'Sektör entelektüeli' için yatırım yapıyor musunuz?
Son beş yıldır, "ülkemizde sektörel enetelektüel olmadığı için yapılar sağlıklı kurulamıyor, işlevler yerli yerine oturmuyor; üretim ve ticaret kültürü dünyaya açık hale gelemiyor" savını yineliyoruz.
Adını her zaman saygıyla andığım Mübeccel Kıray, "Bilimsel çalışma önce varsayım belirleme ile başlar... Varsayımınızın tam tersini kanıtlamaya çalışırsanız çalışmanızın kalitesi artar" derdi. Son dönemde, "entelektüel ve sistemi kapasitesine yatırım yapmadan kurumsal orta gelir tuzağı açılamaz" varsayımını kanıtlayan ve yanlışlayan gerekçeler üzerine araştırma yapıyorum. Özellikle de yanlışlayanlar üzerinde duruyorum ki gerçekliğe yakın durabileyim.
Önce "entelektüel kavramının bileşenleri ve bağlamlarının" neler olduğunu kavrayabilmek için erişebildiğim kaynakları taradım. "Kaynak analizi" ile başlayan, "kavramsal çerçeveyi" netleştirmeye gayret eden, "entelektüelin işlevlerini" ve "iş yaşamında entelektüelin yeri ve önemini" irdeleyen incelemeler yaptım.
Bu denemede yararlandığım kaynaklara gönderme yapmadan şirketlerde "entelektüel-yazar" ihtiyacın neden arttığına ilişkin ön-bilgilerimi başlıklar halende paylaşmak istiyorum:
1.Analitikte ilk aşama "alışkanlıktan analize geçiştir"... Görgüye dayalı iş yapmayı, veriye, bilgiye, analize ve anlamaya taşıma kürsel piyasalarda var olmanın ilk adımıdır.
İkinci adım, dijital ortamın yarattığı derleme, biriktirme, karşılaştırma kolaylığının çok büyük miktarda verinin oluşmasının yarattığı bir zorunluğa karşı alternatif tepkilerimizdir. Sorunlarımızı ölçeklenebilir ve kontrol altına alabilirsek hayata taşımada işlerimizi tam ve doğru yapabiliriz. Web sunucularının logları, internet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, değişik algılayıcılar, sensörler, birbiri ile iletişim kuran makineler, GSM operatörleri çok büyük sayıda bilgi üretmenin kaynağını oluştu. İhtiyacımız olan bigi bu "büyük verinin" içinde var. Büyük verinin sakıncası, verilerin vahşiliği ve ehlileştirme ihtiyacı. İşimize yarayan bilgilerin ayıklanması artık ciddi bir uzmanlık işi haline geldi. Büyük verinin ehlileştirilerek işe yarar bilgiye dönüştürülmesi analitikte yeni bir aşamaya geçilmesini sağladı. Bugün bilgi, ayıklanarak işe yarar hale getiriilmezse hiçbir anlam ifade etmiyor; bilginin zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmanın aracı haline gelebilmesi için "Büyük verinin ehlileştirilmesi" gerekiyor.
Bilginin mal ve hizmet üretiminin içine sindirilmesi,böylece farklı bir mal ve hizmet ortaya çıkararak "rekabet üstünlüğü" yaratılması analitikte üçüncü gelişme aşaması olarak değerlendiriliyor. Bilgi sahibi olmak yetmiyor; bilgiyi ürün tasarımında, üretim yöntemlerinde, satışta ve satış sonrası hizmetlerde etkin kullanarak bir yarara dönüştürmek gerekiyor. Piyasada bir yarara dönüşmeyen bilginin rekabet gücü yaratmada çok fazla bir anlamı olmuyor.
Bütün bu işlemleri yapabilecek eğitim-öğretimle donanmış, birikimi olan ve kendini sürekli yeniden üreten entelektüel insanların yol göstericiliğine ihtiyaç her geçen gün artıyor.
2.Bugün "ulaşılabilirlik" ve "erişebilirlik" kavramlarının içeriği değişti: Üretim ve ticaret odağından baktığımızda, herhangi bir dijital araçla erişebildiğimiz her yerdeki üreticiler "potansiyel rakip", tüketiciler de "potansiyel müşteri" haline geldi. Rakiplerimizi de müşterilerimizi de yerel ölçeklerde düşündüğümüz zaman işimizi geliştiremiyoruz. Öngörme ve önlem alma disiplinini küresel ölçekte bakan bir anlayışa taşımamız gerekilyor. Dijital iletişimin "zamandan bağımsızlaştıran" yeni imkanları, "fiili hedef kitle" fikrini köklü biçimde değiştiriyor. Bu yeni düşünsel yaklaşımı izleyecek donanıma sahip insanın önemi artıyor. Bir başka anlatımla, bilim ve teknolojideki gelişmelerin değiştiridiği karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinde oluşan ağları, o ağlarda yer alan insanların değer, beklenti ve davranışlarını gözlemleyen, nesnel biçimde saptayan "entelektüel insanlar" pazarı yönetiyor ve biçimlendiriyor.
3.Bireye dönük üretim olanaklarının artması, geleneksel "paketleme ve dağıtım" anlayışını medya iletişiminden, ürün raf ömürlerine, ürün ve hizmet dağıtımından değer üretmenin bütün aşamalarına kadar yeni bir yapı, işlev kültür gerektiriyor. Bu yeni yapının oluşmasında, hem genel eğilimleri iyi gözleyen hem de iş alanının ayrıntılarındaki dinamikleri bilen yetişmiş insanın, başka bir anlatımla "sektör entelektüelinin" önemi artıyor.
4.Mal ve hizmet üretininin hemen her alannda "karmaşıklığın" artması, "risk alanlarını" daraltırken, "belirsizlik alanını" genişletiyor. Risk alanını belirlersek, onu karşılamayı göze alabiliriz. Belirsizlik alanı genişlerse karar verme süreçlerindeki zihni dengeleri bozduğu için aksamalara yol açar.
5.Kentleşme sürecinin hızlanmnası, gelecek 50 yıl içinde 9 milyar insanın 7 milyarının kentlerde yaşayacak olması, yakınlaşma nedeniyle birbirimizi gözaltına alma, gizliliği azaltma, mahalle baskısı, "anı temas riski" gibi yeni olguları ortaya çıkarıyor. Bu gelişmeleri yönetmek için konunun derinliğine uzmanlaşmış "sektör entelektüelleri" iş yapmanın gerek şart haline geliyor.
6.Termodinamik makaniğinden kuantum mekaniğine doğru ivme hız kazandı... Kuantum mekanığının henüz sınırlarını bilmiyoruz. O nedenle elimizde çerçeveleri çizecek kuramlarımız olmadığı gibi, işleri betimleme ve belirleme konusunda da çok fazla araç ve gerece sahip değiliz. Geçmiş dönemlerde bizim adımıza her türlü sorunu açıklayan, çözümler üreten ve sığınabileceğimiz "büyük ideolojiler" ve "kuramlar" vardı. Bugün inanç sistemleri yapı ve işlevleri gereği maddi üretimle ilgili idelojilerin yerini doldurmuyor; zihinsel anlamdaki boşuklar bireyleri ve toplulukları ciddi biçimde farklı uçlara savurabiliyor. Bu savrulmaları en düşük bedelleri ödeyerek atlatabilmemiz için "önder entelektüeller ve rasyonel otoriteler" gerekiyor.
7.İdeolojiler, inançlar ve özellikle bilim gibi "rasyonel otorite" yaratmanın sınırlarını belirleyen düşünce araçları elimizde kalmadığı için bireysel ve örgütsel kararlarımız bir uçtan ötekine salınırken, dar ve geniş anlamda yönetim daha da önem kazanıyor. Kitle desteğini arkasına alarak bir ortak güç yaratabilmenin koşulları değişiyor.
İlkeli tutumu, nasnel koşullara uygun bilgisi ve geleceği yaratmaya katakısı kitlerde güven yaratan "rasyonel otorite merkezlerine" olan ihtiyaç artıyor. Rasyonel otorite yaratmanın ilk adımı, belli alanlarda entelektüel gücün en uç noktaları dikkate alabilecek donanımlara sahip olmasıdır. Bilgi otoritesi kurmayan diğer düzenlemelerin uzun soluklu olamadıklarını biliyoruz.
8.Klasik Sanayi Toplumu yaklaşık 250 yılda oluşmuş,kendi standatlarını yaratmıştı. Öngörürken ve önlem alırken, geleceği ilişkini tahminler üç aşağı beş yukarı yapılabiliyordu. 1900'lü yılların başlarında oluşan kayan bant devrimi ile öne çıkan Fordist Birikim sistemi 1970'lı yıllarda petrol krizi sonrasında değişmeye başladı. Hızlı değişim ve dönüşüm, ilişkilerde simetriyi bozdu, "asimetrik yapılar" ortaya çıktı. En tipik örneği, terorist örgütlerin asimetrik hareketleri karşısında düzenli ordular çaresiz kalması idi.
İş yaşamında da büyük yapıların sistematik işleyişi, küçük ve esnek yapıların asimetrik rekabeti karşısında sarsıldıklarına tanık olabiliyoruz. Bu asimetrik yapıyı izleyen, işleyiş dinamiklerini kavrayan, günlük önlemlerde olduğu gibi orta ve uzun dönemli etkilerini gerçeğe yakın öngörebilen entelektüel kapasitesi yüksek insanların önemi giderek artıyor; halen bu özelliklere sahip insanlar işyerleri için önemi artıyor.
9.İş kararları, iş çevresinin faktör koşullarını, talep koşullarını, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerininin oluşturduğu ağları, bu ağların içinde yer alan rakiplerin stratejilerini gerçeğe yakın şekilde analiz etmeyi ve açıklamayı gerektiriyor.
Klasik Sanayi Toplumu aşamasında bilim ve teknoiloji alanındaki öngörülebilirlik, hızlı değişmelerin yaşanıdığı Bilgi Toplumu aşamasına geçilirken bir hayli farklı bir birikim gerektiriyor. Değişmelerin hızlanması nedeniyle yeterince öngörü yapılamıyor. Doğanın düzeni, dengesi ve döngüsünü zorlayan gelişmeler, ticari sistemin yeniden biçimlenmesi, teknik sisitemleri farklılaştıran buluşların hızlanması, hukuk sisitemlerinin değişmelerin hızına yanıt verememesi, yönetim sistemlerinin yeniden tanınlanması ihtiyacının artması, eğitim sistemlerinin günün gereksinimlerine göre uyumlandırılması, siyasi sistemin ve sosyal sitemin yeniden tanımlanması ve finansman sisteminin yeniden yapılandırılması ivedi gündem maddelerini oluşturuyor.
Özetle söylemek gerekirse karar vermeyi kolaylaştıran "kuramsal çerçeveler" net olmadığı için, alanında ayrıntı dinamiklerini bilen ve açıklayabilen, genel eğilimler ile ayrıntı dinamikleri arasında tutarlı dengeleri gözetebilen "entelektüel rehberlik" hayati önem taşıyor.
10.Bilim ve teknoloji alanındaki değişmeler üretimin iç örgütlenmesini, endüstri devlet ilişkilerini ve devletlerarası ilişkileri belirleyen kural ve kararları çözüyor; yeniden örülmesi ihtiyacını yaratıyor. Yeni gelişmeler, "entelektüel kapasitesi yüksek bireyleri" ve "sistem kapasitesi yaratabilme gücü" yüksek toplumları öne geçiriyor.
11.Toplumların davranışlarını iki grup halinde kurallara ve standartlara göre düzenlediklerini biliyoruz. Gayri resmi normatif sistem ve resmi sistem. Değişmelerin hızı, yaygınlığı ve derinliği her iki sistemin de yetersizleştiriyor; yarattıkları boşlukların doldurulabilmesi "donanımlı entelektüellerin" önemini artıyor.
Bu deneme kapsamında başlıklar halinde özetlenen bir düzineye yakın gerekçe kanıtlıyor ki, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insanlarının refahını artırmak isteyen toplumlar, entelektüel kapasitelerini artırmak, sistem kapasitesi ile de geleceği inşa edecek düzeye çıkarmak zorundadır.
Kısa dönemli pragmatist yaklaşımları aşarak, orta ve uzun dönemli strtaejik düşünce aşamasına ulaşmamız gerekiyor. Kalkınma yarışında öne geçmenin en önemli etkeni, toplumda entelektüel kapasitesi yüksek insan potansiyelini artırmaktır.