'Sen Maliye Bakanı mısın kardeşim, sana ne!'

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Ekonominin selameti için sıkı maliye politikası uygulamasından ödün verilmemesi gerektiğini dile getirmek neredeyse moda oldu. Öyle ki, para kazanması, sıkı maliye politikası uygulanmasına değil, uygulanmamasına bağlı olanlar bile bu modaya uydu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçen hafta Ankara'da müteahhitlerle bir araya geldi. Yıldırım, ekonomik istikrar için sıkı maliye politikası uygulamasından vazgeçilmemesi gerektiğini dile getiren bir konuşmacıyı, biraz espriyle, biraz alaycı bir dille yanıtladı:

"Sen Maliye Bakanı mısın kardeşim, sana ne sıkı maliye politikasından, sen bu politikayla para kazanabilir misin, senin tam tersini istemen gerekir…"

Aynı politikaya devam

2011 yılı bütçe gerçekleşme tahmini ile 2012, 2013 ve 2014 hedefleri geçen hafta içinde orta vadeli program çerçevesinde açıklanmıştı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, Meclis'e sunulan 2012 bütçe yasa tasarısının detaylarını düzenlediği bir basın toplantısıyla anlattı.

Bu arada, ilk dokuz ayın bütçe gerçekleşmesine ilişkin veriler de açıklandı. Buna göre, bütçe eylül ayında 1.9 milyar lira fazla verdi, ilk dokuz aydaki fazla da 234 milyon lira olarak gerçekleşti.

2011 tahminini ve 2012-2014 dönemi hedeflerini OVP çerçevesinde zaten biliyorduk; dolayısıyla detay rakamlar dışında Maliye Bakanı Şimşek'in dün açıkladığı yeni bir şey yok. Maliye Bakanı'nın basın toplantısı, soru-cevap kısmıyla daha renkliydi de denilebilir.

Tahmin edileceği gibi üstünde en çok durulan konu son ÖTV düzenlemesinin bir artış mı yoksa güncelleme mi olduğuydu. Bakan Şimşek, uzun uzun güncelleme tanımının yanlış anlaşıldığını, cep telefonu ve otomotive dönük düzenleme için güncelleme gibi bir ifadesinin olmadığını anlattı.

Şimşek'in konuşma metninde de yer alan, konuşması sırasında sık sık vurgu da yaptığı bir diğer konu ise mali disiplin. Türkiye, 2011 yılında GSYH'nin yüzde 1'i düzeyinde gerçekleşmesi beklenen bütçe açığıyla, yüzde 3'lük Maastricht kriterine uyum sağlayabilen ender ülkelerden. Türkiye'den daha iyi durumdaki ülkeler Macaristan, İsveç, Estonya ve Lüksemburg. Finlandiya ise bizimle aynı düzeyde.

Maastricht kriteri açısından en kötü durumdaki beş ülke ise İzlanda, Japonya, İngiltere, Yunanistan ve Güney Kıbrıs.

Mali disiplin, ama ne pahasına?

Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ın espriyle karışık "Size ne mali disiplinden" dediği konuya gelirsek…

Gelir ile harcama arasındaki dengeyi sağlıklı kurmanın, bir başka ifadeyle mali disipline bağlı kalmanın birkaç yolu var.

Bizim de yapmakta olduğumuz gibi harcamayı gelire uydurursunuz, yani klasik ifadeyle ayağınızı yorganınıza göre uzatır, fazla açık vermezsiniz.

Bir diğer yol olarak geliri harcama ihtiyacına uydurmaya gayret eder, klasik ifadenin dışına çıkar ve ayağınıza uygun yeni bir yorgan edinir, edinmeye çalışırsınız.

Biz ne yapıyoruz; "gelirimiz bu kadar" diyor ve o gelire göre harcama yapmayı tercih ediyoruz. Gereken gelir artışını da dolaylı vergilere yüklenerek elde ediyoruz.

Son düzenlemeye bakın! Haydi 1600 cc'nin üstündeki motor hacmine sahip otomobillerin ve cep telefonlarının ÖTV artışını anladık. Bu sayede hem vergi tahsilatı artacak, hem ithalat yavaşlayacağı için cari açık açısından katkı oluşacak.

İyi de sigara ve içki… Bunlarda vergi artışının ithalatı yavaşlatacağı söylenebilir mi… Vergisi ve fiyatı arttığı için sigarayı bırakan görülmüş mü hiç… Vergi artışının kaçakçılığı daha da körüklediği, özellikle içkide kaçak üretimin adeta teşvik edildiği nasıl görülemiyor ya da niye görülmek istenmiyor, hayret!

Mali disiplin; iyi, güzel, gerekli… Ama 100 lira gelir elde edip 110 lira harcamayla 10 lira açık vererek mi; yoksa 150 lira gelir elde edip 165 lira harcamayla 15 lira açık vererek mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar