Benim sektörüme olmasa da pozitif ayrımcılığı desteklerim

Sanko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Konukoğlu, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak sektörlerin desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Konukoğlu, “Bu memleket meselesi. Benim sektörümde olmasa bile farklı alanlara pozitif ayrımcılığı desteklerim. Hepimiz fedakarlık yapmalıyız" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Handan Sema CEYLAN

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu: “Türkiye’nin geleceği için devletin bazı sektörlere pozitif ayrımcılık yapması gerek. Bu memleketin bir evladı olarak ben buna destek vermeye hazırım. Kendi sektörümde olmasa bile bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Kimya, dayanıklı tüketim malları gibi sektörlere daha fazla teşvik verilmesi lazım. Herkes kendine teşvik istiyor. Refah seviyemizi artırmak istiyorsak, fedakarlık yapmalıyız”... Bu sözler 2018’i ‘yatırım yılı’ ilan eden Sanko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu’na ait. Bu yılki yatırım kararları için de 325 milyon dolar ayırdıklarını söylüyor.

Yatırım iştahları ve aldıkları risklere rağmen Konukoğlu, bir noktanın altının önemle çizilmesi gerektiği kanısında: Doğru teşvik olursa tüm sanayiciler ne pahasına olursa olsun desteklemeli...

Sanko Holding, tekstil, enerji, çimento, inşaat, ambalaj, iş makineleri, gayrimenkul, sağlık, eğitim gibi pek çok sektörde faaliyet gösteriyor. Tekstilde Türkiye’nin global oyuncusu. Dünyanın denim kumaş lideri. Bu alanda en yakın rakipleri ancak onların altıda biri büyüklüğünde. 14 bin kişi istihdam eden bu dev holdingin Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu, 2018 öngörülerini okurlarımız için paylaştı:

Büyüme içinde özel sektör yatırımları artırılmalı

2017’ye başlarken herkes daha tedbirli, daha konservatif bir yaklaşım içindeydi. Özellikle dolar ve euroda beklenmedik kur artışları, bunun sonuca olarak TL’deki faiz artışları, bütçe dengelerimizi bozdu ve şirketler bilançolarını iyi kapatamadılar. Şirketler kârlılıkta beklentilerin çok uzağında kaldılar. Tek tesellimiz yılın ikinci yarısında işlerin açılma trendine girmesi ve piyasada hareketlenmenin başlaması oldu. Turizm kıpırdandı. Hükümetin aldığı kararlar piyasaya cansuyu oldu. Bu yüzden üçüncü çeyrekte 11.1 büyüme yüzdesini yakaladık. KGF desteğini arkasına bir rüzgar gibi alan ekonomi hızlı bir koşu yaptı. Şimdi önemli olan bunu uzun vade de sürdürülebilir hale getirmek. İleriye dönük olarak yapılması gereken en önemli şey büyüme içindeki özel sektör yatırımlarını arttırmak. Ürünlerimizin ne kadarının millileştiğine bakmalıyız. Hammaddeyi değil, ilk maddeyi ithal edip, buradaki üretim miktarını artırmalıyız.

2017’yi KGF uçurdu, KDV iadelerinin ödenmesi de 2018’in rengini değiştirir
KGF özellikle hain darbe girişimi sonrası son derece gerekli bir adımdı. 2017'de bizi uçuran KGF desteğiydi. Şimdi ise KDV'ye bakmakta fayda var. Sanayicinin devletten alacağı çok fazla. 175 milyar lira gibi bir rakam telaffuz ediliyor. Bizim alacağımız 150 milyon lira kadar. Bu yıl da aynı tempoyu KDV iadelerinin ödenmesi ile yakalayabiliriz. Hatta KGF’den daha fazla etki yapar. Bir anda hepimizin rengi değişir. Bu çok büyük bir ihtiyaç, ne zaman ödeneceği de belirsiz. Öte yandan öz sermayenin katlanacağı verimli bir ekonomiye geçişimizin ilk evresi bu tip bir destek olsa da, ikinci evresi yapısal reformlar olmalı.

Jeopolitik gelişmeler, reel ekonominin önüne geçebilir

2018’de daha umutkârız. Bizim Türkiye’de yaptığımız çabaların yanında asıl lokomotif Avrupa’nın biraz canlanması. Endüstri alanında yapılan anketler bunu gösteriyor. Bu yıl reel ekonomik gelişmelerinin yanında sıcak jeopolitik gelişmelerin de gözlenmesi gereken bir yıl. Güneyimizdeki gelişmeler... ABD ve Kuzey Kore arasındaki sıkıntılı durum, Çin ve Batı arasındaki kızışan rekabet, reel ekonomik gelişmelerin önüne geçebilir. Çin'deki borç oranlarının yüksekliği yakinen izlenmesi gereken bir durum. ABD ve Avrupa’nın agresif faiz artışlarından ziyade yine ihtiyatlı ilerleyeceklerini düşünüyorum.

Tekstil ata binmek gibidir ilgilenmezseniz sizi unutur
Ara ürün üreten bir sanayiciyiz. Kumaşta markayız, konfeksiyona bilerek isteyerek girmiyoruz. Dünya genelindeki müşterilerimizle rekabet etmeyi doğru bulmuyoruz. Geldiğimiz yerde bir numarayız. Arkamızdan gelen de yok. Sektördwe trend yapıcı olmak çok farklı. İşinizi çok çok iyi yapınca bu size vazgeçilmez bir statü veriyor. Bizim arkamızdan gelen iki üretici de bizden çok uzaktalar. 6’da birimiz uzaklığındalar. Tekstil nankör bir iştir. Atın üstüne binmezseniz sizi unutur. Her gün kendinizi yenilemek ve heyecanınızı yüksek tutmak zorundasınız. Modanın rengin, çizginin hızlı bir tempoyla değiştiği bir alanı önden yönlendirmek zorundasınız. Her sene yüzlerce yeni ürün çıkarmanız gerekiyor. Satabilmenin yolu farklılığı bulmak.

Ne biz Avrupa’sız ne Avrupa bizsiz yapabilir

Türk ihracatçısının ürün satamayacağı hiç bir ülke yok. Tabii ki farklı ülkelerin, farklı karakterde

ve farklı ürünleri öncelikli ihtiyaçları vardır. Bunları sektör ve ürün bazında tespit edip oraya odaklanmak verimlilik açısından yapılacak en güzel seçenek olur. Kim ne derse desin Avrupa hala yüksek satın alma gücü ve coğrafi yakınlığımız nedeniyle bizim için en büyük ve en önemli pazar. 2017 yılında Almanya’ya olan ihracatımız yüzde 5 daha büyüdü. Yaşanan siyasi sıkıntılara rağmen, Alman ekonomisinin hareketlenmesi bu etkiyi yarattı. Açıkçası ne Avrupa bizsiz, ne biz Avrupa’sız yapabiliriz. Bunun için çalışmaya devam edeceğiz. Ayrıca İran, Irak ve Suriye’deki sorunların düzelmesi halinde komşu ülkelerimiz büyük potansiyel. Bir diğer fırsat Türk Cumhuriyetleri. Bunları yeniden keşfedip yeni bir sayfa açıp var gücümüzle, oralarda çalışmalıyız. Afrika başlı başına bir dünya. Burada yapılacak çok şey var. Türk sanayicisi gerek ticaret, gerekse yatırım olarak buralarda çok iş çıkaracak bilgi ve beceriye sahip. Cesaret edip hareketlenmemiz gerekiyor.

Bu yıl 325 milyon dolarlık yatırım planladık...
2018’i biz yatırım yılı ilan ettik. Geçen yıl yaptığımız yatırımın iki katından fazlasını yapacağız. Bunun için 325 milyon dolarlık bir yatırım planladık. Bunlar; ürün çeşitlendirmesine, kapasite artışına, modernizasyona dönük yatırımlar...

Kuvvetli euro türkiye’nin lehine

Globalleşen dünyada, yurtiçi ve yurtdışı birbirinin içine girmiş durumda. Biz genel olarak dünyada ekonomide söz sahibi olan ülkelerin ekonomi politikalarını, borsalarını, faiz oranlarını, dış ticaret açıklarını takip ediyoruz. Öncelikle bölge bazında, sonra ülke bazında öngörülerde bulunuyoruz. Rekabet için bu önemli. Bir miktar Uzakdoğu’ya ve ABD’ye ve Avrupa’daki olan biteni mutlaka değerlendiriyoruz. Daha erken bir öngörüde bulunuyoruz. Örneğin euronun iki ay öncesinden hareketleneceğini hissetmeye başladık. Euro/dolar paritesinin artık 1’e 1 olmayacağını gördük. O senaryo yazıldığı zaman haksız değillerdi. Ama bugün tam tersini görüyoruz. Euro 1.10’lar seviyesindeyken, yukarı gideceğini öngördük ve tedbirlerimizi buna göre aldık. Euro dünya genelinde sanki daha sağlam tarafta duruyor. FED’i, Avrupa’yı, Çin’i, Japonya’yı takip etmeden kararlar alırsak, bir tarafımız eksik kalıyor. KOBİ de olsa bu böyle. Dünyayı izlemek bizi daha hazırlıklı tutar. 1.20’ler euro için garipsenecek rakamlar değil. Biz Türkiye olarak satışımızın yüzde 65’ini euro ile yapıyoruz. Afrika’da da euro ile ticaret yapan ülkeler var. Kuvvetli euro Türkiye’nin lehine.

Nerde ekilmemiş bir arazi var, Hazine’nin çıkıyor
Türkiye’de hala çok önemli bir oranda Hazine arazisi var. Köhne, terk edilmiş, ekilmemiş, biçilmemiş yerleri gördüğünüz zaman bunların Hazine arazisi olduğunu öğreniyorsunuz. O arazilerden vergi tahsil edemiyoruz. 94 yıldır onu bir vatandaşa verseydik ondan alacağımız vergi şimdiye kadar çok ciddi refah sağlardı. Bizim dedelerimiz, babalarımız bu arazileri ekemeden biçemeden gittiler. Biz de ekemedik. Bunun kime ne faydası var...

Sonuç alınacak kararlar alınmalı

Türkiye’de kaynak kıtlığı olmayan hangi sektör var? Ya ‘bu gidişat iyi, böyle gelmiş böyle gitmeli’ demeli ya da sonuç alınacak kararlar alınmalı! Dayanıklı tüketim mallarının üretimine önem vermemiz lazım. Gerekiyorsa devlet bazı sektörlere pozitif ayrımcılık yapmalı. O pozitif ayrımcılığın yapıldığı sektörlerde üretim yapmıyorsak, mutlaka bizleri menfi etkiler. Ama memleket meselesiyse hepimizin fedakarlık yapıp, rıza gösterip, bu sektörlerin desteklemesine arka çıkmamız lazım. Ben bu memleketin bir evladı olarak bazı sektörlerde pozitif ayrımcılık yapılmasına kendi sektörüm olmasa da destek vermeye hazırım. Kimya, dayanıklı tüketim gibi bizi geleceğe taşıyacak sektörlere daha fazla teşvik verilmesi lazım. Herkes kendine teşvik istiyor. Refah seviyemizi artırmak istiyorsak, fedakarlık yapmalıyız. Devlet teşvikte doğru seçimleri yaptığı sürece, iş dünyası da buna ne pahasına olursa olsun pozitif bakmalı.

Kripto parada işin daha çok başındayız
Dijital paralar hepimiz için oldukça yeni, kendi iş alanımızla ilgili gördüğümüz sürece öğrenmeye çalışacağız. Dijitalleşme her konuda olduğu gibi değer alışverişlerinde de kendisini göstermeye başladı. Bu konuda işin çok başında olduğumuzu, risklerin tam olarak ölçülemediğini belirtmek isterim. Bitcoin’nin büyük bir saadet zinciri olduğunu söyleyenler de var, bunun hayatımızın vazgeçilmez önemli bir parçası olacağını söyleyenler de.

Bizim müşterimiz fon bulamıyor....

Ağır makine sanayii konusunda ülkedeki anlayış değişmeye başlasa da istenilen seviyede değil. Üreticilerinin sorunları ihracatta Dünyanın neresine giderseniz gidin bir ülkeden mal aldığınız zaman o ülkenin Eximbank’ı size uygun krediler sunar. Bizim müşterilerimiz öyle bir finansmana ulaşmak istediği zaman fon bulamıyor. Ayrıca yabancıların KDV avantajı var.

Yöneticiler unutmasın; ‘ölüme değil, ölmüşe çare yok’
“Ekonomide işler sıkıntıya girince tüm gözler yöneticilerin alacağı önlemlere odaklanır. Bu noktada bizlerin kimyası, kendimize olan güvenmiz çok önemli. Sorunlara değil çözümlere odaklanmalıyız. Denir ki; ‘ölene çare yok’. Ölene çare var, son ana kadar sağlık için mücadele edilir. Bu sözü ‘ölmüşe çare yok’ şeklinde değiştirmeli. "

Bu konularda ilginizi çekebilir