'Şüphesiz' haber veriyoruz...
Bugün basınında yer alan birçok habere 'şüphe' ile yaklaşılıyor…
Ne yazık ki, gazete okurlarında böyle bir refleks gelişti…
Ender de olsa bizim haberlerimiz de bu refleksten payını alıyor…
Belki de, bugünkü ortamda bunu 'normal' kabul etmemiz gerekir…
Ama edemiyoruz…
Haberlerimizden azıcık bile 'şüphe' duyulmasını içimize sindiremiyoruz…
Son Adabank haberinde olduğu gibi… Neyse ki, bu durum fazla uzun sürmedi. Gelişmeler haberimizi doğruladığı gibi, TV kanallarından gazetelere Türkmedyası da bu haberde DÜNYA'yı izledi…
Geçen hafta Malezya'dayım…
Haberi okudunuz…
Evyap, bu ülkede büyük bir yatırıma girişti…
Türkiye'nin Malezya'da bugüne kadar yaptığı en büyük yatırım…
Bir oleo kimya tesisi…
Sabun ve kişisel bakım ürünlerinin hammaddesini üretecek…
Türkiye'nin büyük miktarlarda ithal ettiği palm yağından…
Fabrika tek çatı altında dünyanın en büyük kapasitesine sahip olacak…
700 kişi çalışacak…
İlk elde yılda 350 milyon dolarlık üretim yapacak…
***
Kuala Lumpur'dayken gazeteden telefon geldi…
Telefonda yazıişleri müdürümüz Önder Barlas:
"Bir haber var, Adabank'la ilgili…"
Sordum:
-Ne diyor?
"BDDK, Adabank'ın Remzi Gür'e satışına onay vermemiş…"
-Açıklama mı yapıldı?
"Yok, hayır. Ece almış haberi, özel…"
-Kaynağı sağlam mı?
Kontrol etti mi?
"Sağlam, sorun yok…"
-Bekletmeyin, basın o zaman…
***
Arkadaşımız Ece Ceyhun'un
"Adabank'ın satışına onay yok!" haberi gazetemizde çarşamba günü sürmanşetten yer aldı…
Bir başka ifadeyle manşetin üstünden…
Haber önemliydi…
Piyasa, TMSF'nin Adabank'ın satışına BDDK'nın vize verip vermeyeceğini merak ediyordu…
Sabah olur olmaz, internet siteleri gazetemizden alıp hemen kullandı haberi…
Bazı ekonomi kanalları da sabah bültenlerinde verdiler…
Haberin yasası yoktur...
Ama gazeteciliğin ilkeleri vardır!
Kimisi "DÜNYA'nın haberine göre" diye verdi…
Gazetecilik ilkelerine uygun davrandı…
Kimisi ise ilke filan dinlemedi, kendi haberiymiş gibi sundu…
***
Gün içinde, hurriyet.com.tr bankayı 75 milyon dolara TMSF'den satın alan Remzi Gür'e ulaştı…
Ya da tersi oldu, bilmiyorum…
Ama Sayın Gür bu siteye bir açıklamada bulundu…
Dedi ki:
"Bizim böyle bir karar alındığından haberimiz yok. Ben de haberi gazeteden öğrendim biraz önce. Böyle bir karar alınmış olsa bizim haberimiz olurdu. Biz sonuçta burada tarafız. Bize haber verilmeden gazete
ile paylaşılmış olması ilginç bir durum. O haberden şüphe duyuyorum…"
***
"O haberden şüphe duyuyorum…"
Bu yazıyı yazmama biraz da bu cümle neden oldu…
Ne yazık ki Türk basınında yer alan birçok habere şüpheyle yaklaşma refleksi gelişti...
Ama DÜNYA'nın habercilik anlayışının "şüphe"yi gerektirmediğinden şüphemiz yok...
Ve bu nedenledir ki o cümle bizi üzdü…
Neden derseniz…
Bizim yaptığımız gazetecilikti…
Emek vererek öğrendiğimiz bir haberi kamuoyuyla paylaşmaktı…
Spekülasyon yapmamıştık…
Varsayımda bulunmamıştık…
Sadece haber vermiştik…
Kaynağımız sağlamdı…
Öyle olmalı ki, daha sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan yapılan açıklama haberimizi doğruladı…
Twitter'da, TV kanallarında haberimiz haftanın haberi seçildi...
Medya, Adabank haberinde DÜNYA'yı bir gün sonra izledi...
Hem satışın iptalini duyurduğumuz ilk gün...
Hem de sorunun Remzi Gür'den değil, Körfezli ortağı G Capital'den kaynaklandığı haberini verdiğimiz ertesi gün...
***
Bilginin gazete ile paylaşılması meselesine gelince…
Bizimle paylaşılmış birşey yok…
Ne BDDK'dan ne de TMSF'den bize yapılmış özel bir açıklama yok…
Ortada DÜNYA'ya yapılmış bir iltimas yok…
Bizim görevimizi yapmamız var…
Haberi izlememiz, kapıları zorlamamız var…
Gazeteci takipçiliği var…
***
David Randall…
Deneyimli İngiliz gazeteci…
The Universal Journalist'in (Evrensel Gazeteci) yazarı…
Ve de The Great Reporters'ın…
(Büyük Muhabirler) İkisi de üniversitelerin gazetecilik bölümlerinde okutuluyor…
Diyor ki:
"Gazeteciliğin kahramanları muhabirlerdir.
Yaptıkları şey, olayların aslını öğrenmektir… Her yere en önce gider, olayın karmaşası içinde kapalı kapıları zorlar.
Bazen risk alarak gerçeğin başlangıcını ele geçirmeye çalışır.
Eğer onlar bu işleri yapmazsa kim yapacak?
Editörler mi? Yorumcular mı?"
***
Randall, "Esasında" diyor, "muhabirlerin tek bir alternatifi vardır.
O da, iş dünyasının, bürokratların ve politikacıların seçip bize sunduğumetinleri kabullenmek…"
Gerçekten de habercileri çıkarın, geriye ne kalır?
"Zaten haberciler olmasa yorumcuların olayı öğrenmeleri de imkansız" olduğuna göre…
***
Independent on Sunday'ın yazarı David Randall ders kitabı niteliğindeki çalışmasında gazetecilerin görevlerini şöyle sıralıyor:
• Keşfettiği ve yayınladığı enformasyon, söylenti ve spekülasyonun yerini alır…
• Hükümet denetimine direnir ve denetimden kaçacak yollar bulur…
• Seçmenleri bilgilendirir ve güçlendirir…
• Otoritesini kamuoyunun bilgisizliği üzerine kuranlara karşı çıkar…
• Kamunun, seçilmişlerin ve hükümetin eylemlerini ve eylemsizliklerini büyüteç altına alır…
• Şirketlerin çalışanlarına ve müşterilerine karşı tutumunu ve üretimlerinin kalitesini inceler…
• Kamuoyuna sesini duyuramayanların sesi olur. Acı duyanları rahatlatır, rahat olanları sıkıştırır…
• Erdemlerini ve kötülüklerini yansıtarak topluma ayna; yerleşmiş önyargılara ve mitlere ise kafa tutar…
• Adaletin yerini bulmasına katkıda bulunur. Adaletsizlikleri araştırır…
• Düşüncelerin özgürce ifade edilmesini özendirir.
• Geçerli görüşlere karşı olanlara, fikirlerini özgürce anlatmaları için bir platform sağlar…
***
Nezih Demirkent…
Gazetemiz DÜNYA'nın kurucusu…
Türk basının unutulmaz duayeni…
Yıllar önce özünden yakalamış meseleyi…
10 sayfada anlatacağımızı dört cümlede anlatıveriyor:
"Gazeteyi gazete yapan muhabirlerdir…" diyor 8 Nisan 1979'daki yazısında, "Haber almanın gücü muhabirle başlamakta, muhabirle bitmektedir. Muhabirleri zayıf gazetelerin başarıya ulaşması mümkün değildir. Onun içindir ki bizim meslekte muhabirlik en büyük görevdir…"
***
Ece Ceyhun, DÜNYA Gazetesi'nin Finans ve Borsa Servisi editörü…
Finansal gelişmeleri DÜNYA okurları adına o ve arkadaşları izliyor… Adı editör ama…
Gazetemizdeki herkes gibi önce muhabir…
Başyazarımız Osman Saffet Arolat'tan başlayarak…
Bizim işimiz bu…
Varlık nedenimiz 'muhbirlik' etmek…
Okurlarımıza… Kamuoyuna…
Topluma…
Sizden aldığımızı yine size sunmak…
***
Yanlış yapmaz değiliz…
Yaptığımız hatalar vardır…
Yine yapabiliriz…
Ama şundan emin olun:
Hangi haberin peşinde olursak olalım…
Haber yaparken kafamızda ikinci bir gündem yok.
Herkese eşit mesafedeyiz…
Bu bizim karakterimiz:
Bağımsızlık ve haberde tarafsızlık…
Amacımız sadece ve sadece
gazetecilik yapmak…
Kimseden korkmadan…
Ve kimseyi kayırmadan…
***
Onun için haberlerimizden 'şüphe' etmeyin…
Biz zaten o haber sizin önünüze gelene kadar bir hayli 'şüphe' ediyoruz…
"DÜNYA'nın edindiği bilgiye göre" diyorsak bunun bir değeri olduğuna inanıyoruz…
Son söz Demirkent'in:
"Bizi anlayanlar çıkarsa ne ala…
Çıkmazsa yine bildiklerimizi
sıralamaya devam edeceğiz…
Çünkü toplumun doğruları
öğrenmesi gerekiyor…"
Her şey bir yana…
Ustamızın okurlarımıza verdiği bu söz de bizim sorumluluğumuzda…