‘Ortak sorun kamu alımlarında yabancı ürünlerin tercihi’

DÜNYA ve ASO Yuvarlak Masa toplantısında bir araya gelen asansör ve iklimlendirme firmaları temsilcileri, kamu alımlarında yabancı ürünlerin tercih edilmesinin her iki sektörün ortak sorunu olduğunu dile getirdiler.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yeşim ARDIÇ / Beste GÜÇER / Nagihan KALSIN

Ankara -  Ankara Sanayi Odası (ASO) ve DÜNYA Yuvarlak Masa toplantısında ASO’nun 23 Numaralı Isıtma ve İklimlendirme Cihazları Sanayi ve 27 Numaralı Asansör Sanayi komiteleri bir araya geldi. Genel olarak her iki sektör de kamu alımlarında yabancı ürünlerin tercih edilmesinin zarar verdiği görüşünde birleşti. Sektörler, bir yandan yerli üretimin teşvik edilmesini, buna bağlı olarak da başta kamu olmak üzere alımlarda yerli üretimin tercih edilmesi gerektiği görüşünü savundular. Asansör sanayi temsilcileri, yabancı asansörcülerin yerli üreticileri bitireceği görüşünü öne sürerken, iklimlendirmeciler ÖTV sorunun çözülmesini istediler.

Kazan Makine ve Isı Sanayi sahibi Ahmet Turan Eroğlu:
Yerli üretici destek bekliyor

Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra 10 yıl iki firmada fabrika müdürlüğü yapan Kazan Makine ve Isı Sanayi’nin sahibi Ahmet Turan Eroğlu, kendi kurduğu firmasında kalorifer kazanları, merkezi kazan daireleri, tesisat ve mekanik imalat işleri üzerine faaliyet gösterdiklerin kaydetti. Sadece iç pazara üretim yaptıklarını anlatan Eroğlu, “Yaklaşık 24 yıldır bu sektörde üretim yapıyoruz. ASO’da komite üyeliği, meclis üyeliği yaptım, halen meclis üyesi olarak devam ediyorum” dedi. Eroğlu, Türkiye’de üretimin tüketimi karşılayamaması nedeniyle ithalata yönelindiğini söyledi. Tarım ve sanayide düşen üretimin, ithalata yönelmeyi getirdiği için oluşan açığı kapatmak amacıyla devletin üreteni desteklemesi gerektiğine değinen Eroğlu, ancak bu alanda verilen desteklerin yetersiz olduğunu vurguladı.

Sektörün yaşadığı sorunların başında kalifiye eleman bulmamanın geldiğini işaret eden Eroğlu, “İnsanlar rahat işlerde çalışmayı tercih ediyor. Bu nedenle sanayide çalışacak personel bulmakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla sanayinin bu sıkıntıyı yaşamaması için özendirici kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, sanayi sektöründe çalışan kişilere yıpranma payı verilebilir, meslek liselerini bitirenlerin meslekte çalışmaları için çeşitli teşvik mekanizmaları işletilebilir” ifadesini kullandı.

"Çekte bankaların yüzde 100 sorumlu olması lazım"

Çek Kanunu’nda da bir takım sıkıntılar yaşandığını anlatan Eroğlu, çekini ödemeyene para cezası getirildiğine, bu şekilde çekini ödemede güçlük çeken sanayiciye bir de para cezası yükü geldiğine dikkat çekti. Eroğlu, “Çekte bankaların yüzde 100 sorumlu olması veya firmaların kredilendirilip çek yapraklarının üzerine firmanın gücü dâhilinde, belirli bir limite kadar ‘bankamız taahhüdündedir’ ibaresinin koyulması lazım. Bu ibare olduğu zaman ben o çeki alırken eğer karşıdaki firmaya güvenmiyorsam kabul etmem. Dolayısıyla bankaya gittiğimde de karşılıksız olmaz” önerisini dile getirdi. Kıdem tazminatlarının işverende yarattığı sıkıntıya değinen Eroğlu, şöyle devam etti: “Ne yazık ki firma ekonomik açmaza girdiği zaman çalışan kıdem tazminatını alamıyor veya firma eleman çıkaracaksa kıdem tazminatı ödeyemiyor. Bunun için en kısa zamanda bir fon kurulması gerekir. Ayrıca bu 30 günlük kıdem tazminatının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. 30 gün, bir de brüt maaş üzerinden, onu da anlamak imkânsız. Bunun en fazla 15 güne ve net ücrete çekilmesi gerekiyor.”

Şantes Klima Havalandırma Soğutma Genel Müdürü Erkan Şanal:
Yurt dışında 'Türk malı' algısı zedeleniyor

Anadolu OSB’deki üretim tesisiyle ürünlerinin tamamına yakınını ihraç ettiklerini belirten Şantes Klima Havalandırma Soğutma Genel Müdürü Erkan Şanal, dünyanın her noktasında satış, kurulum ve servis hizmetleri verdiklerini söyledi. Her türlü atıkların imhasına yönelik incinerator cihazları, baca gazlarının arıtılması için filtre sistemleri ve müşteri ihtiyaçlarına göre çevre sektörüne yönelik özel makineler geliştirdiklerini aktaran Şanal, “Ülkemizde çevre sektörü nispeten yeni bir sektör olduğu için yetkin olmayan firmalar belki de daha önce hiç yapmadığı bir ürünü yaparak ihraç ediyor. Aslında güzel bir gelişme gibi gözüküyor fakat sattığı ürünün çalışmaması veya süreç içinde oluşabilecek sorunlara sağlıklı yanıt verememesi sonucu yurt dışında Türk malına yönelik yanlış bir kanı oluşuyor. Bu yüzden bazı işlerde yaşanan kötü tecrübelerden dolayı yurt dışından gelen şartnamelerde neredeyse ‘Türk malı olmasın’ mantığı öne çıkıyor. Bu nedenle ülkemiz ve gerçek anlamda üreten sanayicimiz adına üzülüyoruz. Çünkü bu ülkede çok güzel projeler geliştiriliyor” dedi.

"Çevreye saygılı ürünleri tercih etmeliyiz"

Çevreyle ilgili konularda sanayicinin önemli sorun yaşadığını aktaran Şanal, şöyle devam etti: “Hepimiz üretim yaparken elbette çevreye saygılı olacağız. Bu maliyetleri artırsa da mutlaka yapılmalı. Üretim aşamasında oluşan atıkları özel yerlerde ciddi paralar vererek bertaraf ettirmek gerekiyor. Ülkemizdeki tek incinerator tesisi İZAYDAŞ ve çimento fabrikaları. Bunların bu kadar atığı bertaraf edecek kapasitesi yok. Yeni kurulacak tesisler içinse ilgili bakanlıklardan anlayamadığımız nedenlerle izin çıkmıyor. Geri kalan kısım nasıl yok ediliyor? Sıkça basında zehirli atıkların rastgele gömüldüğüne veya sahillerde karaya vurduğuna ilişkin haberlerle karşılaşıyoruz. Merdiven altı üreticileri değil, çevreye saygılı ürünleri tercih etmeliyiz. Ayrıca çevreye yönelik ürün ve tüketimlerde belirli desteklerin gelmesi bu haksız rekabeti ortadan kaldırabilir. Bu gelecek nesillerimiz için çok önemli.”

Üntes Isıtma Klima Soğutma Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal:
ÖTV sorununa halâ çözüm bekliyoruz

Ürünlerinin merkezi klima sistemine hitap eden soğutma grupları, klima santralleri, sıcak hava cihazları olduğunu ifade eden Üntes Isıtma Klima Soğutma Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakkı Şanal, “Yüzde 100 yerli sermayeli firmamız sektördeki 50’nci yılını kutluyor. 40’ın üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Ürünlerimiz Avustralya’dan Şili’ye kadar birçok ülkede kullanılıyor” dedi. İklimlendirme sektörünün ÖTV problemine dikkat çeken Şanal, yıllardır Maliye Bakanlığı’yla görüştüklerini ama bir çözüm bulamadıklarının altını çizdi. Bir hastanede ameliyat odasında kullanılan klimadan bile ÖTV alındığını hatırlatan Şanal, “Sağlıktan daha önemli ne önemli olabilir? Ama bu cihazlardan da ÖTV alınıyor. Bu konun süratle çözülmesi lazım. Sektördeki haksız rekabet ancak böyle ortadan kalkar” diye konuştu.

Dünyada ticaretin şeklinin değiştiğine dikkat çeken Şanal, “Artık trend değişiyor. Büyük firmalar şirket satın alarak büyümeye devam ediyor. Şu anda dünyadaki en büyük klima üreticilerinin bağlı bulunduğu holding, aynı zamanda dünyanın en büyük asansör imalatçılarından. Dolayısıyla büyük firmalar rekabette bir adım öteye geçiyor. Öte yandan yabancı sermaye hizmet sektöründeki şirketleri satın almaya başladı. Sektörde çok sayıdaki yerli firmanın uluslararası kimliğe büründüğünü görüyoruz” açıklamasında bulundu.

"Kamu alımlarında yerli malı zorunluluğu getirilmeli"

Kamu alımlarında yerli malı kullanılması noktasında problem olduğuna da değinen Şanal, yapılması gerekenlere dikkat çekti. Şanal, sözlerine şöyle devam etti: “Öncelikle kamu alımlarında yerli malı kullanma zorunluluğu getirilmeli. Yerli sanayinin gelişmesi ancak böyle mümkün olur. Çünkü biz içeride ne kadar güçlü olursak dış ticarette de o kadar güçlü oluruz. Bu konuda lobi çalışmalarını yapmaya devam ediyoruz ama bu sadece iklimlendirme sektörünün değil birçok endüstrinin kanayan yarası. Şu anda yürürlükte olan yerli malı kullanımı kriterinin bizim için hiçbir faydası yok. Çünkü bizim satışlarımızın yüzde 80’i yeni yapılan inşaatlara hitap ediyor. Durum böyle olunca yüzde 15’lik fiyat avantajından maalesef faydalanamıyoruz. Yeni işler olsa bile işin içine montaj girdiği için işler ihaleye giriyor ve sadece ‘mal alımı kapsamında’ yapılan yerli malı avantajının iklimlendirme sektörüne hiçbir faydası olmuyor.”

Alfa Makina Kazan Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Karabaş:
Doğru bir strateji izlemeliyiz

Alfa Makina Kazan Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Karabaş, Türk sanayicisinin Avrupalılardan daha kaliteli üretim yapmasına rağmen bunu uluslararası pazarda iyi lanse edemediğini dile getirerek, bu noktada en büyük sıkıntının iyi bir pazarlama stratejisi izleyememek olduğunu kaydetti. Yerli firmaların ihaleleri projelendirme ve teknik şartname hazırlanma aşamasında yabancı firmaların hazırladıklarını aynen kopyaladıkları için de zorlandıklarını söyleyen Karabaş şöyle konuştu:

“Bizdeki yabancı hayranlığı bir hastalık haline geldi. Hep ‘yerli üretim olsun’ istiyoruz fakat bu yabancı hayranlığından yerli üretimi ön plana çıkaramıyoruz. Bu aynı zamanda hem ithalat hem de cari açık ile ülkemizi ciddi zarara uğratıyor. Aynı zamanda yerli sanayicinin önünü kapatıyor. Firma olarak hedefimiz yüzde 60 ihracat yapmak olmasına rağmen sadece yüzde 30 gerçekleştirebiliyoruz. Oysa pazar araştırmalarımızı ve hesaplarımızı yüzde 60 üzerinden yapıyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için yurtdışında da rekabetçi olmamız gerekir. Rekabetçi olabilmek için makineleşmede çok ciddi yatırımlar yapılması önemli. Eğer kendi ülkemizdeki kamu kurum ve kuruluşları yabancı ürünleri değil yerli ürünleri tercih ederse daha sağlıklı bir büyüme gerçekleştirebiliriz.”

"İşçi ve işveren sorunları devletin kontrolünde çözülmeli"

İşçi ve işveren arasında yaşanan sıkıntılara da değinen Karabaş, bu sıkıntı ve anlaşamamazlığın adeta bir hastalık haline geldiğini anlattı. Karabaş, bir işveren kadar işçinin de sorumluluk ve yükümlülüklerinin olması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Bir işçi 3 bin 600 günden emeklilik kağıdı getiriyor, aynı gün işi bırakıyor. Ben işçiye bir emek harcamışım, yatırım yapmışım, işi öğretmişim... Bırakacaksa yine bırakabilir ama bunun bir süresi olmalı. Kanunlar işvereni de koruyucu hale gelmezse ülkede üretim yapmak daha da zorlaşır. Öte yandan sektöre olan ilgiyi artırmak amacıyla meslek liselerinin ivedilikle çoğaltılması lazım. İnsanlar mesleki eğitimlerini buna göre alırsa belki soruna bir nebze olsun çözüm bulabiliriz. Yoksa bu şartlar altında bir sanayicinin istihdam yaratması mümkün değil.”

Alfa Makina’da 300’e yakın çalışan bulunduğunu ve personel müdürlerine her gün arabuluculardan mesaj geldiğini vurgulayan Karabaş, “Personel, iş yerine haber vermeden işi bırakıp gidiyor ve hemen dava açıyor. Allah’tan arabuluculuk kanunu çıktı da haberimiz oluyor. Şimdi direkt mahkemeye dava açamıyor. Bunların sınırlandırılması ya da mecburi sisteme dönüştürülmesi gerekir. ‘İşçinin çalışma hürriyetini kısıtlayamazsınız’ diye bir madde var ama işveren için yok. Bu sorunun kökten çözülmesi için işsizlik fonu gibi kıdem tazminatı fonu oluşturularak işçi ve işveren sorunları devletin kontrolünde çözülmeli” dedi.

Elco Elevator Elektronik Genel Müdürü Gürhan Cihaner:
Yerlilik ve millilik bizim sektörde yok

ASO Asansör Komitesi Başkanı ve Ankara Asansörcüler Derneği Başkanı olan Elco Elevator Elektronik Genel Müdürü Gürhan Cihaner, herkes için can güvenliği anlamına gelen bir alanda mal ve hizmet ürettiklerini anlatarak, sektörün risk ve maliyetlerinin önemine değindi. Meslek liselerinde ve üniversitelerde asansör sektörüyle ilgili eğitimlerin olması gerektiğine işaret eden Cihaner, “İşimiz gereği bizim her zaman nitelikli elemana ihtiyacımız var. İşimiz çok ağır sorumluluk istiyor. Çünkü her insanın yaşamına dokunuyoruz” dedi. Yabancı firmaların kalitesinde üretim yaptıklarına değinen Cihaner, şöyle devam etti:

“Bize bir tesis verin, serbest bırakın. Ben iddia ediyorum ki herhangi bir firmamız çok uluslu markalar kalitesinde, hatta daha iyi üretim yapabilir. Son dönemde her alanda konuşulan ‘yerlilik ve millilik’ bizim sektörümüzde ne yazık ki hiç hissedilmiyor. Hatta öyle ki yabancı firmalar, sermaye yapılarından kaynaklı birçok avantaja da sahipler. Gümrük avantajları var, asansöre ait ürünlerin tamamı Türkiye’de üretiliyor. Bunun yerine toplu konutlarda ve kamu alımlarında mutlaka yerli asansörler tercih edilmeli. Ancak bu durumda sektör gelişebilir, yerli ve millileşebilir. Üstelik dünya çapında marka çıkarmamızın yolu da buradan geçiyor. Kaldı ki Ankara Bilim Sanayi İl Müdürlüğü ANASDER ve OSTİM OSB ile kümelenme çalışması başlattı. Dolayısıyla tamamen yerli ve milli bir asansör markası için mutlaka devletin desteğine gereksinim var. Bizler dünya kalitesinde üretime hazırız.”

"Kazaların çoğunun nedeni paniğe kapılan insanlar"

Çok uluslu şirketlerin Türkiye’de hiçbir şey üretmediği için yerli sanayiye katkı sağlayamadıklarına vurgu yapan Cihaner, “Bu şirketlerin önemli bir kısmının ülkemizde fabrikası yok. Bu firmalar paket asansör adı altında cıvatayı bile yurtdışından getiriyor. İnşaat sektörüne baktığımız zaman ise asansör firmasını hiçbir sorumluluk üstlenmeyen müteahhit seçiyor” dedi. Asansör sektöründe merdiven altı firma sayısının çok az olduğunu anlatan Cihaner, hiçbir sektörde olmadığı kadar belge zorunluluğunun bulunduğunu kaydederek, “Bence sektörün acilen bir kamu spotuna ihtiyacı var. Toplumun asansör konusunda bilinçlendirilmesi lazım. Kazaların çoğu duran asansörde paniğe kapılan insanlardan kaynaklanıyor. Bu nedenle kamu spotuyla kullanıcıların bilgilendirilmesi gerekiyor” açıklamasını yaptı.

Gentur Asansör Firma sahibi Turgay Turhan:
Yerli markalar rekabette zorlanıyor

Asansör sektörünün zor olduğu kadar kolay ve keyifli yanının da bulunduğunu söyleyen Gentur Asansör firma sahibi Turgay Turhan, sektörün yaşadığı ortak sorunu yabancı markaların tercih edilmesi şeklinde açıkladı. Yabancı firmaların çoğunun malzemelerinin tamamını Çin’den getirdiklerine dikkat çeken Turhan, “Dolayısıyla burada sadece montaj işi yapılıyor. Oysa yerli markalar tercih edilse hem zamanında daha seri ve kaliteli hizmet alacaklar hem de ülke ekonomisinin ivme kazanmasına zemin hazırlayacaklar” dedi. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan diploma kiralama yönteminin Türkiye’de birçok sektörde olduğu bilgisini veren Turhan, “Mühendis çalıştırılması zorunlu olan sektörlerde maliyeti düşürmek için insanlar diploma kiralıyor, mühendisler işe hiç gelmiyor. Böyle giderse önümüzdeki dönemde yabancı firmalar, yerli asansörcüleri tamamen bitirecek. ABD’den bir firma geliyor, burada asansör servisini alıyor, bu ülke insanlarını çalıştırıyor. Kazandığı parayı ülkesine götürüyor, burada hiçbir şey bırakmıyor” açıklamasını yaptı.

Merih Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Atik:
Asansmr ithalatına ihtiyacımız yok

Merih Asansör’ün piyasa talepleri doğrultusunda ulusal ve uluslararası standartlara, yasa ve yönetmeliklere uygun ürün, proses ve ekipman tasarlayıp geliştirdiğini belirten Merih Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Atik, kaliteden ödün vermeden, yenilikçi ve alanında uzman kadrolarıyla Türkiye’nin en büyük kapasiteli otomatik asansör kapısı ve kabin üretimi yaptıklarını kaydetti. Merih Asansör’ün global bir marka olma yolunda hızla ilerlediğini söyleyen Atik, “Ürünlerimizi kendi markamızla 60 ülkeye ihraç ediyoruz. Başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa, Asya, Afrika ve Rusya gibi dünyanın birçok noktasında varız. Özellikle son yıllarda ağırlıklı olarak Fransa, İtalya, Polonya ve Portekiz gibi ülkelere de ihracat yaparak Türk malını en iyi şekilde temsil ediyoruz” ifadesini kullandı. Türkiye’de üretilen asansörlerin Avrupa ülkelerine kıyasla çok daha iyi olduğunu, ancak asansör standartlarını Avrupa belirlediği için sıkıntı yaşandığını söyleyen Atik, “İlgili standartlar Avrupa’dan önce bizim ülkemizde yürürlüğe giriyor. Bu da beraberinde birçok sıkıntıyı getiriyor. Asansör üreticilerimiz 3 m/s ve üzerindeki hıza sahip asansörleri üretebilecek kapasiteye sahip. Bu sebeple Türkiye’de asansör sektörünün ithalata ihtiyacı yok” dedi.

Üreticilerin kalite standartlarını artırarak asansör sektörüne yön vermek için çalışmalarına devam ederken, karşılarına sıklıkla nitelikli eleman sıkıntısının çıktığını anlatan Atik, Merih Asansör olarak bu sorunu bir an önce gidermek adına Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzaladıklarını belirtti. Atik, Merih Asansör’ün Ankara, Kayseri ve Eskişehir’de belirlenen meslek liselerinde asansör bakım ve montajı uygulama atölyeleri kurduğunu, nitelikli elemanları sektöre kazandırmayı hedeflediklerini anlattı. Ayrıca en kısa zamanda itfaiyecilerle de eğitim protokolü imzalamak istedikleri bilgisini paylaşan Atik, asansörde mahsur kalan insanları nasıl kurtarabileceklerine ilişkin eğitim vermeyi planladıklarını kaydetti.

"Müteahhitler ürün ve hizmetin kalitesine bakmalı"

Sektörün en temel sorununun yanlış rekabet stratejisi olduğuna işaret eden Atik, şöyle devam etti: “Hem üretici hem de montajcıların yarış içerisinde olduğu bugünlerde, satış sonrası hizmet ve ürün kalitesi önemini yitirdi. Daha fazla iş yapmaya odaklanan meslektaşlarım rekabette kaliteyi değil fiyatı öne çıkarıyor. Halbuki önemli olan firmaların ürün ve hizmet kalitesinden ödün vermeden piyasada varlığını sürdürebilmesi. Bu noktada son yıllarda artan konut ihtiyacı ve yürütülen konut yapımına istinaden müteahhitlere büyük sorumluluk düşüyor. Binalarda kullanacakları asansörleri seçerken fiyata değil, alınacak ürünün ve hizmetin niteliğine bakmalılar.” Yusuf Atik, “Daha fazla iş yapmaya odaklanan meslektaşlarım rekabette kaliteyi değil fiyatı öne çıkarıyor. Halbuki önemli olan firmaların ürün ve hizmet kalitesinden ödün vermeden piyasada varlığını sürdürebilmesi. Bu noktada son yıllarda artan konut ihtiyacı ve yürütülen konut yapımına istinaden müteahhitlere büyük sorumluluk düşüyor” diye konuştu.

Efor Asansör firma sahibi Taner Kanyon:
Yükümlülükler AB'den önce ülkemizde yürürlüğe giriyor

Sektörün temel sorununun bürokratik hatalardan kaynaklandığını ve bu nedenle bir işe başlarken yol haritası çizilmediği için kargaşa yaşandığını açıklayan Efor Asansör firma sahibi Taner Kalyon, AB sürecini buna örnek olarak gösterdi. AB direktiflerinin tercüme edilerek yürürlüğe sokulduğunu söyleyen Kalyon, “Yayınlanan yönetmeliklerde direktiflerin dayanak ve genel kabuller kısımlarına yer verilmemesi, yönetmeliklerin anlaşılırlığını olumsuz etkilediği gibi mali olarak milli sektörümüzün ve ülkemizin çıkarlarına da olumsuz yansıyor. Bazı direktifler, birlik üyesi ülkelerde yürürlüğe girmeden önce daha uygulama örneklerini görmeden ülkemizde işlevsellik kazanıyor. Öte yandan AB sürecinde uyumlaştırılan standartlar ve mevzuatın çeviri hataları ise bir başka konu. İlgili kişiye çevirilerin hatalı olduğunu söylediğimizde ‘o zaman gel sen yap’ diyor” şeklinde konuştu.

"Denetim yapanların yeterliliği de tartışma konusu"

Asansörlerin büyük kısmının tehlikeli ve kullanılamaz olduğuna ilişkin denetim sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılmasına rağmen teknik bir hata yapıldığını vurgulayan Kalyon, şunları söyledi: “1960’ta yapılmış bir asansör de yeni yapılmış bir asansörle aynı kriterlere tabi tutuluyor. Bunun sonucunda da doğal olarak birçok asansör kırmızı etiket alıyor. Bir de denetim yapanların yeterlilikleri tartışma konusu. Bana göre sadece mühendis diploması denetim yapmak için yeterli olmamalı. TURKAK’ın akreditasyon rehberini gözden geçirerek Fransa örneğinde olduğu gibi işin mutfağından gelenlerin de denetim sürecinde yer almalarını sağlanması gerekiyor. Zaman zaman kazalar gündeme geliyor. Trafik kazalarında otomotiv sektörünü değil de yalnız kural ihlali yapan insanları suçluyorsak, aynı şekilde asansör kazalarını da tüm sektöre mal etmeden, sorumlularını bulmalıyız.”

Bu konularda ilginizi çekebilir