tekstil sektörü bütün kollarıyla 25 milyar dolarlık ihracat payına sahipse, toplam istihdamın yüzde 25'ini sağlıyorsa kimse sorunlara ilgisiz kalamaz. Devlet ve hükümet düzeyinde "işlemeyen" yasalar, teşvikler çıkarmakla yetinemez. Özetleyeceğim okur mektubu da bu "genişlikte" dikkate alınmalı.
İşlemeyen yasa
Hatırlayan kaldı mı, bilmiyorum. 5569 sayılı bir kanun vardı. 2002 krizinin darbesini yiyen KOBİ'leri "hayata döndürmek" için çıkarılmış, operasyonel adına da "Anadolu Yaklaşımı" denilmişti. Bu kanun işlemedi, işletilmedi. Şimdi söz okurumuzun:
"30.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5569 sayılı kanunun öncelikli şartı bankalara borcu olan KOBİ'lerin, banka ile anlaştıktan sonra SSK, Maliye, elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi borçlarının 24 aya varan vadelerle ötelenmesi idi. Bugün gelinen noktada sayısal olarak bakıldığında hiç kimsenin 'kanun amacına ulaşmıştır' demesi mümkün değildir. 72 bin KOBİ için yola çıkılmış, 80.100 KOBİ ile sonuçlanmıştır."
"Nedenine gelince: Bunu yaşayan bir KOBİ kuruluşu olarak başta bankaların olaya tamamen ticari yaklaşmaları, en önemlisi, bankalara borcu olmayan KOBİ'lerin kapsam dışında bırakılmasıdır. Sonuçta bu kanun KOBİ'lerin değil bankaların 'Anadolu Yaklaşımı' olmuştur."
İşlemeyen yapılandırma
"Anadolu Yaklaşımı"ndaki fiyasko çok eleştirildi. Yasanın düzeltilmesi, işe yarar hale getirilmesi istendi. Çok iyi hatırlıyorum: Yetkililer eleştirileri dikkate alacak yerde, topu vergi ve prim borçlarını "ödeme kolaylığı" sağladığını iddia ettikleri düzenlemeye attılar. "Yaklaşım"dan yakınanlara "İşte yasa çıkardık, Ondan yararlanın" diyerek adetâ baştan savdılar! Gerçeği okurumuzdan öğrenelim:
"Son olarak çıkarılan SSK-Bağ-Kur ödeme yapılandırmasında da, sürenin yeterli olmaması ve kaynak yokluğu nedeniyle müracaatlar yeterli sayıya ulaşmadığı gibi ödemeler de yapılamamıştır. (…) Devlet ödeme projeleri üretmektedir. Ödeme için en önemli ve yakın kaynak banka kredileridir. Ancak, bu aşamada karşımıza engel olarak çıkan de devletin kendisidir.
"Şöyle ki: Kredi için banka bilanço ister. Çalışamadığınız için bilanço yeterli değildir. Olmadı, ipotek ister. İşte burada devlet kurumlarının fabrikanız üzerindeki ipoteği karşınıza çıkar. Oturduğumuz evleri de borçlarımız için sattığımızdan verebileceğimiz ipotek de yoktur. Anadolu'da 50 yıldır faaliyet gösteren bir fabrika bu nedenle boş bekler. İş bulamayan işçiler de fabrikayı bekler. Nereye kadar?"
Anadolu'ya taşımadan önce…
"Anadolu Yaklaşımı" bankalara borcu bulunmayan KOBİ'leri devletin prim, vergi alacağı noktasında bu kez "ipotek kıskacına" alıyor. Bankalar "ipotek" gerekçesiyle kredi açmıyor. Devlet kendi alacakları için KOBİ'lerin malına mülküne "ipotek" koyuyor.
Bunlar olup biterken, hükümet batı bölgelerimizde yoğunlaşan tekstil tesislerinin Anadolu'ya taşınması için "eylem planları" yapıyor. İyi de, Anadolu'da zaten var olan sektör kuruluşlarının sorunları ne olacak? Bunlar nasıl çözülecek? Şu işlemeyen borç yapılandırması nasıl işletilecek?
İşte okurumuzun çözüm önerisi: "Yetkili mercilerden beklediğimiz SSK, Bağ-Kur, Maliye, elektrik, su telefon, doğalgaz gibi borçların daha ödenebilir vadelere serilmesi, düşük faizler uygulanması; özellikle en büyük engel olan SSK ve Maliye ipoteklerinin bir şekilde yoluna konularak, bize 'ipotek getirin' diyen bankalarla masaya oturabilmenin sağlanmasıdır."
Görülüyor: Tekstil sektörünü Anadolu'ya taşımadan önce, Anadolu'daki sektörü "hayata döndürmek" daha basit çözümlerle daha kısa sürede mümkün, gerekli ve yararlı. Yeter ki, "işlemeyen" yasaları, teşvikleri çıkaranlar bu seslere kulak versinler!