1 Kasım sonrası Meclis’in ilk kanunu “vergi” ile ilgili olacak!...
Türkiye’nin içeride ve dışarıda çok farklı gündemlere yoğunlaştığını biliyoruz. Yanı başımızda büyük bir Suriye sendromunu yaşarken buna şimdi de Rusya ile yaşadığımız sıkıntıyı ekliyoruz. Yüksek dozlu kırgınlıklarla, düşük dozlu tehditlerle NATO destekli olarak bilinmeze kulaç sallıyoruz.
Dış politikada giderek yalnızlaşıyoruz.
Terör belasını bir büyük deprem gibi ülkenin her noktasından hissedebiliyoruz. Karşılıklı intikam yeminleri içerisinde seçim öncesinin geçici ateşkes söylemlerini duyuyoruz.
Tabi tüm bu gelişmeler yanında da asıl “1 Kasım” genel seçimlerine hazırlanıyoruz. Malumun ilamı niteliğindeki seçim sonuçlarının neye merhem olacağını bilemiyoruz. Sadece “acaba”, “keşke”, “nasıl” gibi sorularla sonuçların değişip değişmeyeceğini irdeliyoruz.
Bütün bunların ötesinde çok ciddi ekonomik ve mali sorunları da görmezlikten geliyoruz.
Gerçekten de ülkenin önemli ekonomik ve mali sorunları var. Gündemde çok ciddi vergi sorunu var. Eğer gereken yapılmazsa, 1 Ocak 2016 sabahına uyandığımızda ülkenin önemli bir finansal türbülansa girmesi mukadder.
Peki sorun ne?...
Sorun piyasalarla ilgili… Türkiye, uzun yıllardan beri isteyerek veya istemeyerek “sıcak para politikası” ile tasarruf açığını gideriyor ve kaynak arayışını karşılıyor; bunun için de önemli ölçüde vergi enstrümanını kullanıyor.
Şöyle ki; asgari ücretliden, kira geliri sahibinden, küçük esnaf ve sanatkardan vergisini alırken finans piyasalarının oyuncularından ya vergi alınmıyor veya düşük vergi stopajlarıyla yetiniliyor.
Bu konuda Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67'nci maddesi uygulanıyor. 10 yıldan beri yapılan bu uygulamanın süresi 31 Aralık 2015 tarihinde doluyor. Uzun yıllardan beri finans piyasalarından vergi alınmayan veya sadece vergi stpajı yoluyla düşük vergi alınan gelir türlerini şöyle özetleyebiliriz:
- BİST’te işlem gören ve iki yıldan fazla süreden beri elde tutulan hisse senetlerinden sağlanan kazançlar hem stopaja tabi tutulmuyor ve hem de yıllık beyanname ile beyan edilmiyor. Bu istisna yabancı kurumlara da aynen uygulanıyor.
- Gerçek kişilerin 1 Ocak 2006 tarihinden sonra ihraç edilen devlet tahvili ve hazine bonosu faizleri üzerinden sadece yüzde 10 vergi stopajı (kesinti) yapılıyor. Gelirin tutarı ne olursa olsun ayrıca yıllık beyanname verilmiyor. Bu düzenleme yabancı gerçek kişilere de aynen uygulanıyor ve fakat yabancı kurumlardan bu stopaj da yapılmıyor.
- Aynı şekilde devlet tahvili ve hazine bonosu alım satım kazançları üzerinden de gerçek kişilerde sadece yüzde 10 oranında vergi stopajı yapılmakla yetiniliyor.
- Gerçek kişilerin mevduat faizleri ile katılım bankaları kar payları üzerinden yüzde 10-18 arasında vergi stopajı yapılıyor, bu oran repo gelirlerinde yüzde 15 olarak uygulanıyor. Tutarı ne olursa olsun ayrıca yıllık beyanname verilmediği için bu vergileme kesin oluyor.
- Menkul kıymet yatırım fonları katılma belgeleri gelirlerinden belli koşullarda hiçbir vergi alınmıyor ve aynı zamanda vergi stpajı da yapılmıyor.
- Özel sektör tahvil faizi elde eden gerçek kişilerin geliri üzerinden yüzde 10 stopaj yapılıyor ve ayrıca yıllık beyanname verilmediği için yük bu oranda kalıyor.
- Söz konusu geçici 67 maddede tam mükellef gerçek ve tüzel kişilerle dar mükellef gerçek ve tüzel kişilere yönelik başka ayrıntılara da yer veriliyor.
İşte bu maddenin süresi 31 Aralık 2015 tarihinde doluyor. Dolayısıyla 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren bu gelirlere ilişkin özel vergileme(me) rejimi ortadan kalkmış oluyor. Yani söz konusu gelirleri yüzde 35 oranına kadar gelir vergisine tabi tutulması zorunluluğu ortaya çıkıyor.
Piyasaların bu kadar kırılgan olduğu ve ekonomimizin böylesine kaynağa ihtiyaç duyduğu dönemde söz konusu madde hükmü uzatılmazsa, Türkiye’de çok ciddi ekonomik ve finansal sıkıntılar yaşanacaktır. Hem özellikle yurt dışı kaynak (sıcak para) bulmak zorlaşacak ve hem de faiz ve döviz kurları ciddi ölçüde artacaktır.
Açıkçası etkinliğini ve bütünlüğünü önemli ölçüde yitirmiş olan ve sistem olmaktan uzaklaşan Gelir Vergisi Kanunu'muzda yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olacaktır. En azından şimdilik anılan düzenleme hükmümün geçici maddeyle bir süre daha uzatılması zorunlu olacaktır.
Dolayısıyla en geç 2015 Aralık ayı içerisinde yeni Meclis’in gündemine vergi kanunu düzenlemesi gelmek zorundadır. Piyasalara mesaj adına 2016 bütçe kanunu tasarısına bile böyle bir hükmün eklendiği görülürse kimse şaşırmasın.