‘Bürokraside inovasyon şart’
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dönüşüm programının uygulanması için“Burada konu ne kadar seri harekete geçeceğimizde kilitleniyor” dedi
Bürokratik direnç nedeniyle, iş dünyası temsilcilerinin “yatırım sürecinin yeterli hızda ilerlemediği” endişesi taşıdığını bildiren Bahçıvan “Bu ülkede en önemli inovasyon bürokratik inovasyondur. 1 numaralı ihtiyaç Türkiye’nin bürokrasi anlayışının değişmesidir. Performansa dayalı sisteme geçmeden bu endişeleri ortadan kaldırmamız mümkün değil. Siyasetçi büyüme hedefinde başarısız olursa kaybediyor, şirket zarar ederse ifl asa kadar gidiyor ama bürokrat ne olursa olsun yerinde kalıyor. O zaman bu iş topal oluyor” dedi. Bürokrasiden doğan engellerin siyasetçiyle aşılmak zorunda kalındığını kaydeden Bahçıvan “Bugün maalesef siyasetçilerin önemli bir mesaisi bu sorunları çözmekle geçiyor. Siyasilere başvuranların çoğu ‘Bu iş yürümüyor, sen destek ver’ demek zorunda kalıyor. Çok değerli bürokratların da hak ettiği değeri alacağı performansa dayalı bir sistem Türkiye’nin en temel ihtiyacıdır” diye konuştu.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, "Sanayinin yerli Messi ve Ronaldo'larının önünü açın" diyor. İSO Başkanı sanayinin yatırımlarını artırabilmesi için çok net 3 öneri ortaya koyuyor: Bürokraside inovasyonla sistemin çalışır hale gelmesi çok önemli. Kalkınma Bankası modeliyle sanayicinin TL ile kredilendirilmesi. Enerji fiyatlarındaki indiriminin bir an önce sanayiciye yansıtılması. İhracata dair endişeleri bu destekler olmazsa 2015'te yatırım coşkusunun sönük kalabileceğini ortaya koyuyor. Peki ya hükümetin açıkladığı dönüşüm programı, örneğin yerliye ihalelerde öncelik maddesi? Bahçıvan, "Hız burada da çok önemli. Ciddi bir yatırım ülkesi olmamız çok önemli bir koz. Bu kozu hızlı bir şekilde hem yerli üretimi geliştirmekte hem de yabancı yatırım çekmekte iyi kullanmalıyız" diyor.
İnovasyon konusunda şekilsellik endişem var
Türkiye'nin ihracatının katma değerini artırması gerektiği, bunun da ancak inovasyonla olacağı artık her kesim tarafından paylaşılıyor. Peki inovasyon ile Türk sanayicisi arasına giren engel ne, bu kavramın altını nasıl dolduracağız? Erdal Bahçıvan, "İnovasyonun Türkiye'de sadece bir ürün geliştirme olarak algılandığı, işin şekilsel tarafına çok daha fazla yoğunlaşıldığı bunun daha fazla gündemde kaldığı endişesi taşıyorum" diyor. İnovasyonun ürünün şekliyle oynamak olmadığını, böyle bir bakışın "işi sığ bırakacağını", inovasyonun bir yaşam biçimi, bir hayat anlayışı olduğunu düşünüyor. "Türkiye'nin bir yönetim inovasyonunu hayata geçirmesi gerekiyor. Bu kaynakların kullanımı ile de alakalı, eğitim sistemi ile de, zaman yönetimi ile de alakalı... detaylarıyla bütünsel bir bakış açısı oluşturduğunuzda gerçek anlamda bir toplumsal inovasyonun değerinin ekonomide kendini gösterebileceği bir süreç oluşacak. Her bir detayda yapmamız gereken çok çok iş var. Örneğin 6-7 yaşındaki çocukları kaliteli eğitim alsınlar diye günde 1.5 saat okula götürdüğümüz bir ortamda, bunun bedelini karda okulları 4 gün kapatarak ödüyoruz. Bu işi oralardan bir çözüme ulaştırırsak, bu geleceğe yönelik bir anlam ifade edecek. Türkiye'nin bu yapısal çözümler konusunda çok daha güçlü, çok daha kararlı, efektif sonuçlar alması gereken bir süreci başlatması gerekiyor. Toplumun bütün bireyleri olarak hepimize burada görev düşüyor."
Sanayicinin kazancının %60'ı finansman maliyetine gidiyor
Sanayide karların sürekli düştüğü net bir veri. Oysa Bahçıvan sanayicinin işinden her şeye rağmen gelir elde ettiğini ancak bu gelirin yüzde 60'ının finansman maliyetlerine gittiğini anlatıyor: "Demek ki finansman konusunda da bir inovasyon gerekiyor. Yani siz inovasyonla yeni bir ürün de üretseniz elde ettiğiniz gelirin büyük bölümünü finansmana harcarsanız bu etkili olmuyor. Biz İSO olarak bütünsel kalkınma diyerek bu yıl kavramın altının bütün detaylarıyla doldurulmasını hedefliyoruz." Risklerin boyutu yükseliyor, çapraz kurdan ciddi zarar yazılacak... Şirketlerin finansmanda daha güçlü bir model oluşturması, yönetimde bu konuda daha güçlü bir danışma mekanizması oluşturulması gerektiğini anlatıyor İSO Başkanı. Kaynakları çeşitlendirmenin öneminin altını çiziyor. Sadece banka kaynaklı bir modelin sanayicileri zorlayacağını ifade ediyor. Ortaklıklar, tahviller, sermaye güçlendirme... Görünen o ki risklerin arttığı 2015'de bunlar sanayicinin hayatına daha çok girecek.
Dönüşüm programında 'hız' faktörü çok önemli
Peki ya hükümetin madde madde açıkladığı dönüşüm programına sanayiciler nasıl bakıyor? Uygulanabilir mi, uygulanması için neler yapılmalı? İSO Başkanı,"Samimiyetten yana hiçbirimizin kuşkusu yok" diyor, tespitler ortak ancak tedavinin nasıl olacağını zaman gösterecek. "Burada konu ne kadar hızlı olabileceğimiz, ne kadar seri harekete geçeceğimizde kilitleniyor. Zaman o kadar kritik ki. Bu yerli alımlarının desteklenmesi konusu çorbada bir tuzdur, bazı sektörlerimize katkı getirecek bir konudur. Ancak burada hızlı hareket etmek lazım. Bunların pratiğe geçmesinde hızlı olunup olunmayacağını önümüzdeki günler gösterecek." Bahçıvan, "Umutlu musunuz, uygulanır mı?" sorumuza şu yanıtı veriyor: "Sanayici demek umut demek. Samimi bir ortak inanç var. Burada Türkiye'nin her zamanki sorunu bunun hayata geçerkenki zaman kaybı. Burada da bürokratik direnç refl eksi nedeniyle, geçmişten gelen tecrübelerimizle sürecin yeterli hızda ilerleyemeyebileceği endişesi oluyor. Bu ülkede en önemli inovasyon bürokratik inovasyondur. Bana göre 1 numaralı ihtiyaç Türkiye'nin bürokrasi anlayışının değişmesidir. Performansa dayalı sisteme geçmeden bu endişeleri ortadan kaldırmamız mümkün değil. Ekonomik büyüme hedefinde 3 ayak var: Siyasetçi büyüme hedefinde başarısız olursa kaybediyor, şirket zarar ediyor, iflasa kadar gidiyor, bürokrat ise ne olursa olsun yerinde kalıyor. O zaman bu iş topal oluyor. O zaman her türlü detayı siyasetle çözmek zorunda kalıyorsunuz. Bugün malesef siyasetçilerin önemli bir mesaisi bu sorunları çözmekle geçiyor. Siyasilere başvuranların çoğu 'Bu iş yürümüyor sen destek ver' demek zorunda kalıyor. Çok değerli bürokratların da hak ettiği değeri alacağı performansa dayalı bir sistem Türkiye'nin en temel ihtiyacıdır."
Yerli alımını hızlı büyüme dönemi kullanmamak hataydı
2015 bir seçim yılı. Ancak Bahçıvan seçimlere rağmen kararlılık olursa eylemlerin hepsini değil ama küçük küçük de olsa bazı adımların sanayiciye büyük moral verebileceğini ortaya koyuyor. "Sanayicinin tek isteği birazcık motivasyonunu artıracak desteklerin hayata geçebildiğini görebilmek. Tüm zorluklara rağmen o üretim aşkı ile yatırımı yaptıktan sonra gelecek moral desteği, yeni yatırımlar açısından da önemli bir katkı sağlar." Kriz sonrası pek çok ülke yerli sanayiini ayağa kaldırmak için iç pazarının gücünü kullanıyor. Rusya'nın artık ihale verirken yerli ürün kullanımı şartı getirdiği konuşuluyor. Bahçıvan, "Evet, şimdiye kadar bunu kullanmamakla hata ettik tabii. Son yılların en güçlü yatırım yapan ülkelerinden biri olan Türkiye'nin bu yatırımları yerli sanayi ve yerli yatırımı desteklemek açısından çok daha güçlü bir şekilde kullanması gerekirdi. Bunu yapmış olsaydık Türkiye'ye yabancı yatırımı da çok güçlü biçimde çekerdik. Ama bu fırsat geçmiş değil. Kamu yatırımları da özel yatırımlar da hem yerli sanayinin gelişmesi hem de yabancıları yatırıma çekme konusunda çok etkili olabilir. Bundan sonra sadece kamu değil tüm yatırımlarda bu anlayışın gelişmesi önemli" yorumu yapıyor. İSO Başkanı bu noktada asansör sektörünü örnek veriyor. Bunca inşaat yapılan bir ülkede yerli sanayinin daha hızlı gelişmesi, global asansör firmalarının daha fazla yatırımı olması gerekmez miydi? İkinci örnek bu sohbetlerin vazgeçilmez ülkesi Güney Kore'den. Bahçıvan, Güney Kore'nin sadece müşavirlik ile başladığı nükleer santral kurma macerasında doğru planlama ile nasıl kendi sanayisini kullanarak nükleer santral kurabilen bir ülke haline geldiğini anlatıyor. "Türkiye muazzam bir raylı ulaşım yatırımı dönemine giriyor" diyen Bahçıvan bu sektörde de nokta nokta doğru bir strateji ile ciddi bir yatırım modeli oluşturabilecek fırsatlarına sahip olduğumuzu anlatıyor.
Kalkınma Bankası bir Türkiye fonu olsun, sanayiye TL kredi versin
" Türkiye'deki temel sorun bankaların mevduat noktasında yeteri kadar kaynak yaratamayıp yabancı plasmana mahkum olmaları. Sanayicilere de bu fonlar geldiğinde döviz olarak gelmesi ve dolayısıyla bilançolarda ciddi bir döviz yükü taşınması. İlk 500'ü birkaç ay sonra açıkladığımızda ne yazık ki 2014'te de kur giderinin çok yüksek olduğu bilançoları göreceğiz. Bu plasmanın bilançolarda döviz olarak durması en ufak bir harekette sanayicinin bilanço dengesini alt üst ediyor. Türkiye'nin muhakkak TL bazlı bir kredi modeli oluşturması gerekiyor. Dünyadaki gelişmiş sanayi ülkelerindeki çözüm belli: Devlet kaynaklı güçlü kalkınma bankalarının sanayiye finansman kaynağı olarak kullanılması. Türkiye'de ana amacından sapmış Türkiye Kalkınma Bankası'nın güçlü bir sermaye ile Türk sanayiinin hizmetine sunulması... Bu olmazsa olmazlardan biri. Türkiye'nin sahip olduğu güçlü bütçeyi üretime döndürmek zorunda olduğumuz bir dönemdeyiz. Bu kadar güçlü bir kamu maliyesi dönemine girmişken bunun keyfini ileriki yıllarda da yaşayabilmemiz için bu kaynakla sanayiyi desteklemek lazım. Gerekiyorsa o bankanın kredi verilen şirketin yönetim kurulunda olması hatta bir Türkiye fonu gibi kaynak sağladığı şirkette hissedar olması gibi denetim ve kontrol mekanizlaları kurulabilir. Bugün sanayisini devletin katkısı olmadan büyütebilen bir ülke yok. Dünyada da artık insanlar sanayiye kolay para aktarmıyor. Bunu şevklendirmenin yolu devletin teşvikleri. Bir ABD bile bugün bunu yapıyor. Deli cesareti olan daracık bir kitle artık sanayiye giriyor. Onları bulduğunuzda o kitleyi 1+1'den 15 çıkaracak şekilde ivmelendirmek lazım. Nasıl altyapıdan birini geliştirip yıllar içinde Messi, Ronaldo yapıyorsunuz, o girişim arzusunu gören devletlerin de kontrolü kaybetmeyecek şekilde bu yatırımcının önünü açması gerek.
Doğalgazdaki ucuzluk sanayiciye yansımalı
" Kamunun düşen enerji maliyetlerini sanayiye yansıtmada biraz daha hızlı olması gerekiyor. Türkiye'nin hala bir sırrıdır doğalgaz fiyatları. Bu sırrın kalkması lazım. Doğalgazın dünya piyasasında bu kadar yerlerde süründüğü bir dönemde bunun Türk sanayicisine mutlaka yansıması gerekiyor. 2015'in üretim yılı olduğunu göstermek açısından bir şekilde doğalgazdaki indirimin hızla sanayiciye yansıması lazım. Motivasyon bu işte... Amerika'nın en büyük motivasyonu enerji maliyeti. Bugün görüyoruz ki birçok güçlü Türk firması Amerika'yı sadece enerji maliyetlerinin düşüklüğünden dolayı bir yatırım ülkesi olarak seçiyor ve yatırımını görüyor. Burada sadece Botaş'ın geçmişte yaptığı kontrat hata veya eksiklerinin bedelini bizim sanayiciler olarak ödememiz büyük bir haksızlık."
Bahçıvan'dan önemli açıklamalar
►İhracattan endişeliyim: Her şey o kadar hızlandı ki, bir tahmin yapıp karar alıp harekete geçene kadar iş değişebiliyor. Onun için artık en önemli konu risklerin yönetimi olacak. Bu yıl ihracatta endişelerim var. Türkiye'nin bu ürün yapısıyla 2015 ihracat açısından kolay olmayacak. Çapraz kur Avrupa pazarında Türk sanayicisinin aleyhine işleyecek. Temel hammadde fiyatlarının düşmesinden dolayı onlardan üretilen mamullerin fiyatı da düşecek. Cari açıkta petrolle gelecek rahatlamanın etkisi, ihracat ve turizmdeki negatif etki ile azalacaktır.
►Enflasyon düşer: Enflasyonda 8-9'larda takıldık kaldık. Deflasyonun konuşulduğu bir dünyada bu kabul edilebilir değil. Bir jenerasyon yüzde 90-100 enfl asyona alıştı ve bugün yaşadığımız yapısal sorunların altında bu var. Bu jenerasyonun da şimdiki oranlara alışmaması gerek. 2015 bu açıdan umut veriyor. Dünyanın deflasyonu bize düşük enflasyon olarak gelecek. 6'lı bir rakam olabilir.
►Sermaye yine gelecek: Büyüme bu yıl yüzde 3 ila 4 arasında olacaktır. Artık sadece büyüme rakamı değil onu oluşturan alt unsurların da konuşulacağı bir döneme giriyoruz. Ben ithalatla yüzde 5 büyümektense sanayi ile kaliteli yüzde 3 büyümeyi isterim. Paranın hala biraz bol gideceğini düşünüyorum. Amerika'nın hızla faiz artırmayacağını düşünüyorum. Türkiye doğru politikalar doğru projeler koyarsa ortaya, sermayeden hala önemli bir pay almaya devam edebilir.
►En kötüsünü gördük: Ortadoğu'da en kötüsünü gördük gibi. İhracatçılarımız bu yıl kur nedeniyle yeni pazar arayışlarına girecek. ABD Türkiye'nin hızla büyütmesi gereken bir pazar, bu yönde çalışmalar da var. 2015'in en önemli konularından biri de Transatlantik Ticaret Anlaşması olacak. Gümrük Birliği'nin bu haliyle gitmesi mümkün değil. B20'nin Türkiye Başkanlığı da doğru değerlendirilirse bu konulara önemli katkısı olur, ama bu dönemi 'hızla' aktif hale getirmemiz gerek. Hala o heyecanda değiliz, orada da zaman geçiyor.